Cumhuriyet'i göbeğini kaşıyanlar; Sözcü'yü seçkinler okur
“Seçkin okurların gazetesi” diyen Sözcü yazarına göre “seçkin okur sayısı, eğitim seviyesi düşük” okur sayısından çok fazla…
ADNAN BERK OKAN
Kim demişti şimdi hatırlamıyorum ama yazarlarından biri Sözcü için “seçkin okurların gazetesi” demişti…
“Seçkin” dediğiniz zaman her görüşten insan girer bu tanımın içine…
Oysa Sözcü’nün tek mahalleden okuru var…
Ki…
En büyük satışını Subay Lojmanlarında gerçekleştiriyor…
Adeta TSK’daki subay aileleri için özel çıkarılan bir gazete gibi…
Ve bir de Ergenekoncuları desteklemek amacı taşıyor…
Yani;
Muhalefet yapmak, aksaklıklara, noksanlıklara, yanlışlıklara, yolsuzluklara dikkat çekmek, iktidarı uyarmak, kamuoyunu bu konularda bilgilendirmek gibi bir işlevi yok Sözcü’nün…
Ama…
Tiraj raporlarına baktım…
Sözcü giderek düşse de halen 285 bin kadar satıyor günde…
Bir başka muhalif gazete olan Cumhuriyet’in tirajı ise 52 bin civarında…
İki gazetenin kalitesini düşündüğümde, yazarlar arasındaki seviye, kalite, bilgi birikimi, nezaket ve samimiyet derecesini hatırladığımda iyi bir gazete okuru olarak yüreğim yanıyor…
Yüreğim yanıyor çünkü Cumhuriyet gerçekten de Türkiye’nin “en iyi, en kaliteli, en derinlikli, en seviyeli, en demokrat” ilk beş gazetesinden biri…
Daha önce de belirttiğim gibi Sözcü’nün kalitesi için bir şey söylemek istemiyorum…
Gören gözler görüyor…
Bir sayfasında tamamen “kadın eti” üzerine yapılıyor gazetecilik, hemen bir diğer sayfada “Başbakan Erdoğan’a sövgüler, hakaretler”...
Ve…
“Asıl muhalif gazete bu!” diyenleri duydukça, Cumhuriyet Gazetesi’nin 52 binlik tirajına sanki gazetenin sahibi ya da yazarıymışım gibi kahroluyorum…
Yok efendim;
“Okur” suçlaması yapmayacağım…
Ama…
Sözcü okurları için “seçkin” diyenleri de yargıya gönderemeyeceğime göre Allah’a havale edeceğim…
Evet sevgili okur;
üzülüyorum…
Çok üzülüyorum hem de…
Cumhuriyet gazetesinin sosyal davranış biçimiyle uyuşsam da siyasi ve ekonomik görüşlerine hiçbir zaman katılmadım…
Hiç o görüşlerle omuz omza olmadım…
Ama neredeyse 45 yıldır güvenerek okuduğum, yayın kalitesine hayran olduğum; yazarlarıyla aynı kulvarda olmasam da samimiyetlerine, karakterlerine saygı duyduğum bir gazete Cumhuriyet…
Bugüne kadar Başbakan Erdoğan (veya ondan önceki diğer başbakanlar) için çok eleştiri okudum Cumhuriyet’te.
Ama…
Bir kere bile belden aşağı bir vuruş, bir aşağılama, hakaret görmedim…
Bir tek haberinde “Tayyip!” diye başlayan bir manşete rastlamadım.
Tıpkı daha önceleri de “Mesut” ya da “Tansu” şeklinde tek bir manşet atmadıkları gibi…
Peki ya Sözcü?..
Sözcü için de aynı şeyleri söyleyebilir miyim?..
Asla!..
Manşetlerini bile “Erdoğan” ya da “Başbakan” değil de “Tayyip” diye atan bir gazetenin yayıncılığı için “kaliteli” diyeniniz varsa buyursun söylesin ama ben almayayım…
Sözcü’yü elime alamıyorum.
Çünkü midemi bozuyor…
Yazar kadrosu gazetecilik değil, “siyasi küfürbazlık” yapıyor...
Aksaklıklara, noksanlıklara, yanlışlıklara ve yolsuzluklara dikkat çekmek yerine; küfür etmek, aşağılamak, hakaret var!..
Köşelerde bilgi vermek, eleştirmek yok ama sayfa kirliliği çok…
Ve…
Ne hikmetse…
Sözcü 285 bin satarken, Cumhuriyet 52 binde kalıyor…
Bu durum karşısında düşünüyorum da…
Acaba;
seçkin sayısı mı az bu ülkenin?..
Yoksa “seçkin” tanımından ben başka bir şey mi anlıyorum?..
Öyle ya…
“Seçkin okurların gazetesi” diyen Sözcü yazarına göre “seçkin okur sayısı, eğitim seviyesi düşük” okur sayısından çok fazla…
Çok fazla olduğu için Sözcü’yü 285 bin seçkin(!) satın alırken, Cumhuriyet’i ise sadece 52 bin huni kafalı(!) yurttaş okuyor…
Eğer gerçekten böyleyse ben bu ülkeyi ve halkı yanlış tanımışım…
Eğer gerçekten böyleyse, demek ki Cumhuriyet’i göbeklerini kaşıyan huni kafalılar, Sözcü’yü ise yüksek eğitim kalitesine sahip yurttaşlar okuyorlar…
Vay benim zavallı ülkem vay!..