ANALİZ

Bu kavga Müslüman Medyanın savaşı mı Ali Bulaç?..

Onların derdi; Erdoğan iktidardan giderse bir daha hiçbir patron kendilerine o kadar yüksek maaş veremez diye…

Bu kavga Müslüman Medyanın savaşı mı Ali Bulaç?..

ADNAN BERK OKAN

Sevgili Ali Bulaç;

Uğradığın bütün saldırılara rağmen halen bu “Müslümanlar Arası Savaş”ı sorguluyor, sorgulayabiliyorsun…

Büyük cesaret...
Çünkü...
Bu savaşı başlatanlar o kadar güçlü ki, birkaç gün daha devam edersen bu "barış yanlısı" yazılarına, kendini kapıda bulabilirsin...

Ve...

Seni sevenleri üzersin...

Kovanların ise umurlarında bile olmaz...


Değerli kardeşim;

Bu kirli savaşın çıkacağını tam 6 yıl önce ve bugün senin de örneklediğin Cemel ve Sıffin Savaşlarını hatırlatarak öngördüm…

Bu savaşlarda taraflardan biri Peygamber Efendimizin “Dünyada en çok sevdiği kadın” olduğunu bizzat söylediği karısı Hz. Ayşe…

Diğeri ise “Dünyada en çok sevdiği erkek” olduğunu yine bizzat kendisinin ifade ettiği amcasının oğlu ve biricik damadı Hz. Ali idi…

Peki…

Her iki savaşta on binlerce Müslüman neden öldürdüler birbirlerini?..

Neden on binlerce kadın “dul”, on binlerce çocuk “yetim” kaldı?..

O yazımda bu soruya şöyle cevap veriyordum:

“İktidar hırsı yüzünden…"

Halifeliğin gücüne sahip olabilmek için…


Yok, hayır…

Ne Hz. Ayşe halifeliğin peşinden koşuyordu…

Ne de Hz. Ali için halifelik "olmazsa olmaz" idi…

Ama…

Var ya o yakın çevre…

Var ya o “siz her şeyin en iyisine, en güzeline lâyıksınız, siz hiç hata yapmazsınız” yalakaları...

Var ya o sözüm ona yanında durdukları kişinin kazanması için savaştıklarını iddia eden bencil hesapçılar...

İşte onlar yüzünden öldü o on binlerce Müslüman…

Hz. Ayşe veya Hz. Ali’nin şahsında kendileri kazanacaklardı çünkü…

Kazananın yanında durdukları için “bal tutan parmağını yalar” misali parmaklarındaki balı yalayacaklardı…

Yoksa…

Ne Hz. Ayşe umurlarındaydı…

Ne de Hz. Ali…

 

Sevgili Ali Bulaç;

Bugün de değişen bir şey yok…

Bu kavga, bu kirletilmiş sürtüşme, Başbakan Erdoğan ve Fethullah Gülen'in "kişisel" kavgaları değil…

Bu kirletilmiş mermisiz savaş, yakın çevrelerin ürettikleri ve sürdürdükleri bir savaş…

Dikkat ediyor musun?..

İki tarafın da savaşanları, bu savaş sayesinde akıl almaz paralar kazananlar…

Biliyorlar ki…

Erdoğan kaybederse aslında kendileri kaybedecekler…

Biliyorlar ki eğer Fethullah Gülen kaybederse de aslında kaybeden kendileri olacaklar…

Yani Ali Bulaç;

Temiz, iffetli, saffetli, inançlı Müslümanlar değil bu kavgayı çıkaranlar ve sürdürenler…

 

Neden böyle?..


Çünkü sevgili Bulaç…

Medya patronu kendi tayin etmiyor hangi yazarla çalışacağını...

Ya?..

Başbakan ya da Gülen tayin ediyor...

Medya patronu belirlemiyor bu tetikçilere verilecek akıl almaz yükseklikteki maaşları…

Başbakan ya da Gülen belirliyor…

Patrona veya genel yayın yönetmenine telefon ediyor/lar…

“Şu çocuğa ayda şu kadar bin Euro maaş öde…”

Bitti…

Medya patronlarının ve yöneticilerinin telefon talimatlarına “emredersiniz” diye boyun eğip yayına müdahale ettiği bir ülke medyasını konuşuyoruz Bulaç…

Başbakan veya Hükümet ya da Gülen eleştirildiğinde de aynı telefon bu defa eskimiş ceket gibi ters yüz edilip söyleniyor.

“Kov şunu!”…

Bitti…

Kovulacak…

Kovulmamasına imkân var mı?..

Geleceği Başbakan’ın ya da Gülen'in iki dudağı arasında bir kürdan gibi bir o yana bir bu yana çevrilip duran bir yazar ne yapacak?..

Saldıracak tabi…

Saldırırken de kafasının ve kalbinin hiçbir yerinde “Başbakan ya da Gülen Sevgisi” olmayacak…

Korkuyla yapacak her şeyi…

Tıpkı bir uyuşturucu gibi alıştırıldığı yüksek (Aşırı yüksek) gelirden, avantadan, güçten mahrum olmamak için savunacak Başbakan’ı ya da Gülen'i…

Veya saldıracak Başbakan'a ya da Gülen'e...


Dedim ya…

Başbakan’ı savunduklarını iddia edenlerin “iktidardan giderse Başbakan zarar görür” diye bir dertleri yok…

Onların derdi; Erdoğan iktidardan giderse bir daha hiçbir patron kendilerine o kadar yüksek maaş veremez diye…

BBC’den söz etmiyoruz sevgili Bulaç…

Bizim medyamızdan söz ediyoruz…

Hâsılı…

Bu, “alışmış kudurmuştan beterdir” türü yazarlar ve yakın çevreler bu kirli savaşın bitmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar, yapacaklar…

Sen istediğin kadar “İntihar ediyoruz!” başlığı altında yayımlanan makalen gibi akılcı yazılar yaz…

İstediğin kadar; “Yüce Allah, ihtilafları çözmek üzere ‘kitap’ indirmedi mi, peygamber göndermedi mi?” diye sorduktan sonra; “ Müslümanlar Kitaba ve Sünnet’e inanmıyorlar mı, yoksa inandıkları, dilleriyle takrir ettikleri halde amel etmiyorlar mı?” diye sorgula…

Hiiiçççç umurları olmaz…

Alışmışlar bir kere yaşadıkları hayata sevgili Bulaç…


Dikkat et…

Bu savaşta Müslümanların yanında duruyormuş gibi yapanlar içinde gerçekten “Müslüman” gibi yaşayan, gerçekten Müslüman gibi düşünen (Karaman Hoca ve belki bir iki kişi daha) kaç kişi var?..

İsim vermek istemiyorum ama; “ben Allahsızım!” diye yıllarca bas bas bağıran adamın/kadının Erdoğan’ı “Allah için (ya da demokrasi için) sevmesi” mümkün mü?..

 

Yani sevgili Bulaç…

 
Kavga Erdoğan ve Gülen kavgası olmadığı için kavgayı ikisinin bitirebilmesi mümkün değil…

Tıpkı Cemel ve Sıffin’in de Hz. Ayşe ile Hz. Ali’nin savaşı olmadığı gibi…

Hatırlar mısın?..

Haveb’de konakladıkları gece uluyan köpekler Hz. Ayşe’ye Sevgi Peygamberimizin bir uyarısını hatırlatmıştı…

Neydi o uyarı?..

Bir kere de ben hatırlatayım…

Peygamber efendimiz bir gün Hz. Ayşe'ye şöyle demişti:
"Ya Mihrimah!.. Umarım Haveb'in köpekleri uluduğunda orada olmazsın"...
 
Hz. Ayşe o gece işte o köpeklerin uluduğunu hatırlatıp konakladıkları yerin Haveb olup olmadığını sorduğunda Abdullah Bin Ömer (Hz. Ömer'in oğlu) "hayır, burası Haveb değil" demişti...

Oysa orası Haveb'di...

 
Orasının Haveb olduğunu söyleseydi Abdullah Bin Ömer, Hz. Ayşe o savaşa asla katılmayacaktı...

Bugün...

Bütün her şeyi Batılı kimi dost / müttefik ülkelere ya da "Paralel" dedikleri bir devlet içinde devlete bağlayanlara bakar mısın?..

Onların Hz. Ayşe'yi yanıltan  Abdullah Bin Ömer'den ne farkları var?..
 

Hâsılı sevgili Bulaç...

Bu savaşı önlemeye gücün yetmez...

Korkarım ekmeğinden bile olursun...

Bu savaşı ancak iki tarafın tetikçileri bitirir...

Ama...

O kadar çok alıştılar ki o büyük paralara...

Bitirmek işlerine gelmez, gelmiyor...

Ne yazık ki...

Sevgilerimle...
 

Adnan...

[email protected] 
ÇOK OKUNANLAR