MEDYA KÖŞESİ

Darbeci komutanların kuklası medya

Ahmet Kekeç'ten ''Komutanlar çağırınca koşa koşa giden medya patronu, darbeci paşaya telefon açarak asparagas haber yapan muhabir kimdi'' sorularına yanıt bulacağınız bir yazı.

Darbeci komutanların kuklası medya

Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç 'Paşam, paletleri bir çalıştırsanız’' başlıklı yazısında darbeci komutanların kuklası olan medya patronlarına ve çalışanlarına verdi veriştirdi...

Komutanlar çağırınca koşa koşa giden medya patronlarından, paşalara telefon açıp yardım isteyerek asparagas haber yapan Vatan muhabirine, medyanın hallerini okuyacaksınız bu yazıda. 


...

Kimseyi öğütle, nushla, tekdirle, kötekle, hele de sağlam gerekçeler sunarak ‘darbe karşıtı’ haline getiremezsiniz.

Darbecilik, bir zihniyet sorunudur.

Bu zihniyetin nasıl oluştuğunu, şanlı darbecilik geçmişimize bakarak kolayca söktürebilirsiniz.

Fakat, darbecilik, aynı zamanda bir ‘karakter sorunu’ymuş da...

Bunu da, ‘dağ fare doğurdu’cuların bile yüksek sesle itiraz etmedikleri ‘İkinci Ergenekon İddianamesi’nden anlıyoruz.

Darbe planlarının yapıldığı 2003-2004 yıllarında, bazı medya patronları, bazı komutanları ziyaret etmiş.

Bu ‘ziyaretler’in, çoğunlukla ‘makama davet’ usulüyle gerçekleştiğini hatırlatmaya gerek yoktur herhalde.

Komutan çağıracak, sen koşa koşa gideceksin...

Bunun adı ‘ziyaret’ olacak...

Komutan ziyaretlerinde başı çeken bir medya patronunun (ismi lazım değil), sık sık Jandarma İstihbarat Komutanı’nın makamına çıkıp ‘saygı arz’ ettiğini Taraf gazetesi teferruatıyla yazmıştı. Adam hem ‘saygı arz’ ediyor, hem de ‘birlikte ne tür yararlı çalışmalar gerçekleştirebileceklerini’ anlatıyor...

Sadece bu adam mı?

Başkaları da gitmiş...

İddianamede isimleri tek tek sıralanıyor.

Hangi medya patronunun hangi kuvvet komutanına gittiği, hangi kuvvet komutanının hangi medya patronundan ne istediği, otuz iki kısım tekmili birden son iddianamede mevcut...

Üstelik, tek görüşmeyle de yetinmemişler.

Sık sık bir araya gelmişler.

Komutanlar, her defasında, patronlara, ‘AK Parti hükümetine karşı yürütülecek kampanyanın parçası olmaları’ talebinde bulunmuş.

Patronlar ne cevap vermiş, bilmiyorum.

Muhtemelen ‘oyalama’ ve ‘dış konjonktürü kollama’ taktiği gütmüşlerdir.

Fakat, aralarından bazen ‘heyecanlılar’ da çıkabiliyor.

Sahibi olduğu bankayı dolandırdıktan sonra televizyonunu, gazetesini, bankasına amblem olarak seçtiği atı bırakıp kaçan, babasıyla kardeşini de salimen yurtdışına yollayan en heyecanlı müntesip, Jandarma İstihbarat Komutanı Levent Ersöz’ü arayıp, ‘Paşam, paletleri bir çalıştırsanız’ önerisinde bulunmuş...

Bu adam, büyük bir medya kuruluşunun sahibiydi.

Aynı zamanda bankacılık yapıyordu.

Kendi bankasını soyunca, şirketleri ve medya organları elinden alındı.

Sonra işi siyasete döktü...

Bir parti kurup başına geçti.

Partisi barajı aşabilseydi, bugün (darbecileri provoke ederek) yok etmeye uğraştığı ‘parlamento’nun üyelerinden biri olacaktı.

İşte ‘karakter sorunu’ dediğim bu...

Zihniyetler değişir ama karakterin değişmesi çok zor...

Medya patronları böyle de, çalışanlar çok mu farklı sanki?

İşte, kendisini ‘merkez’e konuşlandıran bir gazetenin muhabiri:

İsmi lazım değil... Şener Eruygur Paşa’yı telefonla arayıp, ‘Sizinle aynı yürek senkronuna sahip biriyim Paşam’ diyor ve kalkışacağı asparagas haber için Jandarma Komutanlığı nezdinde aracı olmasını istiyor.

İşini hallettikten sonra da, ‘Paşam, hürmetlerimi sunuyorum. Ellerinizden öpüyorum’ deyip, iman ve bağlılık tazeliyor.

Hani, ‘Ne gazeteciliği kardeşim? Biz burada dükkan açtık, para kazanıyoruz!’ diyen mutlu ve şişman bir medya patronu vardı ya...

Bu muhabir onun gazetesinde çalışıyor işte...

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar