Böyle döneceğine dönmez olaydın be arkadaş!..
Suriye politikalarımız akla, gerçeğe ve konjonktüre değil mezhepçiliğe dayanıyor...
ADNAN BERK OKAN
E canım yani; benim de bir siyasi görüşüm olmasın mı?..
Şu kadar yıl mürekkep yalamış, devletin dış politikalarını çok yakından izlemiş biri olarak benim de söz söylemeye hakkım yok mu?..
“Olsun” di mi?..
Eyvallah!..
Ben de zaten söyleye geliyorum…
Efendim;
Malûmunuz…
Ahmet Davutoğlu’nun Suriye politikalarını en başından beri eleştiriyorum…
Gerekçem mi ne?..
Çünkü…
Suriye politikalarımız akla, gerçeğe ve konjonktüre değil mezhepçiliğe dayanıyor...
Yani...
Suriye yönetimini insan haklarına saygısızlık yaptığı, kendi halkını öldürdüğü için eleştiriyoruz...
Ama…
Mezhepçiliğe dayalı dış (ya da iç) politikanın da insan haklarına aykırı olduğunu görmezden geliyoruz…
O kadar da değil…
Yahu!...
Suriye halen BM tarafından “meşru bir devlet” olarak kabul edilmiyor mu?..
Ediliyooor…
Eeeeee….
Meşru bir devlet rejimi yıkmak isteyen silâhlı çetelerle mücadele etmeyecek mi?..
Tabii ki edecek?..
Biz PKK terörünü alkışlarla mı karşılıyoruz yani?..
Peki…
Bu durumda Davutoğlu meşru bir devlete karşı isyancı teröristlerin yanında yer almış olmuyor mu?..
Arkadaş be;
Benzerini yıllardır kendi terör örgütünden çekmiş bir ülke başka ülkenin terörle mücadelesinde neden terörden yana oluyor anlayan var mı?..
Amaaaaa…
Dış politikadaki bu yanlış hiç kimseye, hükümetin diğer konulardaki başarılarını görmezden gelme hakkını vermez…
Dış politikadaki bu yanlış hiç kimseye, Türkiye Cumhuriyeti Başbakan’ına “ABD Başkanının personeli” diyerek hakaret etme özgürlüğünü vermez…
Sözü Emin Çölaşan’a getireceğim.
Üç haftalık tatilin (Hürriyet’teyken ancak iki hafta yapabiliyordu çünkü imtiyazlı değildi ama Sözcü’de patrondan bile daha yetkili, etkili) ardından köşesine döndü…
Ve bıraktığı yerden aynen devam ediyor:
Yine küfür, yine hakaret…
İyi ama bu tarz gazeteciliğin Yeni Akit tarzı gazetecilikten ne farkı var?..
Ya da bir dönemlerin Öncü’sünden?..
Ha Yeni Akit, ha Sözcü…
Ha Öncü, ha Sözcü…
Ha Hasan Karakaya, ha Emin Çölaşan…
Ha Özer Çiller, ha Ertuğrul Akbay…
Yani;
Emin Çölaşan’ın yazdıklarını (küfürlerini, hakaretlerini) okuduktan sonra gayri ihtiyari dudaklarımdan şu kelimeler döküldü:
“Böyle döneceğine dönmez olaydın be arkadaş!..”