Boş fıçı gazeteciler...
Vallahi, billahi ben şu analizin başında kullandığım cümleyi tek bir gün “yazacağım” bile demedim…
Kocası ölen kadın ağlıyormuş
“Sarı mesli kocacığım, sarı mesli kocacığım…”
Yaşlı bir komşu çıkışmış:
“Kadın, kadın… Biz senin kocanın ayağında bir gün bile sarı mes görmedik”…
Mevtanın karısı ağlamayı sürdürmüş.
“Ah, ‘alacam’ derdiii, ‘alacam’ derdiiii”
Vallahi, billahi ben şu analizin başında kullandığım cümleyi tek bir gün “yazacağım” bile demedim…
Ama sevgili Burhan Ayeri “hart” diye yapıverdi bunu…
Peki Ayeri haksız mı?..
Bence başlığı “Boş fıçı gazeteciler” olan yazısının içeriği yerden göğe haklı ama “boş fıçı” benzetmesi genelde bütün gazetecileri anlatan bir ifade ile söylendiği için yanlış…
Diyelim ki Ayeri, “Boş fıçı” derken, Başbakan’ın Suriye dönüşü yaptığı konuşmada okuduğu şiirin kime ait olduğunu belirtmeyen TV ve gazetelerin “muhabirlerini” kast etmiş…
İyi ama “redaktörlere” ne diyeceğiz?..
Hadi onlar da bilmiyorlardı…
Ya da Burhan Ayeri gibi google’a girip o iki mısraı yazıp tıklamaya vakitleri yoktu…
Ya, yazı işleri?..
Ya o gazetelerin Genel yayın yönetmenleri?..
Onlar sormadılar mı “kime ait bu dizeler?” diye…
Demek ki…
Yunus Emre’ye ait bir şiirden alıntı olan o dizeleri bilmemek için “gazeteci” olmak gerekiyor...
Kayınpederi Edebali, Yunus’un o dizelerini, Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e de “Tavsiye” olarak yazdığı mektupta kullanmıştı…
Yunus Emre, Yunan filozof Esop’tan esinlendiğini sandığım o dizeleri, “dil”in önemini anlatmak için söylemiştir…
Gazeteciler ve siyasetçilerin (Serdar Turgut hariç) en çok kullandıkları organdır “Dil” ama…
Neyse…
Mevlana da, Burhan Ayeri’nin “Boş Fıçı” diye tanımladığı kimi (bence Ayeri “tamamını” kastetmemiştir) gazetecileri anlatan şeyler söylemiştir…
En bilineni şöyledir:
Nice insanlar gördüm, üzerinde elbisesi yok.
Nice elbiseler gördüm, içinde insan yok.
Daha o günden, günümüz yazarlarını ve gazetecilerini görmüş olmalı Yüce Celâleddin-i Rûmî…
Yine Mevlana’dan devam edeyim:
Sen bir düşünceden ibaretsin
Gerisi et ve kemik
Ne yazık ki sözünü ettiğim ve “yazar” sıfatı ile yan yana kullanırken bile üzüldüğüm o kişiler ise tam tersi…
Sen "bir et,
bir kemik"ten
mi ibaretsin?..
Peki,
ya düşüncen...
nerde?..”
Neyse…
Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği Yunus Emre şiirinin o dörtlüğünü bir de ben hatırlatayım:
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı,
Bal ile yağ ede bir söz.
Ben ne yazarsam yazayım; kimileri için asla sözü yağ ile bal edemeyeceğim ama Burhan Ayeri’nin onlar için kullandığı sıfatı da kullanmayacağım…
Bir anekdot ile bitireyim:
Churchil de rakibi İngiliz İşçi Partisi lideri Clement Attlee için şöyle demişti:
“Boş bir araba durdu. İçinden Mr. Attlee çıktı”…
Medya dünyamızın gökdelenlerinin önünde nice boş araba durmuyor mu her gün öğleye doğru?..
Ve…
Kapıları açıldıktan sonra arka koltuktan, havasından yanından geçilmeyecek birinin indiğini görmüyor muyuz?...
Adnan Berk Okan