ANALİZ

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Ardan Zentürk...

Cumhurbaşkanı siyasette, Zentürk ise medyada “aklı”, “vicdanı”, “hoşgörüyü” ve “empatiyi” temsil ediyorlar…

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Ardan Zentürk...

ADNAN BERK OKAN

Ardan Zentürk
’ün dünkü Star’da “Medya böyle günde lazım...” başlığı altında yayımlanan makalesi son günlerin en “etkin” makalelerinden biriydi.

Zentürk, gazetedeki diğer yazarların aksine "Çevre hassasiyetine" sahip sivillerin Gezi Parkı'nda gerçekleştirdikleri gösterinin demokrasi açısından meşru ve normal bir eylem olduğunu ifade ediyordu.

Yani; eylemler konusunda Başbakan Erdoğan’la değil, Cumhurbaşkanı Gül ile mutabıktı.

Gül de “mesajı aldık” derken, eylemlerin demokratik bir hak ve edep çerçevesinde gerçekleştirildiğini kabul ederek Başbakan’la ters düşmemiş miydi?..

Neden Gül ve Zentürk’ten örnek verdim?..

Çünkü Cumhurbaşkanı, Ak Parti’nin ilk başbakanı ve uzun süre de dışişleri bakanlığı yaptı.

Zentürk ise siyasal iktidarın “yarı resmi basın organı” olarak tanımlanan Star’da yazıyor…

Kendisinden başka birkaç yazarla daha gazetenin “tam resmi” sıfatını “yarı resmi”ye dönüştürenlerden…

Gül, siyasetçi, Zentürk gazeteci…

Cumhurbaşkanı siyasette, Zentürk ise medyada “aklı”, “vicdanı”, “hoşgörüyü” ve “empatiyi” temsil ediyorlar…

Cumhurbaşkanı, “Demokrasi sadece seçim sandığı demek değildir” diyerek Başbakan’ın ısrarla halkın iradesini sadece sandığa hapsetmesini eleştiriyor…

Cumhurbaşkanı haklı çünkü:

Demokrasi sadece “tecellli”den ibaret değil ki…

Demokrasi aynı zamanda “nefs”…

Demokrasi aynı zamanda “rıza”

Demokrasi aynı zamanda, “hoşgörü”...

Demokrasi aynı zamanda,”empati”…

Gül, nezaketinden ve Başbakan’ı incitmemek için olsa gerek “seçim sandığı Suriye’de de var ama demokrasi yok” demedi…

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Gül’e en çok karşı çıkan generallerden biri (bugün emekli); “Gül’ü dinlerken kendisine olan sempatim artıyor; hatta başkanlık sistemine bile sıcak bakıyorum eğer o başkan olursa… Başbakan’ı dinleyince başkanlık sisteminin ne kadar tehlikeli olduğunu daha iyi anlıyorum” dedi dün telefonda…

Yani;

bir yanda demokrasiyi seçim sandığından ibaret gören bir başbakan;

diğer yanda demokrasiyi gelişmiş dünya ülkeleri ölçeğinde değerlendiren cumhurbaşkanı…

Yorum sizin…

Umarım; Cumhurbaşkanı’nın ileri demokrasiye sahip ülkelerin devlet adamlarında ancak gördüğümüz demokratik nezaketi ve vicdanı, siyasal iktidara ve tabii ki en başta da Başbakan ve yakın çevresine ders olur…

 

Ardan Zentürk’e gelince...

Bilhassa görsel medyaya mükemmel bir ders verdi…

Tek bir şiddet eylemi yapmayan, tek bir el bile ateş etme ihtiyacı duymayan, sadece protesto gösterileri yapan eylemcilere orantısız şiddet uygulayan polisi eleştirirken, eylemcilerin anlayışla karşılanmaları gerektiğini belirtti.

Neredeyse unutulmaya yüz tutan kimi medya ilkelerini hatırlattı…

Şöyle diyordu Zentürk:

“Demokrasilerde asıl olan medya-kamuoyu güven ilişkisidir. Sokaktaki insan, medyanın, hükümet, patron çıkarları, devletin içindeki bir vesayet örgütü gibi unsurlar tarafından yönetildiğini düşünmeye başladığı an, sosyal kaos riski yükselir.”

 

Ve son olaylarda her şey aynen Zentürk’ün dediği gibi oldu...

Fısıltı gazetesi devreye girerdi... 

Yani;

kamuoyu gerçek yerine kulaktan kulağa yayılan dedikodularla bilgilendirildi...

Yani;

ne Başbakan’a yaranabildi “korkak” medya, ne de kamuoyuna…

Zentürk; “şimdi, risk daha yüksektir, çünkü ‘medyacın bilinçli olarak haberden uzak durduğu izlenimi doğduğu an, Facebook ve Twitter devreye girmektedir” diyerek sosyal medyaya kızıp öfkelenmek yerine boşluğu doldurarak işlerini yaptıklarının anlayışla karşılanması gerektiğini ima ediyor gibiydi…

Uzatmayayım…

Dün; merkez medyada son olayların ve Başbakan’ın tavrının doğru analizini yapan çok sayıda meslektaşımız vardı ve bu son derecede sevindiriciydi…

Ama…

Cumhurbaşkanı Gül ile hükümetin yarı resmi basın organında yazmasına rağmen açık yüreklilikle cumhurbaşkanının demokrasi anlayışının yanında yer alan Zentürk’ün yeşerttiği umutlar daha bir sıcaktı sanki…

Bir insan sadece doğruların yanında olursa çoluğuna çocuğuna rezidanslar satın alamaz ama onlara çok kıymetli bir "şeref" bırakır miras olarak...
Sadi-i Şirazi'nin dediği gibi;
"az nafaka ile geçinip oturmak, beline altın kemer bağlayıp ayakta el pençe divan durup emir almak için beklemekten hayırlıdır..."
 

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR