Cumhuriyet yazarı polemiğe sert girdi!
Mehmet Altan ile Oktay Ekşi arasındaki polemiğe Cumhuriyet yazarı Ümit Zileli de katıldı.
"Mehmet Altan birkaç gün önce bir yazı yazdı, başlığı şöyle: - Ulus devleti Lahey'de vurdular..
Nasıl vurulmuştu ulus devlet? Uluslararası Adalet Divanı, Kosova'nın bağımsızlığını ilan etmesinin meşru olduğu konusunda görüş bildirmişti de ondan!.. Bu kararı tarihsel olarak niteleyen Altan, yazısında aynen şöyle diyordu:
- Ulus devletlerin "dokunulmazlığı" bitiyor. "Bölünebilecekleri" hukuksal bir kabul görüyor... Tabii ki Lahey'den çıkan kararın boyutları, Balkanlar'ın sınırlarını çok aşıyor..."
cümleleri ile başladığı köşe yazısına Zileli şöyle devam etti:
Altan, bu boyutları da çiziyor: "İspanya'dan Gürcistan'a kadar ayrılıkçı güçlerle mücadele eden pek çok ülke." Sonra da her zamanki kurnazlığıyla şu sonuca ulaşıyor:
- Kosova kararının önemli yanı, "Kosova devletinin" kurulmasından ziyade Sırbistan "devletinin" bölünebilirliğini kabul etmesinde... Ulus devlet, bir yandan "Kosova" örneğinde olduğu gibi "küçülerek", bir yandan da Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi "ulus üstü" yapılarla "genişleyerek" iki uçtan birden yok oluşa gidiyor..
BEN DE EKŞİ GİBİ DÜŞÜNÜYORUM
Zileli "Siz bu yazıdan ne anladınız?" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi önceki gün köşesinde, ne anladığını şu satırlarla anlattı:
- Göründüğü gibi yazıda söylenmeyen şey, "Sıra Türkiye'deki ulus devletin de bölünmesine geldi"den ibaret...
Ben de aynen öyle düşündüm!.. Altan biraderlerden Mehmet, ulus devletin nasıl vurulduğunu anlatırken bir zilleri takıp oynamadığı kalmış!.. Ama bir gün sonra kalemi eline alan bu arkadaş, Ekşi'ye ağır hakaretlerle süslediği yazısında hiç utanıp sıkılmadan, "Ben Türkiye'den bahsetmedim" diyebilmiş.. Yazık ki yazık, insan ya söylediğinin ardında durmasını bilmeli ya da hiç konuşmamalı.. Bu gibi durumlarda güzel Türkçemizde çok net bir tanımlama da bulunuyor:
- Omurgasızlık!..
DAHA ÖNCE NEREYE AİT OLDUĞUNU YAZMIŞTI
"Aslına bakarsanız, Altan biraderlerden Mehmet, yıllar önce (26 Ağustos 1997) "Yeniden sömürge olmak isteyenler" başlıklı yazısında, nereye "ait olduğunu" afişe etmişti..." diyen Zileli şöyle devam etti:
Bu arkadaşın anlatımına göre, Doğu Afrika'daki Comoros Adaları'ndan üç tanesinde isyan çıkmıştı. İsyancılar "Fransa bizi geri al" sloganlarıyla gösteri yapıyorlardı. 1912 yılında Fransızlar tarafından sömürgeleştirilen Comoros Adaları'ndan üçü 1975 yılında yapılan referandumda bağımsızlığı seçmiş, bir tanesi, Mayotta Adası ise sömürge olarak kalmayı tercih etmişti. Bağımsızlığı seçenler "Comoros Federal İslam Cumhuriyeti"ni kurmuşlar ama bir türlü adam olamamışlar, sefalete düşmüşlerdi. Sonrasını bu biraderin kaleminden okuyalım:
- Bu arada Fransa'nın vesayetinde yaşayan Mayotta Adası ise derlenip toparlanmaya başlamış. Burada yaşayanlar Fransız vatandaşı sayıldıklarından parasız eğitim, aile yardımı ve sosyal güvenlikten yararlanmakla kalmamış, yabancı yatırımlar sayesinde rahatça iş de bulur olmuşlar. Öyle ki, bağımsız Comoros Cumhuriyeti'nin iki adasındaki halk, Mayotta Adası'na gizlice girip kaçak işçi olarak çalışmaya mecbur kalmışlar...
Mehmet birader, sömürge olmayı seçen adadaki tatlı hayatla, bağımsızlığı seçen diğer adalardaki sefaleti bir güzel anlattıktan sonra lafı "ulusal egemenlik" ve "bağımsızlık" gibi içi boş kavramların yoksul kitleleri kandıramayacağına getiriyordu!..
İşte böyle!. Oktay Ekşi canını sıkmasın, 13 yıl önce bu satırları döktüren "tür", bugün de "ulus devlet vuruldu" müjdesini oynaya zıplaya verecekti tabii!.. Ama Ekşi'de haklı tabii:
- İnsanın midesi bulanıyor!..