MEDYA KÖŞESİ

Bu seçimin baş mağlubu kim oldu?

Dün Ayşenuur Arslan seçimin kazanını ilan etmişti. Bugün de Vatan gazetesi yazarı Selahattin Duman seçimin kaybedenini yazdı!

Bu seçimin baş mağlubu kim oldu?

Vatan yazarı Selahattin Duman öncelikle “Vatan Gazetesi Seçim Sonuçlarını Araştırma Merkezi”nde çalışan herkese teşşekür ediyor. Ardından bu seçimin kaybedenini ilan ediyor.. Duman, seçimin baş mağlubu televizyonları ilan ediyor ve "Bu televizyonlardan izleyiciye hayır gelmez.." diye de ekliyor... Televizyonlar, "Vatan yazarını kızdıracak bu kadar ne yaptı?" diyorsanız... Buyrun yaznının devamını okuyun...


(...) Bu seçimin baş mağlubu televizyonlardır.. Bu biir..

Bu televizyonlardan izleyiciye hayır gelmez.. Bu da ikiii..

Riyasetimde toplanan “Vatan Gazetesi Seçim Sonuçlarını Araştırma Merkezi” olarak yaptığımız en önemli iki tespit budur..

Bu da üüüç!

Aslında yukarıdaki üçüncü sayhanın ne okura ne de başkasına bir faydası yok.. Ancak okurken kulağa hoş geldiği için yazıya ekledim..

Bu da dört!

Yazının bu noktasında kendimi durdurmayı başaramazsam “Bu da beeeş” olacak..

***

Medyaya, özellikle de televizyonlara niye kızgınım? Çünkü beni kızdırdılar..

Her televizyon önceden üç beş kanaat önderi peydahlamış.. Hepsine telefonla “Akşam yayınımızda mutlaka hazır bulunun..” deyip, bağlamışlar..

Affedersiniz, yukarıdaki cümle içinde geçen “bağlamışlar” fiilinin “mişli geçmiş zaman hali” bir benzetmedir..

Televizyonlarda fahri hizmet veren sayın kanaat önderlerimizin mal gibi, boyunlarındaki kravattan mikrofona bağlandıkları anlamına gelmez..

Boş yere alınganlık göstermeyelim.. Bu arada bana hiçbir televizyon kanalından “gel” daveti olmadı..

“Gel de aklından fikrinden memleket sebeplensin..” demeyi hiçbir televizyon yöneticisi akıl edemedi..

Bu da televizyonların kimlerin elinde kaldığını kabak gibi gösteriyor.. Buna da kızdım..

KANAAT ÖNDERİ..

Bu çok önemli bir misyondur.. Eğer böyle bir marifetin varsa ekran başında göstereceksin..

Televizyoncular sana minicik bir data verecekler.. Sen buna bakıp bir alay laf çıkaracaksın..

Deyim yerindeyse sineğin budunu koparıp, bir alay insanı doyuracaksın.. Artanı da fakir fukaraya dağıtacaksın..

Nerdeee?

Akşam bütün kanalları mıncık mıncık etim.. Laf sırasını kim kapıyorsa, kendinden bir önce konuşanın laflarını tekrar ediyor..

Birinciye gelen lafları “Ampul Partisi'nin oylarında düşme görülüyor..” şeklinde oluyor..

Eh yani.. Bunu görmek için kanaat önderi olmaya gerek mi var? İlkokulda dört işlemi öğrenmiş, çarpım cetvelini bellemişsen başka bir şey söyleyemezsin..

Ampul Partisi bir önceki seçimde ne almış? Yüzde kırk yedi.. Seçim gecesi durum neydi? Yüzde otuz dokuz..

Al sana basit bir ilkokul iki problemi.. Bakkala gittin.. Elinde bütün kırk yedi kuruş var.. Onu verdin.. Bakkal amca da sana tanesi otuz dokuz kuruşa satılan prezervatiflerden bir tane verdi..

Para üstü kaç kuruş olur?

Bakkal bunu belirlemek için Milliyet'ten Hasan Cemal'i, bizim gazeteden Mehmet Tezkan'ı, Hürriyet'ten Oktay Ekşi'yi çağırıp yarım saat tartıştırıyor mu?

***

Lafı biri bırakıp biri alıyor.. “Ampul Partisi'nin oylarında düşme var..”

Bu laftan yoruluyorlar.. “Altı Kazık Partisi'nin oylarında bir yükselme görülüyor..”

Katkılarınız için teşekkür ederiz.. Bir öküz olduğumuzdan kırk yediden otuz dokuzu çıkaramıyoruz veya on sekiz ile beşi toplayamıyoruz..

Beni en çok Hasan Cemal hayal kırıklığına uğrattı.. Öbür kanaat önderleri daha bir şeytan olmuş..

Temsil, sekiz puanlık düşüşü öyle bir anlatıyorlar ki sanki Ampul Partisi'nin oyları sandıkta düşmemiş de adayı kötü yola düşmüş..

ER MEYDANI BU..

Laf sırası Hasan Cemal'e geliyor.. Yakın arkadaşım olduğundan ben de oturduğum yerden haliyle geriliyorum..

Bizimki önündeki rakamlara, ilk kez görüyormuş gibi bakıyor.. Sanki kulaklarında tampon var da diğerlerinin söylediklerini de duymamış.. Başlıyor saydırmaya..

“Ampul Partisi'nin oylarında düşme görülüyor..”

“Bu da oylarının azaldığını gösteriyor..”

“Oy oranındaki düşmenin baş sebebi de bu partiye giden oyların azalması..”

“Oylar azalmasa oy oranı da düşmezdi, diye düşünüyorum..”

Fikirlerini saçarken “slow motion” yani ağır çekim konuşmasa buna da razıydım..

O yavaşlık yetmedi.. Kullandığı her iki cümlenin arasında on beşer saniyelik reklam boşlukları bıraktı.. Arkadaşı olarak bittiğim, tükendiğim yer bu cümle aralarıdır..

Seçim geceleri köşe yazarı esnafı için Kırkpınar'ın er meydanı gibidir..

Eli kalem tutan kim varsa kendini burada gösterir.. Yeni gazete çıkaracak patronlar köşe yazarlarını böyle gecelerdeki konuşmalarına bakıp seçerler..

Gerçi köşe yazarı seçerken, elini köşe yazarının sırtına bastırıp “et tutup tutmadığını” anlamaya çalışan patronlar da görmedik değil..

Kimi doğrudan dişlerini sayar.. Bazısı kuyruğu yağlanmış mı ona bakar..

Bunlar, kendi köşe yazarlarından sıkılıp da yerlerine yenisini arayan perakendeci patronlardır.. Yeni gazete çıkaranlar ise toptancı gibidir..

Köşe yazarını topluca alıp satar.. Hem daha ucuza gelir, hem daha şey olur.. Bunun için de seçim gecesi ekranları “Köşe Yazarı Fuarı” gibi işlev görür..

***

Moderatörleri de beğenmedim.. Arada sırada bu köşe yazarlarının arasına akıllı bir adam karışıyor.. Tam lafını söyleyecek, farklı şeyler anlatacak..

Araya moderatör denilen “kendine hayran” şahıs giriyor.. Kendi fikrini söylüyor.. Adamın diyeceği, anlatacağı kaynayıp gidiyor..

Reha Muhtar'ı çok aradım..

Milli takıma destek vermek ve vatani görevinin bir kısmını yapmak üzere Madrid'e gittiğinden seçimlere yetişemedi..

Eğer o gece burada olsaydı, hükümet adamlarının birini canlı yayında kıstırır “Acı var mı yok mu?” sorardı..

Kısmet değilmiş..

Fikrimi sorarsanız, kanaat önderlerimizden biraz daha farklı düşünüyorum.. Ampul Partisi'nin oylarında bir düşme görüyorum..
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar 1 yorum