Bu halkın içinden 'Lider' çıkar mı?..
"Askerler; 'ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum' diyen komutanı severler mi?"
ADNAN BERK OKAN
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan "Lider" olur mu?..
Engin Ardıç'tan "Atatürkçü" olursa tabii ki olur...
Daaaa...
Engin, Atatürkçü olur mu?..
Yok efendim...
Kemal Bey "Kötü İnsan" değil...
Kemal Bey "Namussuz" değil, olamaz da...
Kemal Bey "Akçalı işlere karışmaz"...
Daha doğrusu karışmayı beceremez...
"Akçalı iş" yapmak kolay değildir...
Şeytana pabucunu ters giydirecek kadar kurnazlık, cesaret, utanmazlık, yasadışılık gerektirir...
Kemal Bey giydirse giydirse ancak kendisine ters giydirir pabucu...
Rahmetli kayınpederime, hem de 8 yıl kurmay albay olarak görev yaptığı halde neden "Paşa" olamadığını sormuştum bir gün...
Bana, ünlü Harp Sanatı HOcası Sun Tzu'nun kitabını getirip, altını kalemle çizdiği bir yeri okudu:
"En iyi komutan, askerin hiç sevmediği komutandır"...
Hınzırlık olsun diye mi ne:
"Yani astları Mustafa Kemal'i de sevmezler miydi?" diye sormuştum...
Cevabı halen kulaklarımda çınlar:
"Askerler; 'ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum' diyen komutanı severler mi?"
Askerlik yapanlar hatırlayacaklardır...
Kim ki komutasındaki teğmenlere, üsteğmenlere, assubaylara yumuşak, sevgiyle yaklaşıyor; ya birkaç yıl sonra ordudan tard edilir; ya da en çok "kıdemli kurmay veya sadece albay" olarak emekli edilir...
Kim ki "acımasız, hoşgörüsüz, sert, tavizsiz, disiplinli"dir, mutlaka paşalığa ve tabii ki genel kurmay başkanlığına kadar gider...
"Pısırık, mahcup, utangaç"
Kemal Kılıçdaroğlu mahcup bir delikanlı gibi...
Utangaç...
İnsanların yüzlerine karşı kusurlarını, hatalarını, ayıplarını söyleyemeyecek kadar çekingen...
Sevgilerini kaybetmekten korkuyor...
Kimseyi kırmak istemiyor...
Nereden mi çıkardım?..
TOBB Genel Kurulu'nu hatırlayın...
Kürşat Tüzmen yanına gelip "beni nasıl tanırsın?" diye sormuş...
Cevaba bakar mısınız?..
"İyi tanırım, sözüm sana değil"...
Verilecek cevap mı bu?..
Gerçek lider öyle mi söyler?..
"Ya nasıl mı söyler?"...
İşte şöyle der:
"Kardeşim bu soruyu bana değil Başbakanına sor... Seni yolsuzlukla suçlayan ben değilim, Başbakanın..."
Çünkü...
"Yolsuzluklara bulaşan bazı eski bakanları milletvekili adayı yapmadım" diyen Kılıçdaroğlu değil ki...
Başbakan söyledi bunları...
Bütün Türkiye de duydu...
Kürşat Tüzmen'in yüzüne ve hem de en sert ses tonuyla bunları söyleyemeyen; böylesine "çekingen, pısırık, mahcup, utangaç" birinden lider olur mu?...
Lider taviz vermez, taviz koparır...
Mahcubiyet düşünmez...
Geri adım (ülkesiyle ilgili değilse) atmaz...
Sevilmemekten korkmaz...
Gerektiğinde halkı da azarlar, bir başka ülkenin liderini de...
Ama...
Beş dakika sonra azarladığı adamın gönlünü fethedecek sözleri de mutlaka bulur çıkarır...
Kalbini kırdığı bir devlet adamına 3 dakika sonra sarılıp, ülkesinin çıkarları için "hoş görünebilir"...
Tüzmen o soruyu iyi ki Baykal'a sormadı!
Hâsılı...
Kürşat Tüzmen "beni nasıl tanırsın?" sorusunu Deniz Baykal'a sorsaydı "rezil" olurdu...
Ya da alacağı cevap üzerine Baykal'ı yumruklardı...
Yani...
Kemal Kılıçdaroğlu (mutlaka) çok iyi, dürüst, utanma duygusu olan bir insan...
Ama...
Sadece o kadar...
Asla "iyi bir lider değil"..
O kumaşı da yok...
Hayır yani..
"İyi bir lider"i oynamayı bile beceremiyor...
Bir de Başbakan Erdoğan'a bakın...
Ya da gelin birlikte bakalım...
Kim bu saygısız general...
Tarih: 18 Mart 2004...
Devlet erkânı Çanakkale'de "Şehitlerimizi Anma" töreninde Başbakan Erdoğan'ı bekliyor...
Ve Başbakan geliyor...
Herkes ayakta...
Bir kişi hariç...
Hem oturduğu yerden kalkmıyor o kişi...
Hem de gelen Başbakan'la ilgilenmiyor bile...
Karabaşın pipisine konup kalkan sinekleri sayıyor sanki...
Kim bu "saygısız"?..
Söyleyeyim: 2. Kolordu Komutanı Korgenerel Engin Alan...
Evet...
Yaptığı tam bir "adap bilmezlik"...
Çünkü...
Gelen kişi nüfus kağıdında "Recep Tayyip Erdoğan" olarak tanımlansa da o anda başında "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı" şapkası taşıyor...
Yani Engin Alan, bir korgeneral olarak Recep Tayyip Erdoğan isimli yurttaşı sevmeyebilir...
"Değersiz" bulabilir...
"Kalitemde değil" (Erdoğan da Kılıçdaroğlu'nun birlikte ekrana çıkma teklifini reddererken aynı saygısızlığı yapmıyor mu?) diyebilir...
Ama...
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ına saygılı olması, taşıdığı üniformanın gereğidir...
Devlet adabının gerektirdiği...
Aynı karede bir başkası var ki; hem siyasi hem de beşeri hayat olarak Başbakan'dan çok eski...
Ama...
Öyle bir eğilmiş ki Başbakan'ın karşısında...
Biraz daha zorlansa, Başbakan'ın dizlerini öpecek...
O kişi mi kim?..
Onu da söyleyeyim: Bülent Arınç...
Hem de o anda "Protokol" olarak Başbakan'dan daha önde...
Çünkü T.B.M.M. Başkanı...
Peki...
O eğilme Recep Tayyip Erdoğan için mi?..
Hayır...
Olamaz...
(Büyük ihtimalle) Baş başa kaldıklarında Erdoğan'a küçük adlarından biriyle hitap ediyor...
Ama...
Devlet adabı biliyor...
Eğilmesi, saygısı o adabının gereği...
Ancaaakkk..
Engin Alan'ın ayağa kalkmaması nasıl bir saygısızlıksa; Meclis Başkanı Arınç'ın gösterdiği saygı da bir o kadar ayıp...
Çünkü Arınç, demokrasimizin kâbesinin başkanı...
Yani...
"Yasa çıkarmak, Hükümeti denetlemek, güven oyu vermek ya da Hükümeti düşürmek" yetkisi olan tek kurum...
Adap bilmez generale haddini bildirseydi ya...
Törenden ayrılırken uzattığı eli de havada kalıyor Başbakan'ın...
Çünkü...
Korgeneral Engin Alan kendisine uzatılan eli sıkmıyor...
Peki...
Başbakan Erdoğan, o saygısız Korgenerale o anda bir şey söylüyor mu?..
Hayır...
Haddini bildiriyor mu?..
Yooo...
Tek kelime bile etmiyor...
Kendisine bağlı Genelkurmay Başkanı'nı çağırıp:
"Bu saygısız için gerekli soruşturmayı başlatın" emrini veriyor mu?..
Nerdeeee?..
Görevden alınması için kararname hazırlatıyor mu?
Asla!..
Pekiiii...
Aynı gün, aynı yerde Çanakkale Vergi Dairesi Müdürü ayağa kalkmasaydı ne olurdu?..
Söyleyeyim...
Benim tanıdığım Erdoğan, Vergi Dairesi müdürünün yanına gider:
"Al karını git buradan saygısız!" der, Vergi Dairesi Müdürünü kovardı...
Geleyim bugüne...
O gün, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına saygısızlık eden Korgeneral Alan'ın yaptığı adapsızlığı sineye çeken Erdoğan bugün ne diyor?..
"Bedelini ödettik"...
Ne zaman ve nasıl ödetti peki?..
O olaydan 6 yıl sonra...
Cumhuriyet'in savcılarına başka bir suçlamayla (darbe yapacaktı) ihbar ederek...
O olaydan 6 yıl sonra ve demokrasimizin hakimlerine "tutuklayın şunu" mesajı göndererek...
Yani...
Adamcağız (evet; "adamcağız") çaptan düşünce...
Hayır Sayın Başbakan hayır...
Sayın Başbakan;
Siz, size saygı göstermeyen...
Geldiğinizde ayağa kalkmayan...
Uzattığınız elinizi havada bırakan adama 4 sene daha en üst ve etkin - yetkin mevkilerde kendi imzanızla (Askeri Şura'da) "görev" verirken hakarete uğradığınızı aklınıza bile getirmeyeceksiniz...
Ama...
Adam dört duvar arasında yatarken kabadayılık yapıp:
"Bedelini ödettik" diyeceksiniz...
Hayır Sayın Başbakan hayır...
Demokrasilerde böyle bedeller anında ödetilir..
6 yıl sonra ve "bedeli ödemesi gereken" şahıs çaptan düşüp, dört duvar arasına tıkılınca değil...
Şimdi o adama gidip, "o günkü saygısızlığınızın bedelini sıcağı sıcağına ödemeyi tercih eder miydiniz?" diye sorsanız alacağınız cevap kesin "Evet" olur...
Çünkü...
Bugün "darbecilikle suçlanmıyor" olurdu...
Kadere bakar mısınız?...
Belki de Alan'ın iyilik melekleri o gün o edepsizliği yaptırarak onu bugünden korumak istemişlerdi...
Ama...
Başbakan'ın cesaretsizliği yüzünden kendisinden hesap sorulamamıştı...
Bugün hapiste...
Lider zannettiklerimiz...
Yani değerli dostlar...
Şu anda meydanlarda "Lider" zannettiğimiz "dört siyasetçi" var...
Alın birinden, vurun diğerlerine...
Efendim efendim?..
"Bahçeli gerçek lider" mi?
O da nereden çıktı şimdi?..
Güldürmeyin beni...
Daha önce benzer CD yayınlarıyla milletvekilliği adaylığından istifa ettirdiği dört MHP'li ne olacak?..
Şimdi mi aklı başına geldi Devlet Bey'in?..
Bütün milletvekili adaylarının bir CD yüzünden istifa etirileceğini anlayınca mı?..
Yok kardeşim yok...
Bu memlekette "Lider" yok...
Bu halkın içinden "Lider" de çıkmaz...
Çıksa çıksa "Küfürbaz" çıkar...
Aha bir dolusu hem de...
[email protected]
Kemal Kılıçdaroğlu'ndan "Lider" olur mu?..
Engin Ardıç'tan "Atatürkçü" olursa tabii ki olur...
Daaaa...
Engin, Atatürkçü olur mu?..
Yok efendim...
Kemal Bey "Kötü İnsan" değil...
Kemal Bey "Namussuz" değil, olamaz da...
Kemal Bey "Akçalı işlere karışmaz"...
Daha doğrusu karışmayı beceremez...
"Akçalı iş" yapmak kolay değildir...
Şeytana pabucunu ters giydirecek kadar kurnazlık, cesaret, utanmazlık, yasadışılık gerektirir...
Kemal Bey giydirse giydirse ancak kendisine ters giydirir pabucu...
Rahmetli kayınpederime, hem de 8 yıl kurmay albay olarak görev yaptığı halde neden "Paşa" olamadığını sormuştum bir gün...
Bana, ünlü Harp Sanatı HOcası Sun Tzu'nun kitabını getirip, altını kalemle çizdiği bir yeri okudu:
"En iyi komutan, askerin hiç sevmediği komutandır"...
Hınzırlık olsun diye mi ne:
"Yani astları Mustafa Kemal'i de sevmezler miydi?" diye sormuştum...
Cevabı halen kulaklarımda çınlar:
"Askerler; 'ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum' diyen komutanı severler mi?"
Askerlik yapanlar hatırlayacaklardır...
Kim ki komutasındaki teğmenlere, üsteğmenlere, assubaylara yumuşak, sevgiyle yaklaşıyor; ya birkaç yıl sonra ordudan tard edilir; ya da en çok "kıdemli kurmay veya sadece albay" olarak emekli edilir...
Kim ki "acımasız, hoşgörüsüz, sert, tavizsiz, disiplinli"dir, mutlaka paşalığa ve tabii ki genel kurmay başkanlığına kadar gider...
"Pısırık, mahcup, utangaç"
Kemal Kılıçdaroğlu mahcup bir delikanlı gibi...
Utangaç...
İnsanların yüzlerine karşı kusurlarını, hatalarını, ayıplarını söyleyemeyecek kadar çekingen...
Sevgilerini kaybetmekten korkuyor...
Kimseyi kırmak istemiyor...
Nereden mi çıkardım?..
TOBB Genel Kurulu'nu hatırlayın...
Kürşat Tüzmen yanına gelip "beni nasıl tanırsın?" diye sormuş...
Cevaba bakar mısınız?..
"İyi tanırım, sözüm sana değil"...
Verilecek cevap mı bu?..
Gerçek lider öyle mi söyler?..
"Ya nasıl mı söyler?"...
İşte şöyle der:
"Kardeşim bu soruyu bana değil Başbakanına sor... Seni yolsuzlukla suçlayan ben değilim, Başbakanın..."
Çünkü...
"Yolsuzluklara bulaşan bazı eski bakanları milletvekili adayı yapmadım" diyen Kılıçdaroğlu değil ki...
Başbakan söyledi bunları...
Bütün Türkiye de duydu...
Kürşat Tüzmen'in yüzüne ve hem de en sert ses tonuyla bunları söyleyemeyen; böylesine "çekingen, pısırık, mahcup, utangaç" birinden lider olur mu?...
Lider taviz vermez, taviz koparır...
Mahcubiyet düşünmez...
Geri adım (ülkesiyle ilgili değilse) atmaz...
Sevilmemekten korkmaz...
Gerektiğinde halkı da azarlar, bir başka ülkenin liderini de...
Ama...
Beş dakika sonra azarladığı adamın gönlünü fethedecek sözleri de mutlaka bulur çıkarır...
Kalbini kırdığı bir devlet adamına 3 dakika sonra sarılıp, ülkesinin çıkarları için "hoş görünebilir"...
Tüzmen o soruyu iyi ki Baykal'a sormadı!
Hâsılı...
Kürşat Tüzmen "beni nasıl tanırsın?" sorusunu Deniz Baykal'a sorsaydı "rezil" olurdu...
Ya da alacağı cevap üzerine Baykal'ı yumruklardı...
Yani...
Kemal Kılıçdaroğlu (mutlaka) çok iyi, dürüst, utanma duygusu olan bir insan...
Ama...
Sadece o kadar...
Asla "iyi bir lider değil"..
O kumaşı da yok...
Hayır yani..
"İyi bir lider"i oynamayı bile beceremiyor...
Bir de Başbakan Erdoğan'a bakın...
Ya da gelin birlikte bakalım...
Kim bu saygısız general...
Tarih: 18 Mart 2004...
Devlet erkânı Çanakkale'de "Şehitlerimizi Anma" töreninde Başbakan Erdoğan'ı bekliyor...
Ve Başbakan geliyor...
Herkes ayakta...
Bir kişi hariç...
Hem oturduğu yerden kalkmıyor o kişi...
Hem de gelen Başbakan'la ilgilenmiyor bile...
Karabaşın pipisine konup kalkan sinekleri sayıyor sanki...
Kim bu "saygısız"?..
Söyleyeyim: 2. Kolordu Komutanı Korgenerel Engin Alan...
Evet...
Yaptığı tam bir "adap bilmezlik"...
Çünkü...
Gelen kişi nüfus kağıdında "Recep Tayyip Erdoğan" olarak tanımlansa da o anda başında "Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı" şapkası taşıyor...
Yani Engin Alan, bir korgeneral olarak Recep Tayyip Erdoğan isimli yurttaşı sevmeyebilir...
"Değersiz" bulabilir...
"Kalitemde değil" (Erdoğan da Kılıçdaroğlu'nun birlikte ekrana çıkma teklifini reddererken aynı saygısızlığı yapmıyor mu?) diyebilir...
Ama...
Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan'ına saygılı olması, taşıdığı üniformanın gereğidir...
Devlet adabının gerektirdiği...
Aynı karede bir başkası var ki; hem siyasi hem de beşeri hayat olarak Başbakan'dan çok eski...
Ama...
Öyle bir eğilmiş ki Başbakan'ın karşısında...
Biraz daha zorlansa, Başbakan'ın dizlerini öpecek...
O kişi mi kim?..
Onu da söyleyeyim: Bülent Arınç...
Hem de o anda "Protokol" olarak Başbakan'dan daha önde...
Çünkü T.B.M.M. Başkanı...
Peki...
O eğilme Recep Tayyip Erdoğan için mi?..
Hayır...
Olamaz...
(Büyük ihtimalle) Baş başa kaldıklarında Erdoğan'a küçük adlarından biriyle hitap ediyor...
Ama...
Devlet adabı biliyor...
Eğilmesi, saygısı o adabının gereği...
Ancaaakkk..
Engin Alan'ın ayağa kalkmaması nasıl bir saygısızlıksa; Meclis Başkanı Arınç'ın gösterdiği saygı da bir o kadar ayıp...
Çünkü Arınç, demokrasimizin kâbesinin başkanı...
Yani...
"Yasa çıkarmak, Hükümeti denetlemek, güven oyu vermek ya da Hükümeti düşürmek" yetkisi olan tek kurum...
Adap bilmez generale haddini bildirseydi ya...
Törenden ayrılırken uzattığı eli de havada kalıyor Başbakan'ın...
Çünkü...
Korgeneral Engin Alan kendisine uzatılan eli sıkmıyor...
Peki...
Başbakan Erdoğan, o saygısız Korgenerale o anda bir şey söylüyor mu?..
Hayır...
Haddini bildiriyor mu?..
Yooo...
Tek kelime bile etmiyor...
Kendisine bağlı Genelkurmay Başkanı'nı çağırıp:
"Bu saygısız için gerekli soruşturmayı başlatın" emrini veriyor mu?..
Nerdeeee?..
Görevden alınması için kararname hazırlatıyor mu?
Asla!..
Pekiiii...
Aynı gün, aynı yerde Çanakkale Vergi Dairesi Müdürü ayağa kalkmasaydı ne olurdu?..
Söyleyeyim...
Benim tanıdığım Erdoğan, Vergi Dairesi müdürünün yanına gider:
"Al karını git buradan saygısız!" der, Vergi Dairesi Müdürünü kovardı...
Geleyim bugüne...
O gün, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına saygısızlık eden Korgeneral Alan'ın yaptığı adapsızlığı sineye çeken Erdoğan bugün ne diyor?..
"Bedelini ödettik"...
Ne zaman ve nasıl ödetti peki?..
O olaydan 6 yıl sonra...
Cumhuriyet'in savcılarına başka bir suçlamayla (darbe yapacaktı) ihbar ederek...
O olaydan 6 yıl sonra ve demokrasimizin hakimlerine "tutuklayın şunu" mesajı göndererek...
Yani...
Adamcağız (evet; "adamcağız") çaptan düşünce...
Hayır Sayın Başbakan hayır...
Sayın Başbakan;
Siz, size saygı göstermeyen...
Geldiğinizde ayağa kalkmayan...
Uzattığınız elinizi havada bırakan adama 4 sene daha en üst ve etkin - yetkin mevkilerde kendi imzanızla (Askeri Şura'da) "görev" verirken hakarete uğradığınızı aklınıza bile getirmeyeceksiniz...
Ama...
Adam dört duvar arasında yatarken kabadayılık yapıp:
"Bedelini ödettik" diyeceksiniz...
Hayır Sayın Başbakan hayır...
Demokrasilerde böyle bedeller anında ödetilir..
6 yıl sonra ve "bedeli ödemesi gereken" şahıs çaptan düşüp, dört duvar arasına tıkılınca değil...
Şimdi o adama gidip, "o günkü saygısızlığınızın bedelini sıcağı sıcağına ödemeyi tercih eder miydiniz?" diye sorsanız alacağınız cevap kesin "Evet" olur...
Çünkü...
Bugün "darbecilikle suçlanmıyor" olurdu...
Kadere bakar mısınız?...
Belki de Alan'ın iyilik melekleri o gün o edepsizliği yaptırarak onu bugünden korumak istemişlerdi...
Ama...
Başbakan'ın cesaretsizliği yüzünden kendisinden hesap sorulamamıştı...
Bugün hapiste...
Lider zannettiklerimiz...
Yani değerli dostlar...
Şu anda meydanlarda "Lider" zannettiğimiz "dört siyasetçi" var...
Alın birinden, vurun diğerlerine...
Efendim efendim?..
"Bahçeli gerçek lider" mi?
O da nereden çıktı şimdi?..
Güldürmeyin beni...
Daha önce benzer CD yayınlarıyla milletvekilliği adaylığından istifa ettirdiği dört MHP'li ne olacak?..
Şimdi mi aklı başına geldi Devlet Bey'in?..
Bütün milletvekili adaylarının bir CD yüzünden istifa etirileceğini anlayınca mı?..
Yok kardeşim yok...
Bu memlekette "Lider" yok...
Bu halkın içinden "Lider" de çıkmaz...
Çıksa çıksa "Küfürbaz" çıkar...
Aha bir dolusu hem de...
[email protected]