ANALİZ

Can Ataklı’nın ne dediğini duydunuz mu?..

Aslına bakarsanız “her gazeteye – her televizyona lâzım” bir yorumcu – tartışmacı…

Can Ataklı’nın ne dediğini duydunuz mu?..

ADNAN BERK OKAN

Geçtiğimiz günlerde Türkiye Medyasının en “politik” yazarlarından biri olan Taha Akyol, “Apolitik Yazarlar” gurubunu eleştirdi.
Ama…
“Apolitik” demek yerine “Tarafsız” sıfatını kullanmayı yeğledi nedense…
Oysa örnek verdikleri "tarafsız” da değildi, “Apolitik” de...
Ya kimlerdi?..
İki yüzlü, çift ruhlu, riyakâr, oportünist yazarlardı Akyol'un tarif ettikleri.
Ya da “Rüzgâr Gülleri”…
Veya kelimenin tam karşılığını söylemek gerekirse, “Politik" yazarları tanımladı Taha Akyol
Siyasi ideologları…

Kimdir “Apolitik” yazar?..
Öncelikle dikkat çekmek istediğim bir hususu belirteyim, sonra da dilim döndüğü kadar anlatmaya çalışayım…

Eğer demokrasi sağlıklıysa apolitik (TDK'nun “siyasi olaylardan habersiz” tarifi yerine “politikadan arınmış” diye tarif etmeyi yeğliyorum) yazar politikaya, politikacıyı seçenler üzerinden bakar...
Gerçek bir kamuoyunun olduğu yerde (ne yazık ki Türkiye’de yok, çünkü medya sağlıklı değil) apolitik yazar, bağımsız sivil toplumun faal sağduyusuyla özdeştir…
Zira kamuoyunun sağduyusu, deniz için tatlı su neyse odur…
Ne ilgisi mi var?..
Var çünkü suyunun “tuzlu” olduğu bilinen denizleri besleyen hemen tüm kaynaklar; yağmur, nehirler ve hatta buzulların bile büyük bir kısmı tatlı sudan oluşur.
Aynen Mevlana’nın havuz örneğinde olduğu gibi, deniz de en fazla kendisini besleyen kaynaklar kadar temiz olabilir…
Demek ki parlamentonun yetkinliği, kendilerini seçenlerle eşdeğerdedir…

Yaşadığım onca badire, aldığım onca ders, yaptığım onca hatadan sonra gerçekle yüz yüze geldim…
Çünkü…
Politik yazar olmak önce kendime, sonra aileme, daha sonra da içinde bulunduğum “Medya” isimli kuruma…
Ve en fenası beni dinleyip ikna olan seçmenlere zarar veriyordu…
Çünkü toplum, “ikna olmaya hazır”dı…
Çünkü toplum kendi başına düşünmek istemeyecek kadar tembeldi…
Yeter ki inançlarını yıkmayın…
Yeter ki sizden duymak istediklerini duysun…
Yeter ki sizden okumak istediklerini okusun…
Yeter ki bildiği gerçeklere ters düşmeyin…
Oysa ben yazarlığa o amaçla başlamamıştım…
Giderek, araçlarım amaçlarımı kirletiyordu…
O halde en başa dönmeliydim…
Yani köşe yazarlığına başladığım, sevilmeme ve saygın olmama sebep olan “apolitik yazar” kimliğime…
Karşımdakilerin de yanımdakilerin de “Politik Yazar” oldukları gerçeği, benim bizzat yaşayarak aldığım o büyük “Nasihat”ı değiştirememeliydi…
Değiştiremedi de…
Son zamanlarda yine çok küfür alıyorum…
Küreselcisi de küfrediyor, dincisi de, ırkçısı da, milliyetçisi (ulusalcı) de…
Hem de en ağır küfrü ediyor…
Ama bu apolitik yoldan dönmeyeceğim…

Politik yazarlık sürecine son vereceğime ilişkin kararı aldığım süreçte şunu görmüştüm:
Su için tuz ne ise, politika da kamuoyu için oydu...
Demokraside siyaset denizini besleyen H2O; 2 molekül hoşgörü, 1 molekül onur olmalıydı...
O su denize karışmadan NaC1 (Namütenahi bir Cüret) ile kirlenmek zorunda değildi...
Buna karşılık, sağlıksız bir demokraside "postallara tapmak" ile "minareler süngümüz" demek de aslında aynı derecede sağlıksız politik yaklaşım örnekleriydi...
Çünkü kendilerinden başka herkesi “politik” olmakla suçlayan bu iki politik yaklaşım da aynı derecede tembel ve empatiden yoksun birer sağduyusuzluk gösterisinden ibaretti...
Ancak…
Değil mi ki bu yorumu ben yaptım, şimdi çıkıp bana yine “apolitizm”in uzun ve sinkaflı açıklamalarını yapacaklardır…
Ne diyeyim…
Türkiye'de hiçbir şey, "galat-ı meşhur" kadar doğru değildir...
Ve bunun içindir ki evrensel gerçekler ve bilim asla bizim “meşhur”ların “galat”ları kadar itibar görmeyecektir…

Can Ataklı’nın ne dediğini duydunuz mu?..

Peki…
Tek ben miyim bu “apolitik yazar” örneği?..
Değil tabii…
Örneğin Can Ataklı
Ekranda ne zaman görsem takılır kalır ve söyleyeceklerini, merakla dinlerim…
Tabii ki her fikirine katılmam mümkün değil ama samimiyetle söylemeliyim ki “apolitik” oluşuna da bayılıyorum...
Çünkü ekranda içtenliklidir…
Herhangi bir ideolojinin tesiri altında değildir…
Kitle çıkarlarını gözetir, dar bir sınıf çıkarı yerine…
Yani…
Can’ın “apolitik” gazeteciliğiyle alkışlanması gerekenlerin başında geldiğine inanırım…
Zaman zaman da alkışlarım zaten…
Çünkü…

Can
hiçbir ideolojiye angaje değil…
Çünkü Can siyasi tarafların hiçbiri tarafından iliştirilmemiş, “yandaş” edilememiş…
Bir gün iktidara çakıyor, diğer gün muhalefeti gagalıyor en can alıcı noktasından…
Aslına bakarsanız “her gazeteye – her televizyona lâzım” bir yorumcu – tartışmacı…
HaberTürk’te Ahmet Tezcan’la yaptıkları program Can’ın apolitik, Tezcan’ın ise fazla “politik” oluşu yüzünden yürümedi…
HaberTürk yönetimi “politik” olan Ahmet Tezcan’ı tercih etti, “apolitik” olan Can’la ise yollarını ayırdı…
Ama bu durum ne yazık ki bütün TV ve gazete yönetimlerimiz için geçerli…
Hepsi “politik” yazarı seviyor…
Ya da politik TV sunucusunu…
Hele bir de siyasal iktidardan yanaysa, başlarına taç ediyorlar…

Geçen gece Ahmet Hakan’ın modere ettiği Tarafsız Bölge’de şöyle dedi Can:
“Son iki yıldır bu Kürt açılımıyla birlikte toplumun zihninde de çok ciddi travmalar yaşanmaya başlandı. Bu halk çakıl taşı edebiyatına bağlıydı biliyorsunuz. ‘Bu ülkenin bir çakıl taşı için canımı veririm' diyenler artık aynı görüşte değil. Şehit cenazelerinde ‘Vatan sağ olsun evlâdımı şehit verdim, üzülmüyorum’ edebiyatı da bitti. Ve ben çok gezen bir gazeteciyim şunu artık duymaya başladım. Eskiden bölücülük suçlaması vardı ve Kürt kökenli olanlar 'bölücülükten' hapse giriyordu. Şimdi milyonlarca ‘bölücü Türk’ oluşmaya başladı. ‘Ben özerklik falan dinlemem kardeşim, neyse kursunlar devletlerini onlar da rahat etsin, biz de rahat edelim’ diyen çok ciddi bir kesim var, bunu yabana atmayın. Giderek bu ‘Türk bölücülerin’ seslerinin daha çok çıkacağını duyarsak şaşırmayalım”.

Bu gerçekleri ancak “apolitik” bir yazar söyleyebilir…
Ama politik Özcan Yeniçeri söyleyemez…
Ama politik Eser Karakaş söyleyemez…
Ne politik Ümit Özdağ söyleyebilir…
Ne de politik Doğu Ergil
Neden?..
Çünkü Özcan Yeniçeri ve Ümit Özdağ Milliyetçi (ulusalcı) kanatta politize olmuşlar…
Eser Karakaş ya da Doğu Ergil ise küresel kanatta…

Peki Can hangi kanatta?..
“Doğru, objektif, gerçekçi” kanatta…
Dikkatimi çekiyor...
Kamuoyunda çok seviliyor Can Ataklı
Sadece ulusalcılar değil, küreselciler de seviyor O'nu…
Sadece cumhuriyetçiler değil…
Demokratlar da seviyor...
Dediğim gibi…
Çünkü Can, politize olmuş ideolojik körlerin yanında apolitik kanadı temsil ediyor…

Bakınız…
Bugün Türkiye’nin en çok ihtiyaç duyduğu kanattır apolitik yazarlar…
Eğer onları yok edersek demokrasimizi de yok etmiş oluruz…
Eğer onları susturursak, iç savaşı körüklemiş oluruz…
Bu arada unutmadan…
“Ne bu Altan Tan hayranlığın?” diyenlere de hatırlatırım…
Can Ataklı nasıl; demokratik Laik cumhuriyetçilerin apolitik yazarıysa, Altan Tan da Demokratik Laik Müslüman kanadın en apolitik yazarlarının başında geliyor…
Yani…
En çok ihtiyaç duyduğumuz “iki yazar” örneğidir Can Ataklı ve Altan Tan

 [email protected]

ÇOK OKUNANLAR