Celalettin Can barış mı istiyor yani?..
Eğer Celalettin Can Akil Adam ise Allah bu güzelim ülkeyi ve kalıcı barışı akil olmayanlardan korusun
ADNAN BERK OKAN
Sevgili Celalettin can;
Hâlbuki sen de ne çekmiştin 12 Eylül diktacı paşalarının elinden...
Ne çileler, ne işkenceler…
Ama be kardeşim;
Sen de nice ocaklar söndürdün, nice körpecik fidanın kanına girdin o dönemde…
Yani fikirlerinden dolayı değil, işlediğin cinayetten dolayı yatmıştın cezaevinde…
Buna rağmen sana kesilen ceza, hapishanede özgülüğünden mahrum olmak olarak kalmalıydı sadece…
İşlediğin cinayetleri hep lânetledik…
Ama…
Sana yapılan işkenceleri ve işkencecileri de lânetledik Celâlettin…
Neyse konum o değil…
Ben başka yere geleceğim Celalettin…
Duygularıyla alay etme
Geçtiğimiz gece bir gurup “Kalıcı Barış Yanlısı” arkadaşımla seni dinledik ve kulaklarımıza inanamadık...
İçimizden biri “Eğer Celalettin Can Akil Adam ise Allah bu güzelim ülkeyi ve kalıcı barışı akil olmayanlardan korusun” deyince bir ağızdan “Amin!..” diye haykırdık…
Merkez sağ partilerden birinden bir dönem milletvekilliği de yapan bir ağabeyimiz; Başbakan’a telefonla ulaşıp seni şikâyet edeceğini bile söyledi...
Hem de Başbakan’a küçük adıyla hitap edebilecek kadar yakın biri olan büyüğümüz şöyle söyledi:
“ ‘Kardeşim Tayyip’ diyeceğim; ‘şu Celalettin Can’ın söylediklerini hele bi dinle ve sonra da en azından ona ya telefonda veya konutuna çağırıp da yüzüne ‘şehit analarının duygularıyla alay etme, hassasiyetlerini aşağılama kardeşim’ de”…
Neden mi?..
Söyleyeyim…
Sevgili kardeşim;
Kınalı kuzularının şahadetlerinden şehit anaları sorumluymuş gibi; “Öcalan’a bebek katili denilmesin çünkü herkes biliyor ki Öcalan bebek katili değil” dedin ya o programda, onun için…
Bir başka arkadaş ise senin için, “bunu söyleyen insanın aklından şüphe edilmez; aklı olmadığına inanılır” deyiverdi…
Ben ne mi diyorum?..
Söyleyeyim sevgili kardeşim…
Deyimleri arasında “bağrına taş basmak” gibi asil ve diğerkam bir deyiş bulunan bir milletin şehit anasından fedakârlık tabii istenir...
İstenir ama Celalettin; bu istek, şehit ailesinin duygularıyla alay etme, hassasiyetlerini aşağılama noktasına kadar getirilemez be kardeşim…
İsrail’i 6.5 milyon nüfusuyla 250 milyonluk Arap dünyasının arasında ayakta tutan şey; kurucu başbakanları Ben Gurion’un bir miras bıraktığı o tavsiyedir:
“Affet ama unutma”…
Yani Celalettin;
Sen her ağzını açışta bir dönemlerin baskıcı rejiminin Kürtlere ve cinayetten cezaevinde yattığın o süreçte yaptığı zulmü, yüreklere intikam ateşinin tohumlarını akıtarak anlatmakta özgür olacaksın…
Ama…
Şehit anası, bebek katiline “bebek katili” diyemeyecek…
Bababababa…
Olacak şey değil kardeşşşş…
Seni dinlerken anladım ki senin istediği barış falan değil...
Senin tarif ettiğin şey “Barış Süreci” de değil…
Sen, “Öcalan’ı aklama, kahramanlaştırma, sudan çıkmış ak kaşık yapma” sürecinde mihmandarlık yapma sevdasındasın Celalettin…
Sen şehit ailelerinden “af” beklemiyor; kınalı kuzularının şehit edilmesi emrini veren azmettirici katilin bütün yaptıklarını unutmasını istiyorsun…
Yani, “hem affet, hem unut”…
Yani; “kimliğini, kişiliğini, karakterini ve ruhunu da teslim et”…
Değerli kardeşim;
Eğer “Öcalan eline silah alıp da cinayet işlemedi” demek istiyorsan, unutma ki evrensel hukukta “azmettirme” en az failin işlediği fiil kadar suçtur…
Azmettiren olmasa belki de cinayetin hiç işlenmeyebileceği bile düşünülür...
Yani; Öcalan “tetik çektiği” için değil, azmettirdiği için mahkûm olmuştur…
Sen ya bu en basit hukuk kuralını bilmiyorsun; ya da Öcalan’ı İmralı’da işlediği suçların cezasını çeken bir mahkûm değil; bir “siyasi esir” olarak görüyorsun…
Yani sen, barış fidanını yeşerten, sulayan değil, düşmanlık ateşine benzin bidonuyla koşan bir eylemcisin Celalettin...
Hâsılı sevgili kardeşim;
Eğer gerçekten bu ülkede kalıcı barışın tesis edilmesini istiyorsan Akil İnsanlar Heyeti’ndeki o mübarek görevinden hemen istifa etmelisin...
Hiç vakit geçirmeden hem de…
Çünkü senin zihniyetinle bu memlekete barış gelmez…
Gelse gelse; iç savaş gelir…
Bu arada unutmadan;
Senin, işlediğin cinayetler nedeniyle cezaevinde yattığın o günlerde Kenan Evren’in, henüz çocuk yaştaki gerçek atktivistler için “asmayalım da besleyelim” mi deyişiyle senin “gerçekten bebek katili” Öcalan için “ona bebek katili demeyin o hiç kimseyi öldürmedi” deyişin arasında hiç fark yok canım kardeşim…
Kenan Paşa o gün, hukuk devleti olmaktan çıkmış, parlamentosu ve siyasi partileri kapatılmış sözde demokrasimizin yargısına emrediyordu idam cezaları vermesi için…
Sen de bugün “hukuk devleti” olma iddiasındaki devletin yargısının verdiği kararı inkâr ediyor, bebek katiline “bebek katili” denilmesinin yasaklanmasını talep ediyorsun…
O gün, fidanını idam sehpasına gönderirken yüreği yanan anaların hassasiyetlerini dikkate almayan Evren’in yerine sen varsın bugün…
O gün Evren yakıyordu anaların yüreklerini, bugün sen yakıyorsun…
O gün Evren onların ana yüreklerindeki acıyı anlayamıyordu…
Bugün sen, kınalı kuzusunu şehit etmiş bebek katiline “bebek katili” diyerek nefes almaya çalışan analara, “Öcalan’a bebek katili demeyin, o hiç kimseyi öldürmedi” diyerek yakıyorsun yüreklerini…
Söyler misin Celalettin?..
Senin vicdanının Kenan Evren’in nasır tutmuş vicdanından ne farkı var?..
Ha, söyler misin?..
Ne farkı var?..
Ben söylüyorum: Senin yüreğin de nasır bağlamış be kardeşim…
Sen de unutmuşsun acıma duygusunun nasıl bir duygu olduğunu..
Ki Başbakan seni Akil İnsanlar Heyeti üyeliğine seçerken herhalde “vicdanının olduğunu zannetmişti”…