ANALİZ

Bu analar daha ne kadar diz çökecek?..

Bir "Anadolu Anası" kendi topraklarında, kendi Çevik Kuvvet polisinin karşısında "16 yaşındaki evlâdı tutuklanmasın diye" diz çöküp......

Bu analar daha ne kadar diz çökecek?..
ADNAN BERK OKAN

Yakup Kadri Karaosmanoğlu "Sodom ve Gomore" isimli romanında
işgal altındaki İstanbul'u anlatır...
"Bağımsızlık" ya da "kurtuluş"  veya "hürriyet" gibi değerleri aklına bile getirmeyen İstanbullu Müslüman Türk kızları...
Delikanlıları...
İngiliz subaylarının koynuna girerken sadece "yaşamayı; herkesten daha çok imkânlara sahip olmayı hayal eden" kızları...
Kurtuluş Savaşı veren Kuva-i Milliyeci delikanlıları değil de, parlak üniformalı işgalci subayları tercih eden kızları...
Sevdiği Leyla'yı bir İngiliz subayının kolunda gördüğü halde, başına iş açmamak için görmezden gelen mandacı Necdet'i...
Ve...
Sonunda o işgalcilerin Kuvayı Milliyeciler tarafından İstanbul'dan kovuluşunu...
Mustafa Kemal'in dediği gibi; geldikleri gibi gittiklerini...

Halit Ziya Uşaklıgil ise "Mai ve Siyah"ta iç içe geçmiş hayal ile gerçeği anlatır...
Uşaklıgil, "hayal"i "mavi" renkle tanımlıyordu romanında...
"Siyah" ise "Gerçek"ti...
İnsan hayatı hayallerle süslü ama üzeri siyah bir şalla örtülen vitrin gibiydi...
Gerçekler, hayallerin üzerini örtünce geri kalan kopkoyu bir karanlık ya da görünmezlikti...
Kim bilir...
Belki de "Umutsuzluk"...


Bu analar daha ne kadar diz çökecek?..

Bu girişten sonra sorayım:
"Hakkâri'de; 16 yaşındaki oğlu gözaltına alınmasın diye dizlerinin üzerine çökmüş, Çevik Kuvvet polisine yalvaran annenin görüntüleri"  ne gibi bir duygu uyandırıyor sizde?..
"Dünün işgalcisi" ile bugünün "Çevik Kuvveti" arasında bir benzerlik, bir illiyet kuruyor musunuz?..

Aynı toprakları paylaştığınız...
Aynı orduya askerlik yapıp, aynı devlet veznesine verginizi yatırdığınız o insanların hayatlarında "Mavi"nin mi, yoksa "Siyah"ın mı
etkin olduğu sorusu geliyor mu hiç aklınıza?..
Bu "soru"ya "cevap" aradığınız oldu mu hiç?..

Ya da...
Fatih Altaylı'nın; "Güneydoğuda terör eylemleri var ama bu olaylar büyük kentlerdeki yaşamı etkilemiyor bile" cümlesini okuduysanız; Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun, Sodom ve Gomore'sini 
hatırladınız mı?..
(Din tarihinde yer alan, fuhuş ve eşcinselliğin alıp yürüdüğü için Tanrı tarafından lânetlendiği iddia edilen iki kent)


Bir yanda evleri, ocakları yakılan, yıkılan, ırzlarına geçilen yoksul Anadolu köylüleri gerçeği ortada dururken...
Diğer yanda Sodom ve Gomore'deki ihtişamı(!) yaşayan kimi İstanbul Türkleri'nin hayallerindeki ışıltı aydınlattı(!) mı içinizi?..

Hamaset yapmadan, kahramanlık türküleri çığırmadan şunu
söylemek istiyorum...
Ekonomi...
Dış politika...
Sağlık hizmetleri...
Turizm...
Eğitim...
Enerji...
Ulaşım...
Konut...
15 milyonluk İstanbul'a iki İstanbul ve bir boğaz daha ekleyip nüfusu 25 milyona taşımak...
Bunların hepsi güzel...
Çok güzel şeyler hem de...
Ve bütün bu güzellikleri Başbakan Erdoğan ve ekibine borçlu olduğumuz da doğru...

İyi ama...
Ya Anadolu?..
İlle de güneydoğusu?...
Yani o bölgemizin de İstanbul kadar ışıltılı, pırıltılı olduğunu söyleyebilir misiniz?..
"Güneydoğuda terör eylemleri var ama bu olaylar büyük kentlerdeki yaşamı etkilemiyor bile" söylemi "huzur" bulmanız için yetiyor mu?..

Güneydoğumuzda oluk oluk kan akarken...
Ve...
Bir "Anadolu Anası" kendi topraklarında, kendi Çevik Kuvvet polisinin karşısında "16 yaşındaki evlâdı tutuklanmasın diye" diz çöküp yalvarırken yarattığı "Siyah Renk", gelecekte bugünden daha da güzel olacağı düşünülen İstanbul hayalinin her yanımıza attığı mavileri örtmeyecek mi?..

[email protected]

ÇOK OKUNANLAR