MEDYA KÖŞESİ

Bu nasıl habercilik Fatih Bey?..

Terör örgütü PKK’nın, Sırp uyruklu 3 keskin nişancıyı (sniper) para karşılığında kiralayarak Türkiye’ye gönderdiğinin tespit edildi....

Bu nasıl habercilik Fatih Bey?..
ADNAN BERK OKAN - HABER ANALİZ

Biliyorum, Cem Yılmaz'ın "jan janlı" reklâmda söylediği "Eğitim şart aabi" sözünü çağrıştıran çok klâsik bir söylem olacak ama ne yapayım ki ben sadece alıntı yapmış olacağım...
Kimden mi?..
Fatih Altaylı'dan...
Bakın defalarca ne yazmış köşesinde:
"Türkiye çok önemli bir süreçten geçiyor"...
Bitmedi...
"Türkiye her zamankinden daha çok birlik ve beraberlik içinde olmalı..."
Yetmedi...
"Medya, halkın huzurunu, gazeteciliğin önünde tutmalı"...
Bütün bunların yazarı, Fatih (Altaylı)...
Benim yaptığım kendisinden "ödünç" alıp yayımlamak...
Ne var ki "Fatih'in söylediklerini yapmak, yaptıklarını yapmamak adam olmanın yolu " olduğu için "hatırlatayım" dedim...
Fatih bugün yine aynı şeyi yapmış...
Söylediklerinin hiçbirine uymama huyu depreşmiş yine...
Gazete HT'nin Manşet haberine bakar mısınız?..


"PKK 3 Sırp sniper kiraladı!"

Ve bu manşetten sonra da terör örgütü PKK’nın, Sırp uyruklu 3 keskin nişancıyı (sniper) para karşılığında kiralayarak Türkiye’ye gönderdiğinin tespit edildiği ileri sürülüyor...
250 BOŞNAK’I VURDULAR...
TÜRKİYE kamuoyu, “sniper” kelimesini daha çok 1990’lı yıllarda duydu. Avrupa’nın ortasında 3 buçuk yıl süren savaşta Saraybosnalılar, Sırp sniper’ların (keskin nişancı) kurşunlarıyla can verdi. Sniper’lar kenti çevreleyen tepelere mevzilenip masum Bosnalıları avlıyordu. Sırp keskin nişancıların bu yolla öldürdükleri Boşnakların sayısı 250 olarak veriliyor. Saraybosnalılar, keskin nişancıların hedefi olmamak için “ölüm noktaları” na “Pazı Snajper” (Dikkat keskin nişancı) yazısını asmışlardı. Evlerde de önlemler alınmış, keskin nişancıların vurabileceği odalar kullanılmamıştı.

"İstihbarat birimlerinin bu tespitinin ardından İçişleri Bakanlığı, 'gizli' ibareli bir yazı ile ilgili birimleri uyardı" denilerek bilginin "sağlamlığı"na dikkat çekiliyor...
Ve...
Uyarının ardından devlet büyüklerinin koruma sayısının artırıldığı, özellikle Başbakan ve Cumhurbaşkanı’nın etrafındaki koruma duvarının güçlendirildiği bildiriliyor...

Yapma be Fatih!..
Amacın ne?..
Yurttaşlarımızı korkutmak mı, yoksa tam da mevsiminde yabancı turistlere:
"Türkiye'ye gelmeyin, her an bir Sırp keskin nişancıya hedef olabilirsiniz" demek mi?..
Bu ne biçim gazetecilik sorumluluğu böyle?..

Haberin tamamını okuyunca gördüm ki devlet durumdan haberdar...
Oysa gazeteci devletin bildiğini ve "sır" olması gerekeni değil, bilmediğini haber yapıp hem kamuoyunu bilgilendiren, hem de devleti uyarandır...
Bu senin yaptığın ne peki?..
De ki gerçekten 3 Sırp kasabı Türkiye'de kiralık ve serseri mayın gibi dolanıp duruyor...
İyi ama bunu devlet de biliyor...
Ve haberinize göre her türlü tedbir de alınmış...
Peki, aynı şeyi halkın veya küresel turistin bilmesinin ne gibi bir kamusal yararı var?..
Hiç yok...
Aksine tam da bir "Panik havası" yaratma haberi...

Tamam da Fatih, bu "panik havası" denilen şey, "Ankara'dan aabim gelmiş, evde bir bayram havası"na benzemez ki...
Bayram havası umut; panik havası ise umutsuzluk ve felâket getirir...
Esnaf işsizlikten ağlaşırken sen gazetenin maşetinden, "sokağa çıkmayın, toplu alışveriş ve eğlence mekânlarına gitmeyin" diyorsun...
Küresel turistler için de küresel basına:
"Türkiye'nin başı Sırp kasaplarıyla belâda!" diye manşet atma fırsatı veriyorsun...
Veya:
"Türkiye tehlike bölgesi: Sırp kasapları iş başında!"

Yuh be Fatih!..
Yuh kere yuh!...
Bu yaptığın habercilik mi yani şimdi?..
Yoksa bozgunculuk mu?..

adnanberkokan@gmail.com
Yorumlar