Bu kadar tepki beklemiyordum!
'Allah'ın Kızları'ında dini değerleri aşağıladığı gerekçesiyle hakkında dava açılan Nedim Gürsel Akşam gazetesinden Negehan Alçı'ya konuştu!
Nedim Gürsel'in 'Allah'ın Kızları' adlı kitabının ilk duruşması, geçtiğimiz hafta içinde görüldü. 2. duruşma 26 Mayıs'ta. Gürsel, kitapta dine hakaretten 6 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Akşam'dan Nagehan Alçı dava öncesi yazarı Fransa'da buldu, sorularını yöneltti. "Bu kadar tepki beklemiyordum" diyen yazar kitabını Nagehan Alçı'ya değerlendirdi...
Başbakan'a bir açık mektup yazdınız ve dava öncesi kitabı okumasını istediniz. Bir cevap aldınız mı bu mektuba?
Hayır, şu ana dek bir cevap alamadım. Mektubun Almanca tüm metni İsviçre gazetesi Neuer Zürcher Zeitung'da ve Fransızca tüm metni Paris'te Le Nouvel Observateur dergisinin internet sitesinde de yayımlandı. Birçok gazete mektuptan alıntılar yaptı. Diyeceğim, sağır sultan bile duydu, umarım Başbakan da duymuştur.
Diyanet'in kitap hakkında rapor yazmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Diyanet'in bir edebiyat yapıtı üzerine olumsuz görüş bildirmesi, bir romancıyı suçlaması anlaşılır gibi değil. Esef verici bir durum. Bu konuda Diyanet yetki alanını aşmış denilebilir. Bir vatandaşın sorusuna cevap verildiği iddia ediliyor. Öyleyse bu raporun mahkeme dosyasında işi ne? Raporun altında imzası olan Hamza Aktan, yazmadığım bir cümleyi yazmışım gibi göstererek beni suçluyor. Ve romanın dikkatle incelendiğini belirtiyor. Belli ki o cümlenin yer aldığı 120. sayfayı bile okuma zahmetine katlanmadan basmış imzayı. Akademik unvan taşıyan bu zatın böyle bir davranışta bulunmasının suç olup olmadığını Sayın Başbakan'ın takdirine bırakıyorum, çünkü biliyorsunuz Diyanet İşleri, Başbakanlığa bağlı bir devlet kurumudur.
Romanda dine hakaret olan yorumlanan bölümlerde ne deniyor?
'Kahpe felek', 'Üryan yatan huriler', 'Allah kazandı biz kaybettik', 'Tanrı susuyor, kendine görünmüyordu'. Siz bu cümlelerde dine hakaret unsuru görüyor musunuz Allah aşkına? Diyanet görüyor. Bilmem derdimi anlatabildim mi?
DESTEK AVRUPA'DA ÇOK TÜRKİYE'DE YETERSİZ
Avrupa'da bu davanın yankıları nasıl?
Avrupa bu davaya kayıtsız kalmadı elbette, böyle olacağı da belliydi. Kitaplarım birçok Avrupa ülkesinde yayımlandığı için okurlarımdan binlerce destek mesajı aldım. P.E.N International başta olmak üzere birçok yazar örgütü, düşünce ve yaratma özgürlüğü adına konuya sahip çıktı. Nobel Ödülü almış yazarların da imzaladığı bir destek bildirisi Fransız basınında yayınlandı. Fransa'nın en gözde yazarı Marc Levy, Le Monde Gazetesi'nde mahkeme başkanına hitaben çok anlamlı bir yazı yazdı. İspanya, İtalya, İsviçre, Danimarka, Almanya, Belçika gibi ülkelerin basınlarında da yazılar çıktı. Danimarka, Fransa TV'leri başta olmak üzere, Avrupa TV'leri de olayı duyurdular. Rus TV'si bile Paris'e dek gelip benimle söyleşi yaptı. Putin Rusyası'nın gerisine düşmüş bir Türkiye imajının ortaya çıkması beni elbette üzdü. Ama bunun sorumlusu Şişli Cumhuriyet Savcılığı'nın takipsizlik kararını kaldıran Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi'yle, üzerine vazife olmadığı halde suçlayıcı bir rapor yayınlayan Diyanet'tir.
AB'li siyasetçilerden ses var mı?
Evet. Fransız Komünist Partisi Genel Başkanı Marie-Georges Buffet'nin Paris Büyükelçimize gönderdiği protesto mektubu, gözümün önünde duruyor. Okurken ülkem için üzülüyorum. Umarım Sarkozy'ye dek gitmez olay. Ama AP'de konuşulmaya başlandı bile.
Türk medyasının davaya ilgisine ne diyorsunuz?
Genelde destek verdi. Bu arada dinci basında bana hakaret eden yazılar da yayınlandı. Roman çıktığında Zaman Gazetesi romanımın paralı ilanını bile koymamıştı. Öyle ya türbana gelince özgürlükten yanasınız, düşünceye gelince, eleştirel akla gelince, o konu başka! 'Allah'ın Kızları' bir edebiyat yapıtıydı ama yol açtığı tartışma Türkiye'nin Avrupa üyeliğini yakından ilgilendiriyordu. Ne yazık ki, Türkiye P.E.N'in dışında yazar arkadaşlarım sessiz kaldılar. Oysa yargılanan, hapis istemiyle yargıç karşısına çıkacak olan, bir yazardı. Onların sessiz kalmasının beni üzdüğünü belirtmek isterim. Orhan Pamuk'un dünya yazarlarının bildirisine imza atmasınıysa çok yerinde ve sevindirici bir davranış olarak yorumluyorum.
Doğan Kitap ve dolayısıyla Doğan Grubu medyası sizi yeterince sahiplendi mi?
Evet, yayımcım da öyle. Ama ne yazık ki, ne yayımcım ne de Yayıncılar Birliği bir bildiri yayımladı. Belki bundan sonra daha açık bir destek verirler diye umuyorum.
MÜSLÜMAN DUYARLIĞI YAKALAMAK İSTEDİM
Gördüğüm kadarıyla sizin kitaptaki derdiniz İslam'ın ilk yıllarını anlatmak, inancı sorgulamak, bazı karakterleri ete kemiğe büründürmek. Böyle bir tepki çekeceği aklınıza geldi mi?
Gerçekten hiç gelmedi. Bu romanı yazarken çocukluğumun yitik cennetine bir yolculuğa çıktığımı söyleyebilirim. Babamı çocukken bir trafik kazasında kaybettiğim için inançlı bir Müslüman olan ve adını taşıdığım dedem Ahmet Nedim Tüzün'ün himayesinde büyüdüm. İslam'ı, hem hukukçu hem bilgin olan, Kuran mealleri yazan dedemden öğrendim. İnancı da sorguladım bu romanda, ama öte yandan, bir Müslüman duyarlığı yakalamak istedim. Anlatının odak noktasında Hz. Muhammed'in oluşu ilahiyatçıların pek hoşuna gitmediyse de hiçbiri konuya değinmedi. Yalnızca Yaşar Nuri Öztürk bir TV programında dine saygılı olduğumu söyledi ama 'keşke bu romanı yazmasaydınız' diyebildi. Ona göre bir peygamber roman kahramanı olmamalıydı. Oysa İsa'yı roman kahramanı yapan yüzlerce yazar var, başta Nobel ödüllü Saramago olmak üzere. Pasolini'nin, Bergman'ın filmlerini de örnek gösterebilirim. Düşünebiliyor musunuz; bir ilahiyatçı ya da akademisyen, bir yazara 'keşke bu romanı yazmasaydınız' diyebiliyor. Beğenmeyebilir elbette, ama belli ki, elinden gelse yasaklayacak.
KİTABIN ADINI UYDURMADIM
Kitabın ismi provokatif olarak kabul ediliyor. Katılıyor musunuz?
Başlık kışkırtıcıysa bu terimi ben uydurmadım. 'Benat-ül Allah' yani 'Allah'ın Kızları' terimi Kuran'da geçer. Peygamberin de içinden geldiği Kureyş kabilesinin dişi putları Lat, Menat ve Uzza'nin genel adı. Romanın kapağında tırnak içinde verilen 'Rabbiniz sizlere oğullar verdi de kendisi meleklerden kızlar mı edindi?' ifadesi de Isra Suresi'nin 40. ayetine göndermedir. Önüne gelen bilmeden, araştırmadan bir şey söylüyorsa ben ne yapayım? Eğer Kuran Tanrı kelamıysa, Allah'ın kendisi bizzat bu terimi kullanıyorsa, ne diyebilirim? İslam bilginlerinin bildiği, en eski kaynaklarda rastlanılan bir terim 'Allah'ın Kızları'. Yani, 'Allah'ın dağı' deriz ya, öyle bir şey değil. Öte yandan İhlas Suresi'nde Allah'ın 'lem yelüd ve lem yuled' yani ne doğurduğu ne de doğrulduğu ifadesi vardır. Tevhid inancının temeli de budur. Bir romancı, erkek evladı olduysa da yaşamayan Hz. Muhammed'in neden bu 'kız çocuk' konusunu bir kişisel dram gibi algıladığını anlatamaz mı? Bunun için Diyanet'ten izin alması mı gerekir?
Bu ülkede hakkında dava açılan kitapların satışları artıyor. Hatta davaların yazarların işine yaradığı bile konuşuluyor. Bu dava sizin kitabın satışlarını etkiledi mi?
'Allah'ın Kızları' çıktığında büyük ilgi gördü, Türkiye ölçülerinde iyi sattı. 20 bin satmıştı kısa sürede, takipsizlik kararıyla sonuçlanan savcılık soruşturmasından sonra bir 10 bin daha satarak 30 bine ulaştı. Şimdi durum nedir bilmiyorum. 'Allah'ın Kızları', 'Boğazkesen'den sonra en fazla satan romanım oldu.
Davanın bu günden sonra nasıl bir seyir izlemesini bekliyorsunuz?
Bağımsız Türk yargısının bu trajikomediye son verip roman yazmaktan başka suçu olmayan, Türkçe'ye ve İstanbul'a sevdalı bir yazarı aklayacağını umuyorum.
Din tabusu aşılmış diye düşünüyordum
Sizce sanatçının fikir özgürlüğünün sınırı var mıdır? Varsa neresidir? Bu sınır coğrafyadan coğrafyaya değişir mi?
Türkiye'de dokunulması en sakıncalı konu hangisidir?
Türkiye sürekli tabularıyla uğraşan, onları aşmaya çalışsa da bunu tam anlamıyla gerçekleştiremeyen bir ülke görünümünde. Kürt konusu tabuydu, artık değil. Bir bakıma Ermeni konusu da öyle. Din tabusu, Atatürk Türkiye'sinde aşılmış diye düşünüyordum ama galiba öyle değil.