Cengiz Özdemir konusunda bizim patron haklı çıktı...
“Bu yılın Ocak ayı maaşlarının yarısıyla; Şubat, Mart ve Nisan maaşlarımız halen ödenmedi.”
ADNAN BERK OKAN
İlk gençlik yıllarımda solisttim.
Orkestra şefimiz Zafer (Gül) ağabey aynı zamanda piyanistimizdi de…
Bir gece, gençler sahnenin önüne geldi ve twist çalmamızı istediler.
Twist ritminde söylediğim tek melodi vardı:
Peppino di Capri’nin "Vita difficile" isimli şarkısı…
O gece aynı şarkıyı dört veya beş defa söyledim…
Her seferinde “istek üzerine” diyordum…
Çünkü Şef’ten öğrenmiştim ki aynı şarkıyı üst üste çalmak zorunda kalırsam, “istek üzerine” diyecektim…
Henüz on yedi yaşımdaydım ve hinoğlu hinlik bilmediğim için, “ama aabi ya isteyen yoksa?” diye sormuştum...
Gülerek yanağımı okşamış; “bu kadar kalabalıkta herkes içinden ‘birileri istemiş demek ki’ diye düşünür sen merak etme” demişti…
Ey güzel insanlar!..
Üzerinden kırk beş yıl geçen bu anımı neden anlattım biliyor musunuz?..
Söyleyeyim…
Dün işim gereği Cengiz Özdemir’in Akşam’da başlığı altında yayımlanan makalesini de okudum…
Güldüm, güldüm, güldüm…
Benim henüz delikanlı iken öğrendiğim bir numaraya yatıyordu yazısında…
Nasıl mı?..
Bakın, işte şöyle:
“…. ben hariç, kalemi olan herkes, TMSF’nin el koyduğu medya organları seçimden önce satılmaz, satılmayacak diyordu”.
Ey güzel dostlar!..
Biliyorsunuz: İşim köşe yazarlarını okumak…
Hatta o kadar ki; gördüğünüz gibi Cengiz Özdemir’i bile okuyorum işim gereği…
Ama bugüne kadar bırakın “Cengiz Özdemir hariç herkes"i; bir tek meslektaşımızın bile “TMSF’nin el koyduğu medya organları seçimden önce satılmaz, satılmayacak” dediğini okumadım, duymadım…
O nerede okumuşsa?..
Nasıl okumuşsa?..
Gülüyorsunuz değil mi?..
Çünkü...
Benim “istek üzerine” numaram cuk oturdu Özdemir’in atmasyonuna...
Yahu arkadaş!..
Birçok vicdan sahibi meslektaşımız oynanan oyunu görüp; Karamehmet’in medyasına el konulma sebebinin seçim öncesi iktidar yanlısı medyanın etki alanının genişletilmesi olduğunu söyledi, yazdı…
Yani; “Seçim öncesi satılmayacak” diyeni okumadım ama “seçim öncesi bakalım hangi Başbakan hayranı işadamına satacaklar?” diye bahis oynayanları duydum…
Peki Özdemir neden öyle yazıyordu?..
Çünkü…
Özdemir, bizim Şef gibi düşünüyordu:
“Ben böyle yazayım da; okurlar, ‘nasıl olsa birileri yazmış ama ben okumamışım’ der üstünde durmaz”…
Ey güzel insanlar!..
Bu zihniyet bugün bir medya gurubunun başında…
Hatta kendi kendini “köşe yazarı” olarak bile atadı…
Okuru “aptal” yerine koyan bir zihniyet, medya gurup başkanı ve köşe yazar…
Vah benim köse sakalım…
Ne olduğunu söylemeyeyim
“Ulan sen de aynı numarayı yapmışsın ya” diyenleriniz olabilir…
Ama ben o zaman on yedi yaşımdaydım ve kamuoyunu yönlendirmek gibi bir etki gücüm yoktu…
Yani benimkisi “beyaz yalan”dı…
Özdemir’in yazdığı ise…
Neyse…
Onun ne olduğunu söylemeyeyim…
Ama…
Özdemir’in ürettiği veya hayal gücüyle yarattığı bir başka haberi de yine aynı yazısından alıntılayayım…
Neymiş?..
Akşam ve Sky’ı Kolin-Limak-Cengiz ortaklığına Mehmet Emin Karamehmet satmış(mış)…”
O kısmı okuyunca aynaya koşup alnımda “keriz” yazıp yazmadığına baktım…
Rahatladım…
Çünkü alnım pırıl pırıldı…
Ve kendi kendime söylendim:
“Yahu Cengiz kardeş” dedim; “Allah aşkına her şeyi yap ama zekâlarımızla alay etme…”
Neden mi?..
Çünkü…
Mehmet Emin Karamehmet’in yakın dostlarına; “Biz (Erol Aksoy’la ikisi) sadece Akşam ve Alem’i 16 yıl önce 100 milyon Dolara aldık; bedava (60 milyon Dolar) sattırdılar” dediğini sen de biliyorsun…
Ve bunu bildiğin halde yine benim on yedi yaş numarama yatıyorsun…
“Ben böyle yazayım; TMSF baskısı ile satmak zorunda kaldığını kim nereden bilecek?”…
Bir dakika!..
Eski patronum Mehmet Emin Karamehmet “ben öyle bir şey söylemedim” derse cümle âlemden özür dileyeceğim…
Demez, diyemez…
Derse, tanıklar hemen çıkarlar ve “kulaklarımızla duyduk” derler…
Yani; sen “Mehmet Emin karamehmet kendi sattı” hayal haberini kendin yaz kendin inan kardeşşş…
Hem; hangi mal sahibi malı için “bedava sattırdılar” diye bir ifade kullanır…
Ey güzel dostlarım!..
Yine aynı yazının bir yerinde şöyle diyor Özdemir:
“Sadece medya grubumuza bakın, binden fazla çalışan var.
Hepsinin maaşları, aylardır birikmiş olanları da dâhil zamanında ödeniyor.”
Hay Allah!..
’ın dün anlattığı fıkradaki gibi…
Yani o kadar çok yanlış var ki; hangisini düzelteyim?..
Ama Cengiz kardeş öylesine niyetli ki okurlarını yanıltmaya; hız bile kesmiyor…
Çünkü…
O, “Hepsinin maaşları, aylardır birikmiş olanları da dâhil zamanında ödeniyor” diyor ama Akşam çalışanları Cengiz kardeşin söylediklerini doğrulamıyor…
Size Akşam çalışanlarından ve güvenilirliği konusunda kimsenin şüphesi olmayan birinin söylediklerini aktarayım:
“Bu yılın Ocak ayı maaşlarının yarısıyla; Şubat, Mart ve Nisan maaşlarımız halen ödenmedi.”
Yok efendim…
Bunu söyleyen arkadaşın güvenilirliği bile kesmedi beni…
Başkalarına da sordum:
Onlar da aynı şeyi söylediler…
“Bu yılın Ocak ayı maaşlarının yarısıyla; Şubat, Mart ve Nisan maaşlarımız halen ödenmedi.”
Dedim ya; Cengiz Özdemir adeta çağdaş Pinokyo...
Hooop; Cengiz kardeş!..
Attığın kıtırlar o kadar büyük ki civcivler yemedi…
Ufak at yani…
Bitmedi…
Tedarikçilerin 4 milyon lira alacağı halen ödenmedi…
“Tedarikçi” dediğiniz de kim biliyor musunuz?..
“Küçük esnaf”…
İçleri kan ağlıyor…
Aslında bunu yazmayacaktım ama bakarsınız utanır da öderler…
Tabii “utanacak yüzleri” varsa…
Zira…
Utanma duygusu olan insan kendini öylesine övmez…
Bırakır ki hak etmişse başkaları övsün…
Cengiz kardeş kendine “Mersiye” yazanlardan…
Az daha havalanıp uçacakmış…
Hâsılı…
Geçenlerde bizim patron (Hadi Özışık) bu Cengiz Özdemir için oldukça ağır bir yazı yazınca telefon açmış; “patron yaa; bu adam senin arkadaşın değil miydi?” diye sormuştum…
O gün aldığım cevabı itiraf edeyim ki yadırgamıştım…
Ama…
Özdemir’in dünkü yazısını okuduktan sonra patrona hak verdim…
Özışık ne mi demişti?..
Söyleyeyim:
“Boşveer; yalancılarla hiç işim olmaz…”
Patron haklıymış…