Bu kadar 'gaddar' olma be Ergun!..
"Başbakan tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum" diyecek kadar; seçilmiş bir siyasetçiye sadık genelkurmay başkanı.......
ADNAN BERK OKAN
Geçtiğimiz ramazan bayramında, Ege'de bir tatil köyündeydim eşim ve kayınvalidemle birlikte...
Rahmetli kayınpederimin imkânlarını sonuna kadar değerlendirmeye meraklı kayınvalidem ilerleyen yaşıyla, adları "Eğitim Kampı" olan o tatil köylerinde tek başına yapamıyor...
En büyük çocuğu olan eşimi de mutlaka yanında istiyor...
Ben de "el mecbur" her yazbaşı veya sonunda onlara eşlik ediyorum...
Kader işte...
27 Mayıs 1960 ihtilâli mağduru bir babanın çocuğu olarak, daha henüz 10 yaşımdayken asla bir asker kızıyla evlenmeyeceğime kendi kendime söz vemştim...
Ama...
Daha henüz 18 yaşımdayken tanıdığım ve aşık olduğum (halen aşığım) bir albay kızıyla tam 42 yıldır birlikteyim...
Bazen TSK'yı koruduğum düşünülüyor olmalı ki, "TSK'dan avanta mı aldın?" diye soranlara bir nevi cevap da olsun bu...
Yok...
Hayır....
Avanta almadım, kız aldım...
İşte bu son tatilde, emekli bir paşa dostum, "dikkat et" demişti, "paşalara hakaret eden köşe yazarları ve gazete yöneticilerinin hepsi başçavuş çocuğu"...
"Ne demek şimdi bu?" diye ters ve sert bir ses tonuyla sorduğumda; "bu şu demek" deyip devam etmişti: "Bu çocukların hepsi, babalarının ezilmişliklerini veya kendini bilmez bazı genç teğmen ya da daha üst rütbeli subaylar tarafından azarlanmalarını hayatları boyunca hiç unutamadılar... Babaları ve bilhassa anneleri de bu çocukları subay sınıfına karşı hep tahrik ettiler"...
"Önyargılısın" demiştim...
İtirazıma bozulmuş sesini yükselterek birkaç yazarın adını saymıştı.
Saydığı isimlerden biri Ergun Babahan'dı...
Ergun Babahan'ın çok iyi bir gazeteci olduğunu söylemiştim...
Demokrasiye bağlılığını övmüş, "terör sorununun çözümü ve laik uygulamaların abartılarak adeta dinleştirildiği konularında Ergun'la aynı düşüncedeyim" demiştim.
"Evet ama, sen paşalara hakaret etmiyorsun" diyerek, Ergun'un bütün paşalara karşı hoşgörülmesi imkânsız bir "öfke" ve "saldırganlık" içinde olduğunu iddia etmişti...
Ben de ortamı yatıştırmak için biraz da zorlama bir kahkahanın ardından aklım sıra espri yapmıştım, "eh, ne de olsa ben albay damadıyım"...
Bugüne kadar Ergun Babahan'ın "darbeci" olmakla suçlanan ve yargılanan emekli ya da muvazzaf paşalarla ilgili eleştirilerine hep destek verdim...
Kendilerine "Merkez Medya" adını takmış elitistlere karşı her zaman Ergun'dan taraf oldum...
Hatta Türkiye Medyası için çok önemli bir medya yöneticisi olduğunu her yerde, her zaman söyledim, yazdım...
Ama...
Bir tek hatasına dikkat etmeden de duramadım...
Ergun bazen o kadar kaybediyordu ki kendini; "demokratım" deyip darbeci, darbe meraklısı paşaların yanında (ki sayıları çok azdır) bütün Ordu'yu aşağılıyordu...
Meslek hayatı boyunca demokrasiye ve sivil iktidara bağlı kalmış paşaları da o Faşistlerle aynı kefeye koyuyordu...
Ergun dün aynı hatayı bir kez daha yaptı...
"Şüpheli" ya da "Masum" demeden bütün paşalara bir güzel saydırdı...
Hatta yazısının bir yerinde şöyle dedi:
"Bunlar ellerinde silah iktidara gelince 'delikanlı' olur, darbe yapamazsa ikisüklüm televizyona çıkar hayat dersleri verir."
Yapma be Ergun!..
Bu kadar "gaddar" olma!..
Böylesine bir genelleme sana hiç yakışmıyor...
Sen ki yeri geldiğinde haksızlığa uğramış bir düşmanın için bile savunma yazısı yazacak kadar delikanlısın...
Ama böyle genellemeler senin kaliteni düşürüyor...
Eleştir o darbecileri, faşistleri ama...
Demokrasiye bağlı, sivil iktidarın emrinde çalışmayı prensip edinmiş ve hatta içlerinden bir kadın başbakan için "Başbakan tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum" diyecek kadar; seçilmiş bir siyasetçiye sadık genelkurmay başkanı çıkarmış paşaların bütün hepsine haksızlık etme...
Gözlerinden öperim...
[email protected]
Geçtiğimiz ramazan bayramında, Ege'de bir tatil köyündeydim eşim ve kayınvalidemle birlikte...
Rahmetli kayınpederimin imkânlarını sonuna kadar değerlendirmeye meraklı kayınvalidem ilerleyen yaşıyla, adları "Eğitim Kampı" olan o tatil köylerinde tek başına yapamıyor...
En büyük çocuğu olan eşimi de mutlaka yanında istiyor...
Ben de "el mecbur" her yazbaşı veya sonunda onlara eşlik ediyorum...
Kader işte...
27 Mayıs 1960 ihtilâli mağduru bir babanın çocuğu olarak, daha henüz 10 yaşımdayken asla bir asker kızıyla evlenmeyeceğime kendi kendime söz vemştim...
Ama...
Daha henüz 18 yaşımdayken tanıdığım ve aşık olduğum (halen aşığım) bir albay kızıyla tam 42 yıldır birlikteyim...
Bazen TSK'yı koruduğum düşünülüyor olmalı ki, "TSK'dan avanta mı aldın?" diye soranlara bir nevi cevap da olsun bu...
Yok...
Hayır....
Avanta almadım, kız aldım...
İşte bu son tatilde, emekli bir paşa dostum, "dikkat et" demişti, "paşalara hakaret eden köşe yazarları ve gazete yöneticilerinin hepsi başçavuş çocuğu"...
"Ne demek şimdi bu?" diye ters ve sert bir ses tonuyla sorduğumda; "bu şu demek" deyip devam etmişti: "Bu çocukların hepsi, babalarının ezilmişliklerini veya kendini bilmez bazı genç teğmen ya da daha üst rütbeli subaylar tarafından azarlanmalarını hayatları boyunca hiç unutamadılar... Babaları ve bilhassa anneleri de bu çocukları subay sınıfına karşı hep tahrik ettiler"...
"Önyargılısın" demiştim...
İtirazıma bozulmuş sesini yükselterek birkaç yazarın adını saymıştı.
Saydığı isimlerden biri Ergun Babahan'dı...
Ergun Babahan'ın çok iyi bir gazeteci olduğunu söylemiştim...
Demokrasiye bağlılığını övmüş, "terör sorununun çözümü ve laik uygulamaların abartılarak adeta dinleştirildiği konularında Ergun'la aynı düşüncedeyim" demiştim.
"Evet ama, sen paşalara hakaret etmiyorsun" diyerek, Ergun'un bütün paşalara karşı hoşgörülmesi imkânsız bir "öfke" ve "saldırganlık" içinde olduğunu iddia etmişti...
Ben de ortamı yatıştırmak için biraz da zorlama bir kahkahanın ardından aklım sıra espri yapmıştım, "eh, ne de olsa ben albay damadıyım"...
Bugüne kadar Ergun Babahan'ın "darbeci" olmakla suçlanan ve yargılanan emekli ya da muvazzaf paşalarla ilgili eleştirilerine hep destek verdim...
Kendilerine "Merkez Medya" adını takmış elitistlere karşı her zaman Ergun'dan taraf oldum...
Hatta Türkiye Medyası için çok önemli bir medya yöneticisi olduğunu her yerde, her zaman söyledim, yazdım...
Ama...
Bir tek hatasına dikkat etmeden de duramadım...
Ergun bazen o kadar kaybediyordu ki kendini; "demokratım" deyip darbeci, darbe meraklısı paşaların yanında (ki sayıları çok azdır) bütün Ordu'yu aşağılıyordu...
Meslek hayatı boyunca demokrasiye ve sivil iktidara bağlı kalmış paşaları da o Faşistlerle aynı kefeye koyuyordu...
Ergun dün aynı hatayı bir kez daha yaptı...
"Şüpheli" ya da "Masum" demeden bütün paşalara bir güzel saydırdı...
Hatta yazısının bir yerinde şöyle dedi:
"Bunlar ellerinde silah iktidara gelince 'delikanlı' olur, darbe yapamazsa ikisüklüm televizyona çıkar hayat dersleri verir."
Yapma be Ergun!..
Bu kadar "gaddar" olma!..
Böylesine bir genelleme sana hiç yakışmıyor...
Sen ki yeri geldiğinde haksızlığa uğramış bir düşmanın için bile savunma yazısı yazacak kadar delikanlısın...
Ama böyle genellemeler senin kaliteni düşürüyor...
Eleştir o darbecileri, faşistleri ama...
Demokrasiye bağlı, sivil iktidarın emrinde çalışmayı prensip edinmiş ve hatta içlerinden bir kadın başbakan için "Başbakan tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum" diyecek kadar; seçilmiş bir siyasetçiye sadık genelkurmay başkanı çıkarmış paşaların bütün hepsine haksızlık etme...
Gözlerinden öperim...
[email protected]