Bu ne kibir?.. Bu ne menem bir nefret böyle!..
Bir taraf kibirden kırılırken... Diğer taraf nefreti "siyaset" bellemiş, gözleri kapalı bodoslama gidiyor üstlerine...
ADNAN BERK OKAN
Anlaşılamayan şu:
Böyle(Baskılamayla) yaparak demokrasi de hukuk devleti de olunamayacağı…
Gözaltı operasyonlarını şova dönüştürenler de…
“Oh olsun, yaptıklarının bedelini ödüyorlar” diye sevinenler de demokratik hukuk devletine inançlarını yitirmiş olanlar…
Ya da…
Bencil hesaplarını, ülkenin ve halkın geleceğinden üstün tutanlar…
Yani...
Bir taraf kibirden kırılırken...
Diğer taraf nefreti "siyaset" bellemiş, gözleri kapalı bodoslama gidiyor üstlerine...
* * *
Gözaltına alınanlara ve destekçilerine bakıyorum…
Bu durumdan “suni kahramanlar” üretmek istiyorlar…
Yargıyı da devleti de aşağılıyorlar…
Operasyonun yöntemini, gözaltına alınışlarındaki garabeti eleştireceklerine…
“Nasıl olur da bize zanlı muamelesi çekersiniz?” diye kabadayılık taslıyorlar…
Yargının; insan haklarına, hukuk kurallarına ve yasalara uyarak herkesin ifadesine başvurma hakkına sahip olduğunu kabul etmiyorlar…
Bu ne “Kibir” arkadaşlar?..
* * *
Diğer tarafta, iktidar yandaşlığı üzerinden “Ticari gazetecilik” yapanların durumu en az diğerleri kadar yakıyor yüreğimi…
Meslektaşlarının ya da “düşmanlarının” gözaltına alındıkları için bayram ediyorlar…
Hukuku “intikam silâhı” olarak kullanmaktan zerrece utanmıyorlar…
* * *
Ve bir de…
Aklı başında olanlar…
Mesleklerinin ve vicdanlarının gereklerini yerine getirenler var…
Onlar ise demokratik hukuk devletinin “olmazsa olmazımız” olduğunu savunuyorlar…
İtirazları gözaltına alınan gazetecilerin ve sanatçıların ifadelerinin alınacak olmasına değil…
Eğer ortada “Ciddi” bir iddia varsa…
Eğer ortaya “Somut” sayılabilecek bazı deliller konuluyorsa…
Savcılığın soruşturma başlatması değil; başlatmaması “Suç”…
* * *
İyi ama ey güzel insanlar!..
Böyle mi olmalıydı?..
Zaten itibarı yerlerde sürünen demokrasimizi ve hukuk devleti uygulamamızı daha da itibarsızlaştırarak mı olmalıydı?..
Bu, hukuk devleti ilkeleriyle de, insan haklarıyla da ve en önemlisi demokrasiyle de bağdaşmayan gözaltına alma yöntemini; (Her şeye rağmen) “Birlikte” yaşamak zorunda olduğumuz gelişmiş demokrasilere anlatamayız…
Kimse de anlatamaz…
* * *
Sayın Cumhurbaşkanı, “işlerine baksınlar, biz kendi kendimize yeteriz” diyor AB üyesi ülkelerini yönetenlere…
Böyle bir sözü gelmiş geçmiş en “Cesaretli” (Bir komşu ülkeye savaş ilân eden ve orduyu savaşa gönderen cumhuriyet döneminin tek başbakanı), en ”Romantik”, en “Maceraperest” başbakanı olan merhum Bülent Ecevit bile söylemedi…
* * *
Ne yapacağız yani?..
Sınırlarımızı ve gümrüklerimizi mi kapayacağız?..
Bütün ittifaklarımızdan kopacak mıyız?..
Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız sokaklara düşüp “NATO’ya, ABD’ye ve AB’ye hayır!” diye slogan mı atacaklar?..
Olacak şey mi bu?..
* * *
Bu ülkeye 380 milyar dolar borç verenlere “işimize karışmayın” demeye cüret etseniz de…
Uluslar arası hukuk kurallarına göre “hakkınız” yok…
“Vermeseydiler” derseniz onlar da “almasaydınız kardeşim… Tabanca mı çektik borç alasınız diye” cevabını verirler…
Ve “ödeyin borcunuzu kardeşim” diye bastırırlar…
Uluslar arası sularda gemilerinizi bile dolaştıramazsınız…
Kredi kartlarınız bloke edilir…
“Amaaannn ondan mı korkacağız yani?” diyorsa eğer bu ülkeyi yönetenler…
Buyursunlar…
Devam…
* * *
Amaaaaa…
Şunu da unutmayın lütfen…
Dün bir telefon konuşmasına tanık oldum…
Çok önemli bir Avrupa Parlamentosu üyesi ve hatta “Türkiye masası Şefi” aynen şunları söyledi ülkesinin fahri konsolosuna…
“Davutoğlu’ndan çok şey bekliyorduk. Türkiye’nin demokrasisi için bir umut olacağını, Türkiye’nin geçmişte yakaladığı ekonomik büyümesinin de önüne geçeceğini düşünüyorduk ama cumhurbaşkanınız; Davutoğlu ve bakanlarının ayaklarına kelepçe vurduğunu ya görmüyor ya da bunu kasten yapıyor…”
* * *
Evet…
Mealen ama “mana” olarak aynen bunları söyledi…
Yani…
“Sorumsuz” bir cumhurbaşkanı, “çok büyük sorumluluk yüklenmiş ama yetkileri elinden fiilen alınmış, geleceği parlak” bir başbakanın ve ülkenin geleceğini tehlikeye atıyor…
En kötüsü medyası dostça uyaracağına cumhurbaşkanını, daha çok gaz veriyor…
Yazık oluyor güzelim ülkeye…
Hem de çok yazık oluyor…
Yazık oluyor güler yüzlü, samimi, AB ve tüm batılı dostlarımızla dostça ilişkiler kurmak üzere yola çıkan Davutoğlu’na…
Ve…
Hiç kimse çıkıp da, “Bu ülkenin Ak Parti iktidarıyla hiçbir sorunu olmadı, olmaz da… Bu ülkenin sorunu, sorumsuz cumhurbaşkanının her şeye müdahale etmesidir” demiyor, diyemiyor…