Cengiz Çandar için...
En büyük ve size en fena zararı verecek olan düşmanlarınız "Dost" kisvesi altında ve "Danışman" olarak yanıbaşınızda...
Abbasi Halifesi Mem’un bir gün; güzel bir kadına yıldırım aşkıyla tutulur...
Gözleri güneşe, yüzü ay parçasına, dudağı goncaya, endamı bir gülfidanına benzeyen; parmak uçlarının rengini sanki kınadan değil de kalplerine girdiği âşıklarının kanından alan bu güzele yürekten vurulur...
Kalbinin kıpırtısı davulların gümbürtüsüne dönüşür heyecan seliyle, kadını “cariye” yapar kendine...
Gündüzden ateş düşer yüreğine...
Cariyeyle olacaktır bütün gece...
Girince koynuna cariye; ateşi sönecektir; içindeki muson yağmurları belki dinecektir...
Ama olmaz düşündüğü gibi...
Abbasi Halifesini istemez; reddeder o dünyalar güzeli...
Tabii ki Mem’un çok öfkelenir...
Der ki:
“Nasıl reddedersin beni?.. Bir kılıç darbesiyle ortadan ikiye ayırırım bedenini”...
“İşte başım” der Cariye, “kes, at…
Ama yatağına alamazsın beni...”
Bu ısrarda bir hikmet olduğunu düşünür Halife; ama o hikmet ne?..
“Ne yaptım ben sana ey dünyalar güzeli?..” diye sorar Abbasi halifesi.
“Bilmeden incittim mi yoksa seni?.. Hem benim neyimi beğenmedin ki?..”
Cariye cilveyi de elden bırakmadan, gerdan kırar, göz süzer,
bakışları Halife’nin yüreğini ezer:
“İstemiyorum seni Sultanım!” der gözlerini dikerek Halife’nin gözlerinin içine… “Öldürsen de beni, hatta başımı yarsan bile; bedenim olmaz senin bedeninle...”
“İyi de neden?” diye bir kez daha sorar Halife...
“Çünkü” diye başlar Cariye;
“ağzın o kadar kötü kokuyor ki,
Çekmektense ağız kokunu,
Gel, razıyım vur hemen boynumu...
Bil ki akmaz tek damla kanım.
Hem de ki vurdun boynumu,
N’ederim?..
Sadece bir kere ölürüm...
Eğer kabul edersem koynuna girmeyi;
o kokudan her gece ölürüm...
Bilinir ki kılıç bir kere keser başımı, Ok bir kere deler geçer beden taşımı...
Lâkin ağız kokun var ya ağız kokun, Her daim döndürür şu zavallı başımı”...
Halife bu sözlere çok kırılır...
Bütün gece Cariye’nin söyledikleri kulaklarında çınlar durur…
Sabah olduğunda sadece kendi ülkesinin değil, bütün ülkelerin cerrahlarından sırrını saklamaları şartıyla ağız kokusundan nasıl kurtulacağına çare bulunmasını ister...
Ve bulur sonunda çareyi...
Getirtir tavsiye edilen iksiri...
Bir süre sonra aynı Cariye,
huzura getirildiğinde:
“Kokuyor mu ağzım?”
diye sorar Halife...
Koklar ve şöyle der Cariye:
“Nefesiniz yine kokuyor ama bu defa kokusu benziyor bir güle.”
Ağız kokusundan kurtulan Halife keyifli bir neşeyle;
çevresindekilere der şöyle:
“Gördünüz işte ne kadar iyi oldu Cariye’nin yüzüme karşı söylemesi günahımı... Ya gizleseydi benim o fena ayıbımı?.. Kurtulamayacaktım şu dertten... ‘Ağız kokusu’ denen illetten...”
*
Ey güzel insanlar!
Kızma; acı ama doğruyu söyleyene:
“Dikkat et!.. Gideceğin yolda kuyu var, diken var, belâ var” diyene...
gerçek dostluk;
söylemektir acı da olsa doğruyu...
Gizlememek nefesteki kokuyu...
Asıl dostluk işte odur...
Sürer gider kusurlar,
Gizlenip söylenmezse...
İtibar, onur, şeref haysiyet,
Sonunda döner kevgire...
Ne demek mi istiyorum?..
Bugünkü Radikal'de "Ne oluyor? Niye oluyor?" başlığı altında yayımlanan "Dost acı ama doğru söyler" tadındaki makalesi nedeniyle Cengiz Çandar'ı alkışlayacağım da o nedenle uzun çok uzun bir giriş yaptım "kıssadan hisse" diyerek...
Sonra da diyeceğim ki:
Sevgili ve Sayın Başbakan;
Lütfen düşmanlarınızı küresel dünyada ve uzağınızda aramayın...
En büyük ve size en fena zararı verecek olan düşmanlarınız "Dost" kisvesi altında ve "Danışman" olarak yanıbaşınızda...
Yani asıl düşmanlarınızın tam da menzilindesiniz...
Zira...
Son iki yıldır sizinle adeta "nefes" mesafesinde oldukları halde size "ağzınız kokuyor" deyip sizi tedbir almaya yöneltmediler...
Ağzınızın koktuğunu söyleyenleri (Cumhurbaşkanı Gül, meclis başkanı Çiçek, başbakan Yardımcısı Arınç) ise dinlemediniz; onları kırdınız, kamuoyu karşısında incittiniz...
Israrla ağzınızın "mis" gibi koktuğunu söyleyenlere inandınız...
Sonunda geldiğimiz nokta işte burası...
Halen "iki yıl önceki siyasette ve sosyal hayatta Muhafazakâr Demokrat, ekonomide liberal, hukuka saygılı, herkesi kucaklayan Başbakan Erdoğan" olacağınıza inanmak istiyorum...
Her şeye rağmen o umudumu sürüdürmekte ısrar edeceğim...
Çünkü...
Erdoğan'ın alternatifi yok...
Bugünkü Erdoğan ise gelecekte Kılıçdaroğlu'na bile alternatif olamayacak...
Ne yazık ki...