Cüneyt Özdemir
Ankara'nın varoşu diye küçümsediği Keçiören'de yıllardır Başbakan Erdoğan oturuyor!
Delikanlılığa ilk adım attığım yıllarda “Boğaz dokuz boğumdur… Dokuz kere yutkunmadan söyleme söyleyeceğini… Dokuzuncu yutkunuşunda belki vazgeçersin” demişti rahmetli babacığım…
Çünkü kendisi çok çekmişti yutkunmadan konuşmaktan…
Hatta…
27 Mayıs 1960 darbesinden sadece bir hafta sonra hapse atılmıştı…
İlk çıktığı duruşmada; MBK Başkanı, Başbakan ve Devlet Başkanı Cemal Gürsel’e küfür ettiği için tutuklandığını söyleyen ve “küfür etmedim” demesi için başını yukarı doğru kaldıran yargıca (Dedem rahmetlinin domino arkadaşıydı) “Süüdüm (Küfrettim)” diyerek belki de etmediği küfrü bile kabullenmişti öfkesinden…
Dokuz kere yutkunsa belki ilk duruşmada tahliye olacaktı oysa…
Babacığımın tavsiyesini dinlediğimde kazandım, dinlemediğimde kaybettim…
Az sonra okuyacaklarınızı Cüneyt Özdemir’in bugünkü Radikal’de “'Başörtülü bacımız' yediği dayağı anlatıyor” başlığı altında yayımlanan makalesinden alıntıladım..
Bugün aslında Ak Parti İl Başkanı Aziz Babuşçu'nun bir programda benim için sarf ettiği 'küçük beyinli' hakareti ve muhalefet için söylediği 'kabız' tanımlamasının sefaleti üzerine bir yazı yazmıştım….
Devamında aynı programda beni Ankara'nın varoşunda büyüdüğümü söyleyerek aşağıladığını zanneden köşe sahibi aktrolün paraları hukkalaya hukkalaya beyninin nasıl bulandığını anlatıyordum….
Öyle ya benim büyüdüğüm Ankara'nın varoşu diye küçümsediği Keçiören'de yıllardır Başbakan Erdoğan oturuyor! Sonra yazının hepsini sildim. Zira ne politikacıların kendilerini Başbakana beğendirmek için yerlerde sürünen bu seviyesizliği üzerinde durulmayı hak ediyor ne de bu vasat aktrol köşe yazarları üzerine kalem oynatmaya değiyor.
Ve…
Sonra yazmaktan vazgeçiyor Özdemir…
Belli ki yazdığı sürece bir yandan da yutkunuyor…
Dokuzu buldu mu bilmem ama vazgeçiyor…
Ve kazanıyor…
Zira…
O “vasat aktrol köşe yazarları üzerine kalem oynatmaya değmiyor”...