ANALİZ

Cumhuriyet bugün 'diktatör' diyor peki 35 yıl önce?

"Cumartesi Anneleri'nin ahı Anneleri Günü'nün arifesinde bir Cumartesi gecesi onu alıp götürdü...HESABINI VEREMEDEN GİTTİ... DİKTATÖRÜN ÖLÜMÜ..."

Cumhuriyet bugün 'diktatör' diyor peki 35 yıl önce?

GAZETECİLER.COM -
 

"Cumartesi Anneleri'nin ahı Anneleri Günü'nün arifesinde bir Cumartesi gecesi onu alıp götürdü...HESABINI VEREMEDEN GİTTİ... DİKTATÖRÜN ÖLÜMÜ..."
 

Cumartesi günü yaşamını kaybeden 12 Eylül'ün darbeci generali Kenan Evren için en çarpıcı manşeti dün Cumhuriyet gazetesi atmıştı.

ÖZKÖK YAZDI: İÇİM BURKULDU

Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök'ün  "... dün Cumhuriyet'in birinci sayfasını görünce içimde bir sızı duydum... Kenan Evren'in ölümünden dolayı çok mutlu olmuş, çok sevinmiş ve bu sevincini fazlasıyla ifade etmekten keyif alan bir gazete yapmışlar... Mutlu bir intikam hissi her satırından okunuyor... İçim burkuldu..." demesine yol açan Cumhuriyet işte bu çarpıcı cümleler ile Kenan Evren'in asker üniforması ile selam verirken çekilmiş büyük boy bir de fotoğrafına yer veriyordu.

Deneme

KAPATILMIŞ, YAZARLARI TUTUKLANMIŞ CUMHURİYET

Bugün köşesinde Cumartesi günkü manşeti anlatırken gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, "Vakit geceyarısını geçip gazete döndüğünde, bu çok özel günde fark yarattığımızın ayırdındaydık. 91 yaşında bir gazetenin nasıl genç, dinamik ve atak olabileceğini göstermiş olmanın keyfini sürüyorduk." diye yazıyor.

"Kenan Evren’in ölümü, onun darbe döneminde kapatılmış, baskı görmüş, yazarları tutuklanmış Cumhuriyet için önemliydi. ... Ve Cumhuriyet, dünkü sayısıyla bu önemli günün gereğini yaptı; 1. sayfası, manşeti, haberleri ve yorumuyla hem tavır, hem içerik olarak farkını gösterdi. " dedikten sonra o manşete emeği geçen isimleri tek tek sıralıyor Can Dündar: Haber Koordinatörü Murat Sabuncu, Genel Yayın Yönetmen Yardımcımız Tahir Özyurtseven, Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım BaşlangıçBaydu Can,  Özgür ÖzküAli Acar,
Fotoğraf editörü Uğur Demir...

SADECE CUMHURBAŞKANI DEĞİL TÜM EZİYETLERİN DE SORUMLUSU

Can Dündar'ın dediklerinde bir haklılık payı var. Kenan Evren sadece 12 Eylül'ün komutanı ve 1982 yılında Türkiye Cumhuriyet'inin halk oyu ile seçilmiş cumhurbaşkanı değildi... 12 Eylül askeri darbesi ile birlikte Gözaltına alınan 650.000 kişinin, Fişlenen 1.683.000 kişinin, Açılan 210.000 davanın,  Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanan 230.000 kişinin, Vatandaşlıktan çıkarılan 14.000 kişinin çektiği acıların da sorumlusu.

Cezaevlerinde eceliyle ölen 229, kuşkulu şekilde ölen 144, açlık grevinde yaşamını yitiren 14, Kaçarken vurulan 16, "Çatışma"da öldürülen 74,  "İntihar" ettiği bildirilen 43, İşkence sonucu öldürülen 171 kişinin ölümünden de sorumlu tabiki...

Doğrudan emir veren o olmasa da emir komuta zinciri ile ülke yönetimine el koyudğu için dönemin medyasına ve gazetecilerine yönelik şu eziyetlerden de sorumlu:

Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay

İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün

Gazetecilere istenilen hapis cezası: 4.000 yıl

Cezaevlerindeki gazeteciler: 31

Polisçe aranan gıyabi tutuklu gazeteciler: 13

Silahlı saldırıda öldürülen gazeteciler: 3

Yalnızca 1989'da 16 günlük gazeteye açılan dava: 394

Tazminat davalarının sayısı:211

İstenilen tazminat miktarı: 12 milyar 848 milyon

Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton

Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton

Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı: 151

Yasaklanan yayın sayısı: 927

Yasaklanan film sayısı: 927


"İslamda ölenin ardından konuşulmaz", "yaptığı iyi şeylerle yad edilir" diyecek olanlara, ya da Özkök gibi "En azından 12 Eylül sabahı hangi duyguyla uyandığını hâlâ hatırlayan ve bunu söyleyecek kadar cesur ve samimi olanlar vardır" diyerek 11 Eylül akşamına kadar ölüm korkusuyla yaşıyorduk diye yorum yapacaklara bir sözümüz yok elbet.
 

Ama tüm bu sayıları alt alta yazınca bile Cumhuriyet'in manşeti kendince haklı görülebilir. 12 Eylül döneminde Cumhuriyet dört kez toplam 41 gün kapatılmıştı.

İstanbul Sıkıyönetim Komutanının Cumhuriyet Gazetesine gönderdiği bir kapatma yazısında şöyle deniyordu:

“Cumhuriyet Gazetesi’nin 11 Kasım 1980 tarihli nüshasının ‘Pencere’ isimli köşesinde yer alan ‘Kemalizm İdeolojisi Muz mudur?’ başlıklı yazıda Atatürk’e dil uzatıldığı ve ayrıca ‘İşsizliğin oranı arttı, yatırımlar geriledi, İstanbul’da ekmek sıkıntısı başgösterdi’ gibi kamunun telaş ve heyecanını doğuracak asılsız ve mübalağalı haber yayımladığı tespit edilmiştir. Bu sebeple, gazetenizin basım ve yayını, 1402 sayılı Sıkıyönetim Yasası’nın 3/c maddesi uyarınca ikinci bir emre kadar yasaklanmıştır.
Org. Necdet Üruğ”

PEKİ 12 EYLÜL 1980 GÜNÜ CUMHURİYET'İN MANŞETİ NASILDI?

Ali Sirmen gibi yazarlarının tutuklandığı, gazetenin defalarca kapatıldığı, günlerce çıkamadığı, çalışanların ve yöneticilerin ikide bir Sıkıyönetim Komutanlığına çağırılıp alenen azarlandığı, yetmediği zaman yargılandığı bir dönemde Cumhuriyet Genel Yayın Müdürü olan Hasan Cemal, yazarlarına, muhabirlerine, "gazeteyi kapattırmamak için gerekirse yazmayacağız. Ama hepiniz birer günlük tutun. Yazamadıklarımızı ileride, bu günler geçince yazarız" diyecekti. Gerçekten de yazamadıklarını 12 Eylül Günlüğü Tank Sesiyle Uyanmak başlığı ile kitaplaştıracaktı yıllar sonra Hasan Cemal.

Halbuki 11 Eylül 1980'i 12'ye bağlayan gece çok farklı bir manşeti vardı Cumhuriyet'in.

12 Eylül 1980 nüshası birinci sayfasındaki manşet şöyleydi: "Parlamento ve hükümet feshedildi. Silahlı kuvvetler yönetime el koydu. Tüm yurtta sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı kondu. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırıldı."

İlginçtir aynı manşet, en büyük rakibi olan Tercüman gazetesinin de birinci sayfasına aynı şekilde geçmişti:

Deneme

Şimdi Kenan Evren'in ardından "Dikatörün Ölümü" diye manşet atan gazetenin etkili kalemlerinden Uğur Mumcu, 12 Eylül'ün ilk günlerinde şöyle yazıyordu mesela:

"Silahlı kuvvetlerin, emir-komuta zinciri içinde yönetime el koyması yağmurun yağması gibi, doğal bir olaydır! Kuraldır, belli nedenler belli sonuçları doğurur. Devlet devlet olmaktan çıkar, parlamento on beş gün içinde seçimlesi gereken cumhurbaşkanını seçmez ve ülke baştan başa örtülü bir iç savaşın kanlı arenasına dönüşürse, Silahlı Kuvvetlerin yönetime el koymasından doğal ne olabilir ki? Sonuç şaşırtıcı değildir."

Gün geçiyor, devran dönüyor. Dünün kuvvetli isimleri için bugün "diktatör öldü" diye manşet atılıyor. Gazeteler taraf tutmak yerine habercilik ile yetinseler belki herkes için daha iyi olacak, lakin ne yazık ki pek mümkün olmuyor.

ÇOK OKUNANLAR