'Benden çalan adama teşekkür etmem, gırtlağına sarılırım'
Türkiye’nin geleceğine baktığında da bunun bugünkü medyacılıkla olmayacağını herkese söyledi ve de kafasındaki modeli de üç aşağı beş yukarı anlatmıştı.
ADNAN BERK OKAN
Dün isimlerini vermemiş, analizimi şöyle bir notla bitirmiştim:
“Akşam ve Star gazetelerinde yapılan operasyonun sadece iki gazeteyle sınırlı kalması, görevden almaların ‘mesleki başarısızlık’ olmadığının iddia edilmesi; net karar verebilmem için bir süre daha beklememi gerektirmektedir”…
Bugün o konuda en inandırıcı açıklama Akşam ve Star gazetelerinin sahibi Ethem Sancak’tan geldi.
Sancak, Posta yazarlarından Candaş Tolga Işık’a, Mustafa Karaalioğlu, Yusuf Ziya Cömert ve Mehmet Ocaktan’ın görevden alınma sebebinin “Para – pul konusu (İstismar)” olmadığını söyledikten sonra; “Üç arkadaşa da teşekkür ettim ayrılırken. Ben, benden çalan adama teşekkür etmem, gırtlağına sarılırım” diye devam etmiş.
“Gırtlağına sarılırdım” yerine elbette “Yargıya başvururdum” deseydi daha iyi olurdu ama söz ağızdan çıktı mı namludan çıkan mermi gibidir…
İkisi de geri döndürülemez…
Şimdi de...
Başbakan Başdanışmanı ve Akşam Gazetesi yazarı Etyen Mahcupyan’ın Şirin Payzın’ın konuya ilişkin sorusuna verdiği cevabı paylaşayım sizlerle…
Mahcupyan “Ethem Sancak’la konuştum” diye başladı cevaplamaya…
Yani…
Mealen, “Az sonra söyleyeceklerim birebir doğrudur ve birinci ağızdan naklen yayındır” demek istedi…
Ve şöyle devam etti:
“Geçmişten gelen bir medya alışkanlığı oldu. Yani bir kavganın etrafında bir tür medyalaşma. Ve belirli gazeteler, televizyonlar bu tür fonksiyonları öne çıkararak ve kaliteyi düşürerek veya kaliteye hiç dikkat etmeyerek hatta bir noktadan sonra kâr zarar hesabı da yapmayarak bu kavgayı öne alan bir siyasi misyon edindiler. Ve medya dediğimiz şey aslında epeyce dibe vurmuş durumdaydı. Ethem Bey geldiği zaman bunun böyle devam etmeyeceğini, kendisinin ticari bir risk aldığını ve Türkiye’nin geleceğine baktığında da bunun bugünkü medyacılıkla olmayacağını herkese söyledi ve de kafasındaki modeli de üç aşağı beş yukarı anlatmıştı. Yani bunun (Tasfiyenin) şimdi olması benim için sürpriz oldu ama bu benim için sürpriz değil…”
Okudunuz mu?.
Peki o halde…
Şu köşelerde yıllardır ben de aynı şeyleri yazıp söylemiyor muyum?..
“Taraftar” olanların öyle ya da böyle köşe sahibi olduğu bir medyada hiçbir taraftan olmadan sadece “gazetecilik ilke ve ahlâkına uyarak” koskoca medya patronlarını ve gazete genel yayın yönetmenlerini karşıma alırken başıma gelecekleri bilmemem mümkün mü?..
Elbette mümkün değil…
Ve…
Buna rağmen yazdım o yazıları…
Bilmeme rağmen yaptım o analizleri…
Çünkü o tür bir gazetecilik, ne iktidar ne de muhalefet için sürdürülebilir bir gazetecilik değildi…
İşte gördük…
Dün, hem de siyasal iktidara en yakın medya patronlarından biri, Ak Parti MKYK Üyesi çıktı ve hem başbakan başdanışmanı ve hem de gazetelerinden birinde köşe sahibi olan bir yazarına (Etyen Mahcupyan); “Kavgaya dayalı medyacılık yapmak istemiyorum” dedi…
Bunun doğrudan tercümesi şudur:
“Amigoluk yapan gazete ve yazar istemiyorum”…
Ve gereğini de yaptı...
Peki...
Sadece Akşam ve Star’la mı sınırlı kalacak bu tasfiyeler?..
Hayır...
Bir “temiz medya süreci” başladığını söyleyebilirim…
Tahminim ve temennim o ki; sadece iktidar medyasında değil…
Merkez medyada da, muhalif medyada da kavgacılar yerine derinliği olan yazarlar gelecek…
Ben buna:
“Siyasi taraf tutan ama amigoluk yapmayan…
Tuttuğu tarafın da yanlışları olabileceğini kabullenen…
Kamuoyu yararını ön plâna alan…
Siyasi habercilikten daha çok yaşayan hayatı haberleştiren, yorumlayan…
Halkın dertlerini yönetimle ve muhalefetle paylaşan gazetecilik dönemi” diyorum…
Ve…
Yine tahminim o ki…
2015 seçimlerine gidilirken siyasi rakipler kutuplaşmış, birbiriyle savaşan bir medya istemeyecekler…
En azından “Ak Parti Medyası” diye tanımlanan tarafta kutuplaştırıcılık olmayacak…
Davutoğlu’nun ne tipi, ne karakteri, ne de akademik kimliği müsait kavgacılığa…
Bu nedenle Ak Parti 2015 seçimlerine giderken, Erdoğan'ın seçim meydanlarında yumruklayacağı bir “Düşman üretme” stratejiinden vazgeçecek...
Erdoğan tarafından dışlanmış milyonlarca CHP, MHP, BDP ve "Diğerleri" kalemindeki seçmenlerin gönüllerini almaya çalışacak…
Önceki seçimlerde Ak Parti’ye oy vermemiş seçmenleri:
- Ezikleştirecek,
- Kıracak,
- Aşağılayacak,
- Korkutacak,
- Laiklik hassasiyetlerini daha da kırılganlaştıracak haber ve yorumlara yer verilmeyecek…
Bu arada en çok da Akit’le hükümet arasına mutlaka mesafe konulacak…
Aynı mesafeyi de CHP’nin Ulusal TV ve Aydınlık gazeteleriyle arasına koyacağını düşünüyorum…
Ve…
Akşam ile Star’dan sonra Sabah, Takvim, Yeni Şafak’ta da kavga etmeyen, derinlikli, konusunda uzman, daha sakin ve nazik üslûp kullanan yazar ve yöneticiler getirileceği kanaatindeyim…
Evet…
Bunlar benim kısa vadeli öngörülerim…
Ama…
Bu öngörülerimin “temennilerim” olduğunu da aynı zamanda itiraf etmeliyim…
Yani…
Öngörülerim doğru çıkmazsa mahcup olmam…
Ancak, çok üzülürüm…
Çünkü Davutoğu’nun başbakanlığı, ilk dönem dışişleri bakanlığı gibi “iyi” ve “doğru” başladı…
İnşallah dışişleri bakanlığının ikinci dönemine benzemez…