RÖPORTAJ

CNBC-E'deki program Beyaz Saray'a davet ettirdi!

Paranın Güzin Ablası Özlem Denizmen, CNBC-E'de sunduğu programları nasıl hazırladığını anlattı. İşte Denizmen'in meslek sırları...

CNBC-E'deki program Beyaz Saray'a davet ettirdi!

Özlem Denizmen’i biz CNBC-E’de Cuma günleri saat 17.30’da ekrana gelen "Para Durumu" programından tanıyoruz. Denizmen, nam-ı diğer "Paranın Güzin Ablası" 60 ülkeden 250 kişi ile birlikte Beyaz Saray'a davet edildi.
Denizmen'in Beyaz Saray'a davet edilme sebebi de Para Durumu'ydu. Denizmen ile Beyaz Saray, gündelik hayat ve ekonomik durum hakkında güzel bir sohbet yaptık. İşte Denizmen'in anlattıkları...

Zeynep KURTBAY / GAZETECİLER.COM

Dünyanın dört bir yanından; 60 ülkeden katılan 250 kişi vardı o gün Beyaz Saray’da… İnanılmaz, ilginç; yaratıcı hayallerinin peşinde başarıya ulaşan 250 kişi. Uganda’dan, Cameroon’dan; Kenya’dan, Fransa’dan, Kanada’dan… Çoğu kadın. Çoğu Müslüman. İçlerinden biri de oydu: Özlem Denizmen.

Amerikan Başkanı Obama; 1 yıl kadar önce Kahire’den seslenmiş; İslam dünyasına sıcak mesajlar vermişti. Müslümanlar’ın çoğunlukla yaşadığı ülkelerden girişimcilerin katıldığı bir zirve düzenleyeceğini daha o zaman ilan etmişti. İşte o zirve geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray’da yapıldı. Özlem Denizmen Bill Clinton’un tavsiyesiyle zirveye davet edilen genç Türk girişimci oldu.

Özlem Denizmen’i biz CNBC-E’de Cuma günleri saat 17.30’da ekrana gelen Para Durumu programından tanıyoruz. Denizmen'in Beyaz Saray'a davet edilme sebebi de Para Durumu'ydu.

Özlem Denizmen, namı-ı diğer ‘Paranın Güzin Ablası’. Mikro çözüm önerileri sunarak sokaktaki insanı paralarını doğru yönetmeye çağırıyor. Girişimin ana hedefi ise bu sayede ülkenin kalkınmasını sağlamak.

Nasıl yapıyor bunu Özlem Denizmen? Ayşe Teyze’nin anlayacağı dilden taktikler veriyor; ev almanın püf noktalarını, para biriktirmenin altın yolunu anlatıyor. Tıpkı bir psikolog gibi öyle damardan öyle can alıcı ve öyle hayatın içinden çözümler getiriyor ki sokaktaki vatandaşın da dikkatini çekiyor.

[photos]

17 yaşından beri ailesinden para almayan; pratik önerilerini önce anneannesinde deneyen; dil öğrenmek için gittiği Amerika’da çocuk bakıp ev işleri yaparken 2 burs kazanan ve gazetelere ‘’Amerikan Dream’’ başlığıyla manşet olan Özlem Denizmen sorularımızı yanıtladı. Beyaz Saray’daki Girişimciler Zirvesi’den izlenimlerini aktardı.. İşte o söyleşi:

Bill Clinton’un sizi Girişimciler Zirvesi’ne tavsiye etmesi nasıl oldu?

Para durumu ile girişimden söz ederken Clinton’a yakın olan biri beni ona anlatmış. Genç Dünya Liderleri diye bir girişim kurmuş onlar da. Clinton da Para Durumunu duyunca beni zirve için tavsiye etmiş.

Türkiye’ye neyle döndünüz? Neler konuşuldu; paylaşıldı zirvede?

Gururla. Bir kere Türkiye’nin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Girişimcilerin hepsi neredeyse gelip tanışmak istedi benimle. Bana göre tarihi bir buluşmaydı. Müslüman ülkelerle Amerika’nın olduğu ortamlarda hep konuşulan terör; İsrail Filistin; nükleerdir… Bu konular hiç konuşulmadı. Sadece iş, istihdam, yarın, hayaller ve yaratıcı olmak konuşuldu. Çok enerjikti.

1 MİLYON DOLAR 2 PROJEYE VERİLECEK

Önümüzdeki dönemde ne olacak? Başbakan Erdoğan'ın çağrısı var gelecek yıl zirvenin İstanbul'da yapılması yönünde değil mi? 

Evet gelecek yıl burada olacak. Ben gözlemlerimi Namık Tan'a sundum. Beyaz Saray zirvenin resmi bloğunu benim başlatmamı istedi. Ayrıca zirvede Rockefeller Vakfı 1 milyon dolar bağışladı. 2 projeye verilecek bu para. Ben orada olmasaydım bunu duymayacaktım. Girişimcilerin para bulmakla ilgili bir sorunu olmadığını düşünüyorum. Sorun bilmemekten kaynaklanıyor.

Kadınlar ağırlıktaydı sanırım.

Evet. İnanılmaz kadın girişimciler vardı. Simsiyah çarşaf giymiş elektrik mühendisi bir kadın Malezyalı bir işadamıyla şirket kurma kararı aldı örneğin. Pakistanlı bir girişimci bana geldi dedi ki ‘Meyve sularım var Türkiye’de satmak istiyorum’. Herkes birbiriyle iş yapmak için diyaloglar kurdu. Hillary Clinton bir sabah kahvaltısını sadece kadınlara ayırdı.

KAÇIRANLARI İKNA EDİP KENDİNE ORTAK ETTİ

En ilginç proje hangisiydi?

Endonezyalı kadın vardı mesela. Tri Mumpuni . 4 şirketi, 1 vakfı ve ailesi vardı. Elektrik tribünleri projesi başlatmış; köylere elektrik götürmek için. Onu kaçırmışlar ve kaçıranlarla işbirliği yapmış. Gelin benimle ortak olun ‘şu kadar para kazanırsınız’ demiş. Sonuçta iletişim kurarsanız her işi başarırsınız mesajı verdi.

Peki gelelim sizin girişiminize, ‘Para Durumu’ nasıl ortaya çıktı?

Hep makro konuşuyoruz. Makro konuşmaktan insanlar sıkıldı artık. İnsanlar ben buradayım demek istiyor. Ferit Bey’le böyle bir girişimin ihtiyacını konuşuyorduk. Sonra ‘’Özlem sen yap’’ dedi ve beni görevlendirdi. Aslında toplumsal bütün olaylarda baktığınız zaman olay bireyde bitiyor. Dolayısıyla bireyin eğitimi çok önemli. Utanma ve suçlamaları engellemek için de eğitim önemli.

Şarkılarımızda bile ‘’Paranın ne önemi var mühim olan insanlık’’ diyoruz. ‘Para konuşmak ayıptır’ bu geleneklerimizde var.

 ‘’Para elimizin kiri’’; ‘’Para ile işim olmaz’’, ‘’Paradan anlamam’’ diyoruz evet. Bunları aşmamız lazım. Oysa para ile hayatımız bir bütün, ayrıştıramayız. Bütünlüğün içerisinde yönetmemiz gereken bir kavram. Nasıl her şeyi yönetiyorsak bunu da yönetmeliyiz. Kendimizi soyutladığımızda erişilmez oluyor. Ne kadar olduğu önemli değil.

PARA OK, BÜTÇE YAY, KONTROL SENDE

Nasıl yöneteceğiz peki parayı?

Paraya ok diyorum ben. Yay da bütçe. Çeviriyorsun; geriyorsun ama kontrol sende. Parayı ok gibi görüyor olmamız lazım; dolayısıyla kontrol sizde. Bu da para açılımı gibi bir şey. Parayı konuşabilmek gerek. Ben bankaları da geziyorum. Mesela anlatıyor şube müdürü; simit alıp volta atanlar varmış banka önünde dönüp dolaşıyor soru soramıyorlarmış saatlerce. Bunlara gerek yok.

ÖNCE ANNEANNESİNE ANLATIYOR O ANLADIYSA HERKESE

Bu kadar eğitim almışsınız; makro kavramları bir kenara bırakıp sokaktaki insanın anlayacağı dilden konuşmak sizin için zor olmuyor mu?

Anneannemi alıyorum karşıma anlatıyorum; ‘Anneanne sen anladın mı’ diyorum. Eğlenceli hale getirdik; para durumunu. 5 çayı sohbetinde para konuşmak gibi. Amaç para konusunu bağrımızdan çıkartıp konuşmak. Bazı finanstan anlamayan arkadaşlarıma da öyle anlatıyorum.

Para bağrımızda kaldıkça; konuşamadıkça ne gibi sorunlar ortaya çıkıyor?

Para  okulda öğreniliyor. Ailede öğreniliyor. Ahmet belli bir şekilde Ayşe belli şekilde öğreniyor. Birisi harcamak birisi biriktirmek istiyor. Birisi kötü para eğitimi görmüş, diğeri iyi para eğitimi görmüş. Evleniyorlar. Birbirlerini anlamak istiyorlar ama anlayamıyorlar. Dolayısıyla parayı konuşmak paranın geçmişini anlamak gerek. Biraz psikoloji gibi. Para geçmişini anlamak gerek ki eşlerinin neyi neden yaptığını anlayabilsinler. Evlilere de o anlamda çok tavsiyem oluyor.

4-5 YAŞINDA PARA EĞİTİMİNE BAŞLAYIN

Peki çocuklarımıza para eğitimini nasıl vermeliyiz ki Ahmet ve Ayşe gibi sorun yaşamasınlar?

Çocuk söylediğini değil gördüğünü yapıyor. Samimiyet lazım birinci kural o. Sözlerinizle para kullanımınızın ahenk içinde olması lazım. Para neden biriktirilir, anlatmak lazım. Para ile olan ilişkisine 4-5 yaşından itibaren; bir şey almak istediği andan itibaren başlayabilirsiniz. Oyuncağı için parasını kendisi biriktirir. Süper markete gittiğinizde 2-3 lira ile o alışveriş yapsın. Evde yapılması gereken temel şeyler için para teklif edilmemesi lazım. Yani yatağını topladı diye para verilmemesi lazım. Çocuğa okul için üniversite için birikim deyince çok uzak bir şey gibi geliyor. Fakat diyelim elektrik faturası 110 lira geldi. Faturayı düşürmede gösterdiği özen için aradaki fark çocuğa ödenerek para birikimi; tasarruf teşvik edilebilir.

Türkler parayı nasıl harcıyor?

İlk gözüme çarpan şu: Konuşmuyoruz. Bir gizlilik var.

Dediniz ya ‘bağrımızda’ diye. Gerçekten de öyle anneannelerimiz göğüslerinde taşırdı parayı; o kadar gömmüşüz parayı yani bağrımıza öyle mi?

Evet ama kültür taşa yazılı bir şey değildir. Ne yapıyoruz? Sorun en son raddeye gelince konuşuyoruz artık o raddede de bir şey yapılmıyor. Utanmak suçlanmak yerine bilinçlenip kontrolü paradan almak gerek. ‘Zaten param yok ki ne yapayım’ denebiliyor. Para yönetimi ne kadar paranız olduğuyla alakalı bir şey değil oysa. Hakikaten kontrolü ele geçirmekle ilgili bir şey. İkincisi samimi olunmaması. Kendimize bile samimi değiliz. Arkadaşımız borç para istediğinde içimizden ‘Nereden çıktı bu’ diye geçirirken ‘Aa tamam vereyim’ diyoruz.

Kazancımızla ilgili de bazen açık olamıyoruz değil mi?

Evet kesinlikle. Uzun dönemli düşünmüyoruz. Kriz var diyoruz. İleriyi planlamıyoruz. ‘Bu seneyi nasıl çıkarırız’ diye değil ‘yaş ortalaması artıyor 80 yaşına kadar paramızı nasıl idame ettiririz’ diye düşünmemiz lazım. Birikim olmazsa olmaz bir şey. ‘Birikim yapacak para yok ki’; öyle bir şey yok. Km bana bütçesini verirse ona göre plan yaparım.

YA KARNINI DOYURAMAYANLAR NE YAPSIN?

İyi de karnını doyuramayan kirasını ödeyemeyen insanlar da çok bizim ülkemizde. Onlar neyi biriktirecek? Onlar için de plan yapar mısınız?

Bu herkes için söz konusu. Onlar için de inanç ve plan yapmakla ilgili bir şey. Yarına focus olmak gerek. Ayağı yere basan planlar oldukça mümkün olur. Ümitsizlik olmaması lazım. Hedef koymak lazım. İlham almak lazım. Hayalle başlamak lazım; bu da biraz özenmekle oluyor. Diyelim siz bir iş görüşmesine gidiyorsunuz. Görüştüğünüz kişinin karşısında kendinizi eğik otururken düşünün; bir de dik otururken düşünün. İş almak için gidiyorsunuz.

MUTLU OLUNCA PARA ZATEN GELİYOR

Genelde insanlar düşünüyor ki ‘Param olsun mutlu olayım’. Aslında tam tersi mutlu olup güvenli olunca para zaten geliyor. Çünkü o zaman iş görüşmesinde hep dik oturuyorsunuz; o enerji de yansıyor. Özgüven; umut; büyük düşünmek; mental blokları kaldırmak… Hakikaten her borç ödenir.

BORÇ BATAĞINDA YARDIM ELİ NASIL UZATILMALI?

Bir şey daha sormak istiyorum. Diyelim ki yakınımızda, ailemizde borç batağına saplanmış bir kişi var. Dediğiniz gibi o güne kadar saklamış bıçak kemiğe dayanınca paylaşmış; o kişiye karşı ne yapmak gerek?

Borç meselesini kişiden ayırmak gerek. Sen kötü başarısız aptal değilsin. Bu sadece kötü bir para yönetimi örneği olmuş diyerek bunu ayrıştırabilirsin. Bu kötü yönetimi kişiden ayırmak gerekir. Bunun bir öğrenme olduğunu görmek gerek.  Üçüncüsü suçlamamak gerek; belki söylemediği borçları da var. Bunu her aile yaşıyor. Her ailede böyle bir kişi vardır. Dolayısıyla o kişileri suçlamadan utandırmadan anlayışla davranarak yön göstermek birinci koşul. Ben borçlanmayı diş ağrısına benzetiyorum. Kökünü temizlemeden; kanal tedavisini yapmadan yine geri geliyor. Orada o kişiyi zorlamak lazım. ‘’Sen neden borca girdin. Bunu analiz et, kendin düşün. Başkasının hayatını mı yaşamaya çalışıyorsun; başkasını mutlu etmeye mi çalışıyorsun vs’’ diyerek… İnsanın kendisiyle hesaplaşması lazım. Yardımın parayla olmasına gerek yok. İşte öğrenme safhası bu. Nicelerini görüyoruz Alem gibi dergilere çıkıyorlar borçlarını ödeyemiyorlar. Altın kural var: kazandığınızdan az harcayacaksınız. Bunu yapınca hiçbir şey olmaz. Milli piyango kazananların yüzde 50’si eskisinden daha fakir oluyormuş. Yani para yönetimi paranın ne kadar olduğuyla ilgili değil. Duygularla isteklerle ihtiyaçlar karışabiliyor. Para yönetmek işte bunu yönetmek demek. Parayı yönetmek aslında hayatı yönetmek.

Sizin ailede parayı kim yönetiyor?

Eşimle beraber yapıyoruz. Oturuyoruz çayımızı koyuyoruz. Ne kadar harcamamız gerek; ne kadar biriktirelim? Bazen bu konuşmalar tatlı oluyor bazen olmuyor. Her ailede olduğu gibi paranın dar olduğu  zamanlar oluyor.

Para Durumu’nda en çok ne merak ediliyor? En çok ne tür sorular geliyor size?

Borçlarla ve ilişkilerle ilgili. Arkadaşım borç istedi ne yapmalıyım? Eşimle para konusunu bir türlü konuşamıyoruz? Yatırımlarla ilgili de geliyor ama bunlar daha ağırlıklı.

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar