GÜNÜN KÖŞE YAZARI

Ceren Kenar

Türkiye

Ceren Kenar
28 Şubat postmodern darbesi ve medya üzerine çok şeyler yazıldı çizildi.

Medyanın darbede başat aktör olduğu o dönemlerin manşetleri gündeme getirilerek, köşe yazarlarının yazıları analiz edilerek gündeme getirildi. 

Bunların hepsi neredeyse her sene tekrarlanıp duruyor. Fakat galiba biraz es geçtiğimiz bir nokta var. O da Türkiye'deki hiçbir darbenin (hatta dünya da diyebiliriz) uluslararası medyadan bağımsız olamayacağı.

Bugün Ceren Kenar, genelde ıskalanan bu konuyu tam 12'den vurmuş.

Aslında Enes Çallı vurmuş desek daha mı doğru olacak?

Kebab and Camel editörü Enes Çallı, 28 Şubat sürecinde uluslararası medyada çıkan haberlerin izini sürmüş. Ceren Kenar da Enes Çallı'nın bu çalışmasını köşesine taşımış.

İkisinin de eline sağlık.

Elbette yazıdan çarpıcı bölümleri sizlerle paylaşacağız.

Ama öncesinde Ceren Kenar'ı, ve hatta Enes Çallı'yı günün köşe yazarı seçtiğimizi ifade edelim.


İŞTE YAZIDAN ÇARPICI SATIRLAR:

27 Mayıs ve 12 Eylül'ü alkışlayan uluslararası medyanın, 28 Şubat'ı es geçirmesi düşünülebilir mi?

Uluslararası medyada çıkan Türkiye haberlerindeki maddi hatalar ve ideolojik çerçeveyi tespit etmek amacıyla kurulmuş, Kebab and Camel sitesinin editörlerinden Enes Çallı, 28 Şubat sürecinde uluslararası medyada çıkan haberlerin izini sürdü.

Tıpkı 27 Mayıs ve 12 Eylül'de olduğu gibi, New York Times gazetesi darbeyi meşrulaştıracak bir yayın çizgisi darbeden çok önce başlamıştı.

Türkiye'nin İslami bir uyanış yaşadığı endişesi gazetenin 1994'ten itibaren Türkiye konusundaki yayın politikasının ana omurgası olacaktı.

1995 seçimlerinden hemen önce Batılı bir diplomata atıfla, "Türkiye'nin seküler devlet yapısının koruyucusu olan ordunun" hâlâ bir aktör olduğu hatırlatılıyordu. (3)

Seçimlerden hemen sonra Stephen Kinzer imzasıyla yazılan bir makale ise Refah Partisini şu cümle ile tanımlıyordu: "Refah Partisi kampanyası Türkiye'nin problemlerinden dolayı dünya emperyalizmi, Siyonizm, İsrail ve bunları destekleyen şampanya içen işbirlikçileri sorumlu tutuyor." (4)

Bu epey sofistike analiz, Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'in, "olabilecek en kötü senaryo oldu" yorumu ile devam ediyordu.

Kinzer, 1996 yılında Erbakan için "fanatik pragmatist" ifadesini kullanarak takdim edecek, Alan Makovsky'nin "belki de o bir kibar şeytandır" sözlerine yer verecekti. (5)

1997 yılına gelindiğinde "Türkler sekülerizmi korumak için yürüyor" manşeti ile çıkacaktı Kinzer. Kadınların ağırlıkta olduğu bir hükümet karşıtı gösteriden bildiriyor, sendikalar, muhalif partiler ve sivil toplum örgütlerinin bu gösterilere yoğun desteğinden bahsediyordu. "Kara çarşafa girmek istemiyoruz" diyerek alıntıladığı göstericilere karşı, o dönemin mağdurlarına göstermediği bir empati yazının üslubunu domine ediyordu. (6)

Kebab and Camel editörü Enes Çallı daha ilginç bir noktaya da temas ediyor. Bu dönem New York Times gazetesinin yayın çizgisi Türkiye'nin İran'laşacağı ve hükümetin İran'la gelişen ilişkilerine yönelik kaygılarla biçimleniyor.

Acaba şu an İran rejiminin apolojisti rolüne soyunan Kinzer ve New York Times gazetesi bugün de böyle düşünüyor mu? 
ÇOK OKUNANLAR