Cem Küçük kimin için 'seslerini kesip otursunlar' dedi?
Hande Aydemir, İnternet Haber adına Star gazetesinin en çok konuşulan yazarı Cem Küçük'ü ziyaret etti.
GAZETECİLER.COM - ÖZEL İÇERİK
Star gazetesi yazarı Cem Küçük, Yeni Türkiye'nin medyada en çok konuşulan, yazdıkları en çok tartışılan isimlerin başında geliyor.
Aydın Doğan ve Doğan Grubu yazarları ile ilgili sert çıkışları ile de dikkat çeken Cem Küçük, iktidara yakın medyanın en çok tepki çeken yazarı.
İnternethaber.com'dan Hande Aydemir, Cem Küçük'le siyaseti de konuştu medyayı da.
En çok Aydın Doğan'la ilgili konuştu. Ahmet Hakan'ın kulağını çınlattı. Mustafa Karaalioğlu ve arkadaşlarıyla ilgili ilginç görüşler açıkladı. Akif Beki yine hedefindeydi. Özkök'e ise yeni bir lakap taktı.
Ve siyaset... Hedefinde iki isim vardı.
Daha fazla detaya girmeden Cem Küçük'ün anlattıkları.
BAKTILAR AK PARTİYİ ASKERLE DEVİREMİYORLAR...
HA- Aykırı bir yazarsınız aykırı şeyler yazıyorsunuz. Aydın Doğan'ın terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığını söylüyorsunuz... Buna gerçekten inanıyor musunuz?
CK - Bir insan için terör örgütüne yardım yapıyor demek, tek başına bir şey ifade etmiyor. Bunu söyleyebilmek için yaptığı yayınlara bakmak gerekiyor. Mahir Kaynak'ın 'ben insanların ne dediğine değil, ne yaptığına bakarım' diye meşhur bir lafı vardır. Şimdi bunların ne yaptığına bakalım. 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Selahattin Demirtaş yüzde 9,7 oy alınca merkez medyada bir Selahattin Demirtaş algısı oluşmaya başladı. Demirtaş'ı güzel çocuk, iyi çocuktur gibi yansıtmaya başladılar. AK Parti'yi askeri darbeyle deviremiyorlar, çünkü ordunun işlevi bitmiş, Fetullahçı teröristlerle deviremiyorlar, çünkü bunların beli ciddi anlamıyla kırılmış. Peki AK Parti'ye nasıl zarar vereceksin? Elde tek bir koz kaldı; Selahattin Demirtaş ve HDP.
Gelin hep beraber CNN Türk'ün 2014 Ekim ayından 7 Haziran seçimlerine kadar olan 7-8 aylık süreçte yaptığı yayınlara bakalım. Yani Şirin Payzın'ın, Nevşin Mengü'nün, Ahmet Hakan'ın yaptığı yayınlara...
DOĞAN GRUBU PKK ÜSSÜ GİBİ ÇALIŞTI
HA-Nasıl yani? Selahattin Demirtaş'ı yayına almaları Aydın Doğan'ın terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı anlamına mı geliyor?
CK - Bu saydığım isimler yani Şirin Payzın, Nevşin Mengü, Ahmet Hakan ve diğerlerinin tamamına yakını bu Selahattin Demirtaş'ı cici çocuk gibi gösterip, PKK'ya hoş bir örgütmüş gibi bir izlenim verdiler. Hiç bir kanalda olmayacak şekilde Selahattin Demirtaş ve HDP'yi meşrulaştırdılar. Aslında, Aydın Doğan'ın 7 Hazirana giden süreçte yaptığı şuydu: beyaz Türklerin gözünde bir imkansızı başararak HDP'yi meşrulaştırdılar. Her evden, 2 tane CHP oyu varsa bu oylardan birinin HDP'ye gitmesini sağladılar. Aydın Doğan bunu çok başarılı bir şekilde yaptı.
Ben '7 Haziran'ın galibi Aydın Doğan'dır' diye bir yazı yazdım. Hatta o süreçte giden yolda bu maç daha bitmedi diye eklemiştim ama 7 Haziran'da Aydın Doğan istediğini aldı. Aydın Doğan, Erdoğan'ı ve AK Parti'yı 276'nın altına düşürmek, tek başına iktidar olmasını engellemek istiyordu ve bunu başardı. Az önce saydığım isimlerin tamamı PKK'yı, HDP'yi desteklediler. Fakat aynı grup içerisinde bulunan Mehmet Yakup Yılmaz ya da Ertuğrul Özkök de bunu yaptı diyemem. Ertuğrul Özkök'ün bir sürü yanlışını sayabilirim ama PKK ve HDP'yi destekleme konusunda herhangi bir adımı olmadı. Ancak genel projeye baktığımız zaman yani CNN Türk, Kanal D, Hürriyet, Posta, Radikal tam bir PKK ve HDP üssü gibi yayınlar yaptı. Ezgi Başaran'ı da unutmamak lazım. Bunlar amaçlara giden her yolda her şeyi de meşru gördüler. CHP, MHP ve HDP koalisyonu kursaydı eğer istediklerini daha fazla alacaklardı.
Sonra 20 Temmuz'da Suruç Katliamı oldu. Peşinden hükümet kurulamadığı için 1 Kasım'da erken seçime gidildi. 7 Haziran'dan 1 Kasım'a gidilen süreçte de ben kendim de dahil olmak üzere Doğan Grubu'yla bir sürü kavga verdik. Mesela teröriste, terörist demediler. Ceylanpınar'da iki tane askerimiz uyurken şehit edildiklerinde Nevşin Mengü 'PKK yapmamıştır, devlet yapmış olabilir' anlamına gelebilecek şeyler dedi. Savcı Selim Kiraz şehit edilmeden önce DHKP-C'li teröristler tarafından esir alındığında Mirgün Cabas açık açık DHKP-C'yi tutan bir tweet attı. Şirin Payzın ve Ahmet Hakan zaten gönüllü HDP'liydi.
Doğan Grubu'nun medya manşetleri de bu şekildeydi. Fakat 1 Kasım'da bu giriştikleri mücadele ters tepti. Bunda benim ve benim gibilerin de büyük katkısı var. 1 Kasım seçimlerinde AK Parti yüzde 50 oy alınca bunlar kelimenin tam anlamıyla yamuldular. Ahmet Hakan dediklerinin tam tersini yazmaya başladı, hemen dönüş yaptı. Neden?
HA - Cumhurbaşkanı'ndan nefret mi ediyorlar yoksa yaptıkları politikayı mı sevmiyorlar?
CK - Ahmet Hakan, Tayyip Erdoğan'dan nefret eder. Bu bilinen bir şeydir.
AYDIN DOĞAN, AHMET HAKAN'A AYAKKABIMI PARLAT DESE...
HA - Neden nefret eder?
CK - Bu geçmişten gelen bir nefret. Ahmet Hakan'ın içinde Erdoğan'a karşı nefret olduğunu tüm medya bilir. Erdoğan'ın çok güçlü olduğunu görüyor ve bunu aşamıyor. 17- 25 Aralık'ta Fethullahçılarla birlikte hareket etmedi mi Ahmet Hakan? O zaman da yıkamadılar Erdoğan'ı.
Ahmet Hakan, Türkiye'de açık açık casusluğu savundu. 12 Mart 2014 tarihinde Dışişleri'ndeki çok kozmik toplantı 30 Mart'ta youtube'a verildiğinde onu köşesinde savunmadı mı? Fethullahçılardan yana tavır almadı mı? Her akşam CNN Türk'de Selim Savaş Genç'ler, Abdulhamit Bilici'ler, İhsan Yılmaz'ları yani Fetullahçı terör örgütünün militanlarını ağırlamadılar mı? Ağırladılar, çünkü 'Fetullahçılar, Erdoğan'ı yıkacaklar ve biz de onların yanında yer alalım' dediler. Tabi bu Aydın Doğan'ın projesidir. Ahmet Hakan zavallının biri. Ahmet Hakan, Aydın Doğan ne emrederse onu yapacak bir adamdır. Yani ayakkabımı parlat dese parlatır. Bak bu kadar net söylüyorum.
HA- Biat kültürleri mi var Aydın Doğan'a karşı?
CK - Tabii ki var. Aydın Doğan, Ahmet Hakan'a 'sen şarap içmeden beyaz Türklüğe layık olmazsın' diyerek şarap tattırmış ve nasıl şarap içirdiğini de devlet büyüklerine anlatmıştır. Aydın Doğan, Ahmet Hakan'ı maymun gibi oynattı. Bak diyorum ki, Aydın Doğan ayakkabısını alıp gelse, bunu parlat dese Ahmet Hakan bunu yapar. Öyle bir kişiliği var.
Ahmet Hakan her gün başkanlığı övüyor. Biz de hükümeti destekliyoruz ama ben böyle yalakalık yapan bir adam görmedim. Varsa eğer medyada onun gibi AK Parti'ye yalakalık yapan ikinci bir adam bana gösterin. Ahmet Hakan 1 Kasım'dan sonra her gün Erdoğan'ı övüyor, başkanlık sistemi çok güzeldir diyor, PKK'ya tavır alıyor. Yani çaresi yok ve durumu kurtarmaya çalışıyor.
HA - İkinci bir şansı mı yok Ahmet Hakan'ın?
CK - Bir gün Aydın Doğan, Ahmet Hakan'a güle güle derse, Ahmet Hakan'ın gidecek hiç bir yeri yok. Ne herhangi bir medya kuruluşuna gidebilir ne de bizim taraftan bir yere gelebilir. Zaten yetersiz de bir tip. Yani ne İngilizce'si var ne de dünyayı biliyor. Dımdızlak ortada kalacağını bildiği için Aydın Doğan ne emrederse yapıyor. 7 Haziran ve 1 Kasım arası bizim grupla ilgili olan bütün yazılarına girin bakın neler yazdılar. Yani Şems Ethem dediler, bizim şahsımızla alakalı ağır yazılar yazdılar ama kaybettiler. Şimdi bu açılan POAŞ davası ve diğerleriyle alakalı da önüne bir sürü dosya gelecek. Aydın Doğan, kaybeden. Bu akılsız yazarları da buna büyük katkı sağladılar.
VEBAL ALDIĞIMI DÜŞÜNMÜYORUM!
HA - Siz inançlı bir insansınız.. Bu kadar keskin suçlamalarda bulunuyorsunuz. Ahmet Hakan veya bir başkası hakkında.. Vebal aldığınızı düşünmüyor musunuz?
CK - Hayır düşünmüyorum. Bakın bu ülkede bir sürü şehit verdik ve halen her gün askerimiz, polisimiz şehit ediliyor. PKK'nın bu kadar kan dökmesinde, bu kadar terörde Doğan Grubu'nun da sorumluluğu var. Çünkü onlardan yüz buldular. Onların medyası meşrulaştırdı, cici çocuk gibi gösterdi. Askerlerimiz şehit ediliyor diye haberler geliyor. Şirin Payzın'ın programında bir PKK'lı eğitimci 25 dakika boyunca PR yaptı. Nevşin Mengü, bir programında 'terör örgütü yaptı demeyelim' dedi. 'Devlet de yapmış olabilir' imasında bulunacak şeyler söyledi. Mirgün Cabas'a ne oldu? İşte en sonunda kovuldu.
Şimdi şunu düşünün, Aydın Doğan yıllarca 'ben devletin yanındayım, terörle mücadelede devleti savunuyorum' dedi. Yahu yıllarca Fetullahçı teröristlerin medyadaki en büyük hamisi olan Nazlı Ilıcak'a Kanal D'de, CNN Türk'te iş verdin. FETÖ'nün en önemli militanlarından biri olan Eyüp Can Radikal'i ve Hürriyet dijital grubunu yönetti. Keza Bülent Mumay aynı şekilde. Yani hem terör örgütüne karşıyım diyorsun hem de Fetullahçı teröristlerin adamlarını himaye ediyorsun. Ezgi Başaran gibi açık açık PKK sempatizanı birini Radikal'in yayın yönetmeni yaptı. Sonrada aldı Radikal'in yayın yönetmenliğinden. Nitekim Radikal internet sitesi de kapanıyor. Geldikleri durum bu.
BEN MEDYADA HER DEDİĞİ ÇIKAN TEK KİŞİYİM
HA - İnsanlar kovulunca siz mutlu mu oluyorsunuz? Kimi işaret etseniz işinden oluyor?
CK - O durum biraz abartı. Ben sadece teşhis yapıyorum. Burası demokratik bir ülke, bir hukuk devleti. Burada terör örgütlerini övmek, seçilmiş meşru hükümeti devirmek için illegal yapılarla iş tutmak normal bir şey midir? Bunu yaptılar. Normal bir ülkede darbeyi destekleyen bir adamın, terör örgütünü destekleyen bir adamın itibarı olur mu? Kariyeri olmaz. Mesela Can Dündar, Eyüp Can, Bülent Mumay gibi insanlar batıda sokağa çıkamazlar. Yani sen Amerikan Devletine karşı, İngiliz Devletine karşı başka bir yapıyı destekleyeceksin, örneğin El Kaide'yi destekleyeceksin ve barınabileceksin. Bu mümkün mü? Bu dünyanın hiç bir yerinde mümkün değil. Ben bunları isim isim yazınca diğer hepsi gitti. Başkaları da var yani Habertürk'te, Milliyet'te... Bunlar kendi aptallıklarından, kendi zekaları olmadıklarından gittiler. İkincisi Tayyip Erdoğan'la güç oyununa giriyorsun, bunu iyi oynayamadılar. Bir de onlar korkak muhafazakarlara alışmışlar. Hep öylelerine denk gelmişler. Bizim arkadaşlarımızın çoğu iyi niyetli. Bunlara sert çıkan, yaptığı hataları yüzüne vuran, bunları batı örnekleriyle köşeye sıkıştıran biri olmamış. Ben medyada yazdıkları çıkan kişiyim.
HA - Yazdıklarınızın arkasında duruyorsunuz.
CK - Tabii ki arkasındayım. Nerede bunlar? Nerede Mirgün Cabas, Fatih Altaylı, Eyüp Can, Kadri Gürsel, Aslı Aydıntaşbaş? Nerede diğerleri? Biz buradayız. Onlar devlete savaş açtılar, PKK'nın ve Fethullah'ın yanında saf tuttular, aslında çok ağır suç işlediler.
HA - Türkiye'de yaşarken devlete savaş açmak ne demek?
CK - Devletin bir aklı vardır. Bunun batıda çok güzel örnekleri mevcut. Diyelim ki Amerika, Vietnam'da savaşıyor. Bu politikayı, 'ben Amerika'nın Vietnam politikasından nefret ediyorum, Allah kahretsin' diyerek eleştirebilirsiniz. Ama Amerikan Devleti'nin, Vietnam'da nükleer silah kullanmak gibi gizli bir planı varsa bunu ifşa etmezsiniz. Çünkü bu devlet sırrının ifşası olur. Bunu yaptığınız zaman suç işlersiniz. Şöyle düşünün 1974'de Kıbrıs Barış Harekatı'nı ele alalım. Diyelim ki şu an Kıbrıs'a bir harekat yapıyoruz, Türkiye'nin Kıbrıs politikasını eleştirebilirsiniz. Diyelim ki biz Kıbrıs'a 1974'deki gibi silah gönderdik.İşte bunu ifşa edemezsin. Bunu ifşa ettiğin zaman milli güvenliği ihlal edersin, bu suçtur. Türkiye'nin Suriye politikası kötü diyebilirsin ama Türkiye'nin oraya silah, erzak göndermesini ifşa edemezsin. Bu milli güvenlik ihlaldir.
BEN MEDYADA 3 YILDIR YÜZLERİNE VURUYORUM
VE NETİCE ALIYORUM
HA - Sizin elinize aynı şekilde bir haber gelseydi siz ne yapardınız?
CK - Ben ülkemin çıkarına bakarım. Milli Güvenliğin ihlal edilip edilmediğine, ülkemin yararına olup olmamasına bakarım. Milli Güvenlik ile alakalı bir şey değilse ve önemli bir haberse tabi ki yayınlarım. Şuan Amerika'da Donald Trump, Ted Cruz, Hillary Clinton ve Bernie Sanders gibi isimlerin arasında başkanlık yarışları oluyor. Bir sürü oturum yapıyorlar. Onlara sorulan ilk soru Milli Güvenlikle ilgili görüşleri. El Kaide, IŞİD, onların arka bahçeleri olan Latin Amerika ülkeleri, Ortadoğu ile ilgili Milli Güvenlik politikalarınız ne olacak diye soruyorlar. Benim başından beri oturtmaya çalıştığım şey budur. Milli Güvenlik söz konusu olduğunda bunları ifşa edemezsin. Ettiğin zaman ben medyada bunu yüzünüze vururum. Nitekim 3 yıldır da vuruyorum ve netice de alıyorum. Medyada önemli olan şey netice almaktır. Erol Simavi'nin bir lafı vardır; 'indirene kadar vuracaksın'. Ben de bir şeyi yakaladığım zaman ısrarla peşini bırakmam. Bu bugün Aydın Doğan olur, yarın bir başkası. Milli Güvenliği ihlal ettiğini, ülkenin çıkarlarına karşı savaş açtıklarını görürsem peşini bırakmam. Ben bununla alakalı savaş veriyorum ve sonuç da alınıyor. Hallerini görüyoruz hepsi kıvama geldiler.
ERTURĞUL ÖZKÖK KENDİNİ NAPOLYON SANIYOR
HA - Ama Ertuğrul Özkök, 'biz hürriyet gazetesini çıkarıyoruz milyonlara hitap ediyoruz, bazı gazeteler sadece bir kişi için çıkarılıyor, yani cumhurbaşkanı için. Ben Cumhurbaşkanı'nın da o gazeteyi beğendiğini düşünmüyorum.' diyor.
CK - Bakırköy akıl hastanesinde kendini Napolyon zanneden hastalar var. Ertuğrul Özkök de öyle. Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan ve diğerleri kendini Napolyon sanıyor. 'Hala biz yönetiyoruz' diye düşünüyorlar. Onun devri ne yazık ki bitti. Hürriyet'in belli bir gücü olduğunu kabul ediyorum ama her şeyi biz yapıyoruz dediklerinde soruyorum, hani nerede yapıyorsunuz? Halktaki etkin ne? Yani yüzde 50 oy alabiliyor musun? Bugüne hangi sonucu alabildiniz, halktan kimi ikna edebildiniz? Onların gücü gitti. Onlar önceden bir manşet attıklarında, bir yazı yazdıklarında netice alırlardı. Sırtlarını askere dayarlardı, yargıdaki adamlarına dayarlardı. İnsan onuru bilmedikleri için kimi hedefe koyuyorlarsa indirirlerdi. Tayyip Bey'e 'muhtar bile olamazsın' demedi mi bunlar? Ya da Ahmet Hakan ve o zamanın yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, AK Parti'yi kapatma davasında AK Parti'nin kapatılması için uğraşmadılar mı? Daha sonra Fetullahçılarla iş birliği yaptılar, PKK'yı desteklediler ama yenemediler. Yani onların bir gücü etkisi yok. Manşet atıyorlar sonuç alamıyorlar. Ertuğrul Özkök, Hürriyet'in başına gelebilmek için 'Tayyip Erdoğan'a yalakalık yaparım' dedi ve ben bunu köşemde yazdım. Bunların artık gücü yok, bunları artık kimse umursamıyor, kimse ciddiye almıyor.
BU MAÇ DAHA BİTMEDİ!
HA - Bitti mi diyorsunuz yani?
CK- Tabi. Ertuğrul Özkök 70 küsur yaşında, Allah uzun ömürler versin, hala biz yapıyoruz diyor. Yok arkadaş siz artık bir şey yapamıyorsunuz. Size bir örnek vereyim Ben "7 Haziran'ın kazananı Aydın Doğan'dır" diye bir yazı yazdım ama bu maç daha bitmedi dedim. Bu yazıma karşılık tetikçi Ahmet Hakan bana şapşal, aptal gibi bir sürü şey yazarak küçümsedi. Yazdığım hiç bir şeyin doğru çıkmadığını söyledi. Bak ne oldu şimdi Aydın Doğan? POAŞ'tan bir dava yedin ve 24,5 yıl hapsin isteniyor. O davada İş Bankası'nı yönetmekten tutun bir sürü çok ciddi suçlamalar var.
AYDIN DOĞAN'IN TERÖRLE ALAKALI
MAHKEME DOSYASI DA YAKINDA ÇIKACAK
HA- Bir tek siz diyorsunuz 24,5 yıl diye diğerleri 23 yıl diyor.
CK- İddianameyi okumamışlar demek ki. Önce ben de 23 yıl zannettim ancak iddianameye bakınca 24,5 yıl olduğu görünüyor. Bakırköy savcılığında, terörle mücadele terör ile alakalı bir dosyaları var o da muhtemelen yakın zamanda gelecektir. Eee ne oldu? Aydın Doğan bitti. Şimdi görüyorsunuz her gün yalakalık yapma derdindeler. Kişilikleri yok. Her gün Erdoğan'ı nasıl övelim diye düşünüp, ne yaparsak AK Parti'nin gönlünü kazanırız diye PKK'yı HDP'yi kötülüyorlar. Ahmet Kekeç'in bi lafı var Ahmet Hakan için; "kırk yıllık yandaşım böyle yalakalık yapan görmedim"diye yazdı. Onların artık gücü, etkisi bitti. Bu yeni Türkiye demek. Bizim etki gücümüz çok daha fazla. Hürriyet çok satıyor olabilir ama bizden daha etkili değil. Bu güç ve para ilişkisi gibidir. Çok paranız olur ama gücünüz olmaz.
DURUM ORTADA! HÜRRİYET ÇOK SATIYOR AMA BİZ ETKİLİYİZ
HA - Biz etkiliyiz diyorsunuz?
CK - Tabi ki. Etkili olduğumuzu görüyoruz zaten. Bir şey söylediğimiz ve bazı gerçekleri ortaya koyduğumuz zaman kayıtsız kalamıyorlar. Durum ortada...
AYDIN DOĞAN KİM YA! YAPTIKLARININ CEZASINI ÖDEYECEK
HA- Ertuğrul Özkök, yaptığımız röportajda, 'Aydın Doğan ve Cumhurbaşkanı 2 saat yan yana gelseler halledemeyecekleri mesele yok' dedi. Sizce Cumhurbaşkanı ve Aydın Doğan yan yana gelir mi ve biraraya gelmeleri halinde bu sıkıntılar çözülür mü?
CK- Tayyip Erdoğan, Aydın Doğan'la anlaşır ya da aynı masaya oturmak demek Tayyip Erdoğan'ı tanımamak demektir. Biz Tayyip Erdoğan'ı tanıyoruz. 'Biri, bir şeyleri hak ediyorsa alacaktır' diyor Tayyip Bey. Bunu mitinglerinde de söyleşilerinde de sürekli söylüyor. Ertuğrul Özkök başlarına geleceklerini bildiği için öne almaya çalışıyor. Aydın Doğan kim ya? Aydın Doğan ve Tayyip Beyi nasıl aynı yere koyarsınız? Biri ülkenin yüzde 50'sinden oy almış bir Cumhurbaşkanı; diğeri ahı gitmiş vahı kalmış, gücü gitmiş bir medya patronu. İkisi aynı şey mi? Neyi neyle ölçüyorsunuz? Ertuğrul Özkök ikisini aynı güç gibi görüyor. Hala Aydın Doğan'ı çok güçlü sanıyor. O bu davaları bildiği için zevâhiri kurtarmaya çalışıyor ama biz durumun ne olduğunun farkındayız. Aydın Doğan bu yaptıklarının cezasını hukuk içerisinde ödeyecek ve biz de peşindeyiz.
AYDIN DOĞAN İÇİN YAPACAK HİÇBİR ŞEY KALMADI
HA - Madem analiz yeteneğinze sahip olduğunuzu söylüyorsunuz. Aydın Doğan'ın bundan böyle izleyeceği yol ile ilgili bizi aydınlatın o zaman.
CK- Aydın Doğan, durumu kurtarmak için Mehmet Ali Yalçındağ'ı göreve getirdi. Erdoğan Aktaş'ı CNN Türk'ün başına getirdi. Sedat Ergin Hürriyet'in başında. Bülent Mumay, Nazlı Ilıcak, Eyüp Can, Mirgün Cabas'ların hepsini gönderdi... bir sürü şey yaptı. Aydın Doğan günah bagajını sonuna kadar doldurmuş bir adam. Şimdi anlaşayım, uzlaşayım derdinde. Aydın Doğan'ın hukuken bir suçu varsa savcılar, yargıçlar bunun hesabını sorar. Bundan kaçma şansı yok. Ben onların samimiyetlerine inanmıyorum ve Tayyip Erdoğan'ın da inanmadığını düşünüyorum. 28 Şubat'ta postal yalayıcılığı yaptılar, AK Parti'nin ilk kurulduğu günlerde açık tavır aldılar, Ergenekon olayında darbecilerden yana oldular, 2007 yılında AK Parti Cumhurbaşkanı seçmesin diye uğraştılar, 2008'de AK Parti'yi kapatma davası açıldı ve AK Parti'yi kapattırmak için uğraştılar, 2013 yılındaki Gezi olaylarında zaten tavırları çok açıktı, 17-25 Aralık'ta açık açık Fetullahçıları desteklediler, sonra PKK ve HDP'yı desteklediler... Sen bu kadar yanlış ata oynarsan işte böyle duruma düşersin. Türkiye'nin bir zamanlar ilk 3 holdinginden biriyken bugün ilk 50'nin içinde bile yoksun. Bu akılsız yöneticilerin ve yazarlarınla bu kadar yol alabilirsin. Bu bir süreçti ve artık Aydın Doğan etki gücü ve medya gücü olarak yolun sonuna geldi.
CHP İKTİDARINI DEVİRMEYE KALKAN BİRİ OLSA BİZ ONA DA KARŞI ÇIKARIZ
HA - Geçmişte kalan bir 28 Şubat var. Ertuğrul Özkök yaptığımız röportajda dedi ki: 'Kapatsınlar çenelerini biz gazeteci ve Türkiye olarak 28 Şubat'tan daha kötüyüz'. Sizce şu an gazeteciler ve Türkiye Cumhuriyeti olarak 28 Şubat'tan daha mı iyiyiz yoksa daha mı kötüyüz?
CK - Elbette ki Türkiye 28 Şubat'a kıyasla 50 kere hatta 100 kere daha iyidir. 28 Şubat dediğiniz dönem bir askeri darbe dönemiydi. Yani seçilmiş, meşru hükümetin askerler ve askerlere yardım eden iş dünyası, STK'lar, üniversiteler ve medya eliyle nasıl devrildiğini gördük. Ben de bunun şahidiyim, bunların hepsini yaşadık. O zamanlar muhafazakar kesimi temsil eden Kanal 7, Yeni Şafak ve Akit Gazetesi vardı. Şimdi ise muhafazakar kesimi destekleyen bir sürü gazeteler, medya kanalları, televizyonları var. Şimdi birileri 28 Şubat'tan daha kötüyüz diyorlar. Hayır, sen askeri darbeyi destekledin. Onlar bizim seçilmiş, meşru kişileri desteklediğimizi idrak edemiyorlar. Yani bugün CHP'de tek başına iktidar olsa biri de CHP'yi illegal yollarla devirmeye kalksa biz ona da itiraz ederiz.
BUNLAR İTİRAZ EDİLMEMESİNE ALIŞMIŞLAR! ŞİMDİ BAŞ EDEMİYORLAR
HA - Karşı çıkarsınız yani?
CK - Elbette karşı çıkarız. Biz demokrasiden yanayız. Onlar ise 28 Şubat'ta seçilmiş meşru hükümeti devirdiler. Aydın Doğan gururla söyledi, 'benim adamlarım 28 Şubat'ta büyük rol oynadılar' dedi. Ertuğrul Özkök zaten askerlerden emir alarak manşet atan bir adamdı. O dönemde Hürriyet zaten genel kurmay bülteni gibi çıkıyordu. Erdoğan'ı, Davutoğlu'nu yani AK Parti'yi halk seçti. Sen şimdi atanmışı seçilmişin üzerinde görürsen, bu anlayışla hareket edersen çok yanlış yaparsın. Nitekim yanlış da yaptılar. Şimdi '28 Şubat'tan daha kötü durumdayız' diyorlar. Bunlar kimsenin itiraz etmemesine, hayır dememesine alışmışlar. Kimse bunlara siz yanlış yapıyorsunuz dememiş ya da muhafazakarların medya gücü çok fazla olmadığı için cılız söylenmiş. Şimdi bir sürü itiraz edenler, karşı çıkanlar, yazı yazanlar var. Baş edemiyorlar, cevap veremiyorlar sonra da 28 Şubat'tan daha kötüyüz diyorlar. Hem de bunu Ertuğrul Özkök söylüyor.
CEMAAT 2010'DA AZITTI VE HÜKÜMETİ DEVİRMEK İÇİN FAALİYET BAŞLADI
HA - Gelelim şu ünlü "Paralel" meselesine... "FETÖ" yoktu, Fethullah Gülen Hocaefendi vardı. Cemaat'e tek bir kişi laf edemiyordu. Şimdi neredeyse hiç kimse Cemaat demiyor, PARALEL daha çok kullanılıyor. Siz de Gülen'le ilgili olumlu yazılar yazdınız vaktinde. Neden böyle oldu?
CK - Hande hanım, dünyanın her yerinde meşru hükümetleri millet seçer. 4 yıllık iktidara gelen bir hükümet hizmet eder, bunlar yanlış yaparsa ya da iyi hizmet edemezlerse millete giderler ve millet onların doğru veya yanlış yaptığını söyler. Mesela 1999- 2002 yıllarında MHP, DSP, ANAP hükümeti vardı. Ülkeyi çok kötü idare ettiler ve Kasım seçimlerinde halk bunları indirip AK Parti'yi getirdi. Demek ki halk indirebiliyormuş. Eğer AK Parti de yanlış yapıyorsa zaten millet cezalandırır. Nitekim cezalandırdı da. 2009'daki yerel seçimlerde AK Parti yüzde 39'a, 7 Haziran seçimlerinde de yüzde 41'e düştü. İyi yaptığı zaman da oy veriyor. Paralel yapı da iktidarın arkasına saklanarak devletin içindeki adamları vasıtasıyla illegal olarak hayali bir devlet kurmaya çalışıyor. Bu bir suçtur. Bunlar 2007 ve 2013 yılları arasında bu ülkede onlarca kumpas davayla binlerce insanın hayatını kararttılar.
HA - Haklısınız, nice hayatlar karardı. Tamam da bu hayatlar kararırken, bugün yazıp çizenler ses etmedi, kimseden çıt çıkmadı, hatta destek çıkanlar oldu.
CK - Bakın, devletin içerisinde çeşitli gruplardan insanlar olur. Yani çeşitli cemaatlerden, etnik mezheplerden insanlar olur. Ama devlet bunları o görevlere getirirken 'siz bir araya gelin de hükümeti yıkın ya da illegal oluşumlara girin' diye bir şey söylemiyor. Ama bunlar özellikle 2010, 2011'den sonra çok azıttılar ve meşru hükümeti devirmek için faliyet içerisine girdiler. Bunun en bariz göstergesi 7 Şubat olayıydı. Daha sonra 17-25 Aralık'ı denediler, başka şeyler yaptılar ve başaramadılar. Paralel yapı yani Fethullahçı terör örgütü, bizim Türk Tarihi boyunca, bakın cumhuriyet tarihi boyunca demiyorum, kurduğumuz bütün devletler boyunca gördüğümüz en aşağılık terör örgütüdür. En tehlikelisidir. Şimdi PKK bizim düşmanımız, terör örgütü ama PKK'nın ne olduğunu biliyoruz. Yani yerleri, yurtları her şeyleri belli ve bunlarla mücadele ediyoruz. PKK çok kalleş bir örgüt. Ama öbürü illegal, kriptolaşıyor ve ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bugün devlette kriptolaşmış, kimliğini saklayan ne olduğunu bilemediğimiz bir sürü Fethullahçı terör örgütü üyesi var. Bunlar binlerce insanın hayatını kararttılar. Şimdi 17-25 Aralık'ta devletle daha doğrusu Tayyip bey ile bir güç mücadelesine girdiler ama başaramadılar. Ve FETÖ teknik olarak nakavt edildi. Şimdi durumu kurtarmak için PKK'yı destekliyorlar, batıdan çare arıyorlar ama onların da artık bu ülkede operasyon yapacak yada herhangi bir şeye etki edecek güçleri kalmadı.
SUSUP YERİNİZE OTURUN
EMEKLİLİKLERİNİZİ YAŞAYIN...
HA - Bülent Arınç'a, Hüseyin Çelik'e de 'Paralel' diyenler var.. Niye, sırf eleştiri yapıyorlar diye.. Blog yazarlığı ile AK Parti'ye göndermelerde bulunuyorlar. Ama tepki alıyorlar.. Arınç ve Çelik'in yazdıklarını doğru buluyor musunuz?
CK - Doğru bulmuyorum. Sessiz kalmaları gerektiğini düşünüyorum. Ak Parti nasıl kuruldu? Fazilet Partisi vardı. Fazilet Partisi kapatılınca içerisinden iki parti çıktı bunlardan biri AK Parti diğeri Saadet Partisi'ydi. O zaman Abdullah Gül ve Tayyip Bey ayrıldılar AK Parti'yi kurdular. Ben hiç kimsenin rahmetli Erbakan hakkında konuştuğunu görmedim. Zaten usul de bunu gerektirir. Şimdi bakıyorsunuz bu ülkede Başbakan yardımcılığı, Bakanlık, Meclis Başkanlığı yapmış kişiler emekli oldukları günden bu yana her gün konuşuyorlar. Susun, ne gerek var böyle konuşmaya? Bu kadar kritik görevlerde bulundunuz, konuşup kendinizi batırıyorsunuz.
HA - Canları acımış olabilir mi?
CK - Bu ülkede oyları bu millet Tayyip Erdoğan için veriyor. Kimse Bülent Arınç için AK Parti'ye oy vermez. Ya da Hüseyin Çelik için milyonlarca kitlenin kalkıp da AK Parti'ye oy vereceğini düşünmüyorum. Bu oyları Tayyip Bey aldı, bu Tayyip Beyin başarısıydı. Bülent Arınç da 2011 seçimlerinde 'Bu Tayyip Beyin başarısıdır' demişti. O nedenle susmaları lazım. Konuştukça kendilerini batırıyorlar. Bülent Arınç beni de çok eleştiriyor. Taha Akyol'un programına çıktı ve benim hakkımda, her gün hedefe birini koyuyor diye konuştu. Başka arkadaşlarımızı da eleştiriyor. Koskoca siyasetçiye bu yakışmıyor. Oturup, köşesine çekilip emekliliğini yaşasın. Sonsuza kadar bu işler yapılacak diye bir şey yok.
BÜLENT ARINÇ NAMUSLU ADAMDIR AMA
TRT'Yİ SOYDULAR O ZAMAN NEDEN SES ÇIKARMADI?
HA - Ama koltuk çok kolay bırakılmıyor, biliyorsunuz.
CK - Ama işte o güç savaşına girince de bir şey yapamıyorsunuz. Madem bir gücünüz var, siyaset meydanı herkese açık. Artık parti kurmak çok basit bir iş. Madem kendinize bu kadar güveniyorsunuz, girin siyasete bizde ne yapacağınızı görelim. Yani oyları siz mi alıyordunuz yoksa Tayyip bey mi bir görelim. Ben onlara ben 'tekaüt siyasetçi' diyorum. Tekaüt, geçmişte kalan demektir. Dolayısıyla bunlara çok fazla itibar etmenin, enerji kaybetmenin gereği yok. Mesela Bülent Arınç ikinci Ankara patlamasından sonra çıkıp sorumlular istifa etsin dedi. Senin zamanında da bombalar patladı. Kaldı ki bu terör olayları konvansiyonel olmayan yöntemlerle yapılıyor. senin zamanında da bir sürü şey yaptılar, sen istifa ettin mi? Bülent Arınç namuslu bir adamdır. 2008-2009'da TRT, Arınç'a bağlıyken, TRT'de çok şey oldu. Neden engellemedi? Tamam, sen namuslusun kimse bir şey demiyor ama senin zamanında TRT'yi resmen hallaç pamuğu gibi attılar.
HA - O yüzden mi şimdi TRT'ye çıkamıyor Bülent Arınç?
CK - Onu bilemiyorum ama ortada çok aleni bir cepheleşme söz konusu. Aslında sussalar ve kenara çekilseler üniversitelerde ders verebilirler, başka işler yapabilirler. Bunları yapmak varken kalkıp bu tür açıklamalarla kendi kredilerini tüketiyorlar. Bülent Arınç hiç konuşmasaydı daha iyi olurdu. Şimdi iyice kendini bitirdi.
17-25 ARALIK'TA HEDEF BAKANLAR DEĞİL ERDOĞAN'DI
HA - Biraz da 4 bakan davasından konuşalım. 17- 25 Aralık operasyonu ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Takdir ettiğiniz bir bakan ya da çalışmasını beğendiğiniz bir bakanlık var mı?
CK- 17-25 Aralık onları bahane edilerek yapılmış bir darbe girişimiydi. Seçilmiş meşru hükümeti devirmek istediler. 17-25 Aralığın bir çok ayağı var. TOKİ ayağı var, imar ayağı var, Halk Bankası olayları var... Resmen savaş açtılar. Hele 25 Aralık komple bütün köprüleri, hava limanlarını, demir yollarını yapan bütün iş adamları, bürokratlara yönelik açık bir saldırıydı. Ama Türkiye'de son 14 yılda büyük hizmetler yapıldı. Bunda da bir sürü bakanın katkısı vardır. Binali Yıldırım'ın katıları unutulamaz. Taner Yıldız enerji bakanıyken iyi bir bakandı. Bence genel olarak çoğu iyiydi. Bir de şunu unutmamak lazım, bütün bakanların hepsi işlerini iyi yaptı ve bu noktada liderlik de önemlidir. Bunun lideri de devletin başı olan Tayyip Erdoğan'dı. Bakanlarımızın arkasında durarak, onlarla koordineli bir şekilde çalışarak bu başarılar yapıldı. Bu bir takım çalışmasıdır. Bakanlar çok önemli işler yapıyorlar. Türkiye'de eğer son 14 yılda ekonomi dört kat beş kat büyüdüyse, milli gelir arttıysa, bu kadar köprü, yol, tren, okul, hastane, sağlık hizmetleri ileriye götürüldüyse, Türkiye eskiye göre çok daha iyi bir ülkeyse bunda bakanlarımızın da payı büyüktür.
HA - Katkıları olduğu için mi acaba böyle bir operasyonla gündeme geldiler?
CK - 17-25 Aralık'ta Fethullahçıların hedefi Erdoğan'dı. Yani Erdoğan'ı devirmek için böyle insanların etrafına saldırdılar. Önce güçlü insana saldırmazsınız etrafını biçersiniz. Bir adamını alırsınız, başka bir bürokratını alırsınız. Yani esas hedef Erdoğan'dı. Hakan Fidan'ı devirmeyi başarsalardı oradan sıra Erdoğan'a gelecekti. İşte İlker Başbuğ neden tutuklandı? İlker Başbuğ Genel Kurmay Başkanı. Genel Kurmay Başkanı olan kişiler sadece Yüce Divan'da yargılanırlar. Ama özel yetkili mahkemeler kanununu öyle bir yorumladılar ki Genel Kurmay Başkanı'nı alırsam, Başbakan'ı da alırım diye düşündü Fetullahçılar. Dolayısıyla 17-25 Aralık Türkiye'de bir sistemi ele geçirmeydi, bir darbe girişimiydi ama başaramadılar.
YENİ ŞAFAK'IN YAPTIĞI ANLAŞTI!
HA- Hadi Özışık bir çok yazısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adını kullanarak, "Beyefendi rahatsız" diyenlerin varlığından söz etti.
CK - Evet bu olabilir. Türkiye'de bunu somut bir şey olarak söyleyemem ama aslında bu her yerde olabilir. Buna bir örnek vereyim. Yeni Şafak gazetesinin 1 Kasım'dan önce beraber olalım, kardeş olalım gibi bir kampanyası vardı ve farklı görüşte insanlardan destek almışlardı. Bize bunu Tayyip Bey'in de desteklediğini söylemişlerdi. Şimdi düşünün Fikret Bila, Ali Bulaç gibi bir sürü isim var. Ali Bulaç Fethullahçı, Fikret Bila 28 Şubat'ın en azılı kalemlerinden bir tanesi. Tayyip Erdoğan'ı bu insanlarla yan yana getirmek ya da bunu destekliyor demek Tayyip Bey'i tanımamaktır.
CEM KÜÇÜK BENDEN AKILLI DİYEMİYORLAR,
MİT AJANI DİYE İFTİRA ATIYORLAR
HA- Siz bu çevrede, sanki MİT'e bağımlı ya da MİT için çalışıyormuşsunuz gibi algılanıyorsunuz ve böyle yazılar var. Böyle bir şey var mı?
CK - Bunu her iki kesim de belli dönemlerde birileri için söylerler. Deniz Ülke Arıboğan diye biri vardı, şuan kaybolup gitti. Bir patlama oldu diyelim. Bunu kim yaptı diye sorduğunuzda IŞİD de olabilir, PKK da olabilir, devlete laf etmeyelim ama devletinde hataları var gibi her tarafa oynayan Deniz Ülke Arıboğan gibi tipler var. Kişilikleri oturmayan, herkesle aramı iyi tutayım diye düşünen insanlar var. Deniz Ülke Arıboğan benim için MOSSAD Ajanı dedi. Uyduruyor tabi ki. Ama bu insanların aynı zamanda ne kadar ahlaksız olduğunu da görüyorsunuz. MİT ajanı olduğumu iddia edenler, devlete yakın olduğumu iddia edenler de var. Ben AK Parti'yi, Tayyip Bey'in Yeni Türkiye idealini destekliyorum. Bu benim görüşüm. Fakat benim için MİT'te çalışıyor, bilgi alıyor demek çok boş bir argüman.
HA - Böyle bir şey de olamaz mı?
CK- Bir sürü gazeteciye bir yerlerden bir takım bilgiler geliyordur. Mesela bir gazeteci kritik bir şey yazdığında bu bilginin ona hangi kurumdan geldiğini anlayabiliyorum. Bunları direkt MİT mi gönderiyor, Genelkurmay mı gönderiyor, Emniyet mi gönderiyor.. Tabi ki gazetecinin haber kaynakları vardır bu da devlet kurumlarında çalışan insanlar da olabilir. Bu normaldir ve kimse de kaynağını açıklamaz. Benim bütün ön görülerim, yazdıklarım doğru çıktığı için, 'Cem Küçük benden daha akıllı' diyemiyorlar bunun yerine iftira atıyorlar. Ben bunlara gülüp geçiyorum, cevap bile vermiyorum. Çünkü bu asparagastan başka hiç bir şey değil. Madem öyle bir iddian var, ispatla o zaman. Çünkü iddia eden, iddiasını kanıtlamakla mükelleftir. Ben şimdi birine sen Amerikan ajanısın dediğim zaman bu ispatlanmaya muhtaçtır. Türk medyasında belirli adamlar var. Eskiden 90'lı yıllarda Sedat Sertoğlu vardı, Sabah'ta yazardı. Sedat Sertoğlu, İsrail'in adamıydı. İsrail'in çıkarlarını gözetirdi, onun için yazı yazardı ve bunu gizlemezdi. Hüsnü Mahali de Beşar Esad'ın adamı.
BENİM ÖZGÜVENİM YÜKSEK,
DİĞER ARKADAŞLARIN EKSİĞİ ÖZGÜVENLERİ OLMAMASI
HA - Bu kadar net ifade eden sadece siz varsınız zaten.
CK - Evet, bir de dediklerim çıkıyor. İnsanlar bu adam akıllı, zeki bir adam diyemiyorlar. Diğer arkadaşlardaki eksiklik yeterli özgüven olmayışıdır. Bu nedenle iftira atmak için de MİT ajanı diyorlar.
MUHAFAZAKARLARIN BİR KISMI
AŞAĞILIK KOMPLEKSİ OLAN İNSANLAR
HA- Kaleminizin cesareti sadece özgüvenli oluşunuzdan mı kaynaklanıyor?
CK- Tabi ki. Ben klasik bir muhafazakar yazar tipolojisinde değilim. Alttan alayım, herkesle iyi geçineyim ya da herkes beni sevsin diye bir derdim yok. Ne yazık ki bizim ülkemizdeki muhafazakarların bir kısmında beni sevsinler hastalığı var. Yani sol bir kitap evinden yayını çıktığında bir hafta mutlu gezen, aşağılık kompleksi olan insanlar var. İşte bu özgüven eksikliğinden kaynaklanıyor. Ahmet Hakan'ın, Akif Beki'nin, Fehmi Koru'ların bu dönüşümlerini böyle izah etmek gerekiyor. Adam kendi mahallesinden nefret ediyor, karşı tarafa özeniyor. Kişilik de tam oturmayınca afallamaya başlıyor. İnsan kendinden utanır mı? Ailesinden, doğduğu yerden, mahallesinden... İşte bunlar utanıyor. Aydın Doğan 'gel bakayım şarabın tadına bir bak ondan sonra bizden olup olmadığını anlayacağız' diyor. İnsan kendini bu duruma sokar mı? İnsan neyse odur. Bu aşağılık kompleksinin aşılması lazım. Bizim medyadaki arkadaşların bir kısmı hala muhalefetteymiş gibi yazı yazıyor. Hala Hürriyet'te bir haber okuyunca etkileniyor. Hala eyvah beni çok eleştiriyorlar diyor. Düşünün, bana yapılan eleştiriler bizim mahallede bir başkasına yapılsaydı herhalde aklını kaybederdi. Hürriyet onu demiş, Cumhuriyet bunu yazmış, umursamam.
AHMET HAKAN İÇİN SİNEK GİBİ EZERİZ DEDİM ÇÜNKÜ...
HA - Şimdi bizim mahalle diyince aklıma geldi. Sizin Ahmet Hakan'la ilgili şöyle bir söyleminiz var; merhamet ettim ama daha çok üstelerse onu ezeriz. Nasıl eziyorsunuz, kimle eziyorsunuz?
CK - Batıda medeni ölü diye bir tabir vardır. Mel Gibson için Yahudiler, seni sinek gibi ezdik dediler. Sen Türkiye'de yaşıyorsun ve PKK'yı destekliyorsun. Normalde senin medeni ölü olman lazım. Medeni ölü nedir? Medeni ölü, yaşarken kariyerinin olmaması, ana akım medyada, üniversitelerde değil marjinal yerlerde yer alman demektir. Amerika'da Obama'ya Müslüman diyen, gizli tarikat mensubudur diye yazı yazan bir sürü adam var. Böyle bir sürü de kitap var ama bunlar marjinal yerlerde olur, ana akımda olmaz. Biri kalkıp Evrensel'de, Birgün'de en saçma şeyi yazabilir ama Hürriyet'te ve CNN'de bu olmaz. Yani Hürriyet'te, CNN'de PKK'yı övemezsin. 'PKK terör örgütü değildir' diyemezsin, dedirtemezsin. Şimdi biz Amerika'da CNN ya da Fox News'a çıkıp ve IŞİD bir terör örgütü değildir diyebilir miyiz? Ahmet Hakan da bu durumda olduğu için o lafı bu yüzden söyledim. Onun başka bir anlama gelmediğini onlar da biliyor zaten. Ama benimle baş edemeyince, argümanlarıma cevap veremeyince bunları başka türlü yorumluyorlar.
CUMHURBAŞKANI'NIN ÇAĞIRMASI ŞART DEĞİL
AMA BANA KARŞI VETOSU YOK
HA – Cumhurbaşkanı'nın gezilerinde gazeteciler genelde onun uçağında seyahat ederler ve orada söyleşi yaparlar. Cumhurbaşkanı'nın son gezisinde sizi göremedik. Herhangi bir veto mu söz konusu?
CK – Cumhurbaşkanı'nın bana karşı bir vetosu olsa zaten bu mecralarda olamayız. Bu davaya hizmet etmek için illa uçağa binmek ya da belli makamlarda olmak gerekmiyor. İnsan vatana her türlü hizmet eder.
HA – Hakkınızda 'Havuz medyasının küçük tetikçisi' diyenler çıktı. Bu tanımı nasıl yorumlarsınız?
CK – İşte rakiplerimin, muhaliflerimin benim ne kadar akılsız ve zeka yoksunuz olduğunu gösteren başlıktır bu. Soyadıma gönderme yapıyor. İşte Cem Küçük ama mide bulandırır, havuzun küçük tetikçisi gibi... Yazdığın yanlıştır, uydurmadır diyebiliyor mu? Diyemiyor. Diyemeyince de beni soyadımdan vurmaya çalışıyor. Halbuki bir insana isminden saldırmak ne kadar kötü bir şeydir. Herkesin ismi, cismi, soyu olabilir. Şeklen eleştirmektir bu. Eğer benim tipimde bir şey olsaydı o zaman onu eleştirecekti. Yarın gözlüğüme bir şey der, ayağıma bir şey der... Diyebiliyorsan yazdığın yanlış de...