Bekir Coşkun'a 'haksızsın’ diyeceğim ama nasıl?..
On küsur sene önce İslâmcılar zalim bir baskı altında yaşamak zorundaydılar…
ADNAN BERK OKAN
Bekir Coşkun bugünkü Sözcü’de başlığı altında yayımlanan makalesinde (Ne yazık ki) öylesine “haklı” ve “doğru” argümanlar koyuyor ki ortaya…
Siyasi görüşlerimiz tamamen birbirine ters olduğu halde ona “Haksız” diyemiyorum…
Neden mi?..
Çünkü…
Müslüman geçinen meslektaşlarımın (Siyasileri konu dışında bırakıyorum çünkü benim işim gazeteci milletiyle) İslâmiyet’e verdikleri zararı medyadaki hiçbir Ateist/Tanrıtanımaz vermedi de ondan…
Medyadaki hiçbir Ateist/Tanrıtanımaz İslâm diniyle alay etmedi de ondan…
Medyadaki hiçbir Ateist/Tanrıtanımaz Hz. Muhammed’e saygısızlık yapmadı da ondan…
Medyadaki hiçbir Ateist/Tanrıtanımaz Hz. Peygamber’in inancını küçümsemedi de ondan…
Ya da…
Benim tanıdığım medyadaki hiçbir Ateist/Tanrıtanımaz öyle bir saygısızlık yapmadı da ondan…
Türkiye laik demokrat bir ülke…
Ama…
Medyada o kadar çok İslâmcı tanıdım, gördüm ve halen okuyor, izliyorum ki…
Mustafa Kemal Atatürk’le alay ediyorlar…
Ona hakaret ve küfürlerle saldırıyorlar…
Kim Mustafa Kemal Atatürk?..
Hem kimisi Müslüman olan hem de kimisi ise kendini Ateist/Tanrıtanımazlar olarak tanımlayan milyonlarca yurttaşın “Ulusal Kahramanı”…
“Atası”…
Çok büyük bir “Ulusal Değeri”…
İslâmcılar için Hz. Muhammed nasıl hiç kimseyle kıyaslanamaz bir büyük değer ise…
Mustafa Kemal Atatürk de o milyonlar için kimseyle kıyaslanamaz bir değer…
Türkiye laik demokrat bir ülke…
Yani…
İnanç özgürlüğünün doyasıya yaşanabilir olması gereken bir ülke…
Peki…
Yaşanabiliyor mu?..
Hayır…
On küsur sene önce İslâmcılar zalim bir baskı altında yaşamak zorundaydılar…
Son dört – beş yıldır da kendilerini “Kemalist” ya da “Atatürkçü” veya “Cumhuriyetçi” olarak tanımlayanlar zulüm ve manevi işkence görüyorlar…
Oysa…
Ne Allah’ın gönderdiği kutsal kitaba, peygamberine inanmak ve o inançlarının gereğini yerine getirerek yaşamak suç…
Ne de Mustafa Kemal’i Hz. Peygamber’den daha fazla sevmek; onun ilke ve inkılâplarına Hz. Muhammed’in sünnetinden daha fazla uymak suç…
Biliyorum…
“İnsan yapısı kanunlara göre suç değil ama Allah’ın Şeriatına göre günah” diyenler çıkacak aranızdan…
Tamam ama…
Size göre öyle…
Onlara göre değil…
Hem…
Sizler günahı suçun önüne koyma hakkına sahipsiniz de…
Suçu günahın önüne koyanlara neden kızıyorsunuz?..
Hani?...
Kafirun Suresi’nin ilgili ayetleri nerede kaldı?..
Surede yer alan
“Ya Muhammed de ki onlara:
Ne ben sizin taptıklarınıza taparım, ne siz benim inandıklarıma inanırsınız. Sizin dininiz size, benim dinim bana” ayetlerini unuttunuz mu?..
Ey güzel Müslümanlar!..
Bakın ne diyor Bekir Coşkun:
Umre diyelim…
Allah kabul etsin tabii ki…
Devletten ihale, arazi, ruhsat vesaire almak isteyenlerin normalde imar müdürlüğüne gitmesi gerekmez mi?..
Bunlar doğru umreye…
Allah aşkınıza söyleyin…
Adam haksız mı?..
Yalanı, yanlışı var mı?..
Rüşvet hesabından Umre’ye gitmek mi sevap?..
Teklif dilen rüşveti elinin tersiyle itmek mi?..
Peki…
“En Müslüman” geçinen…
“Müslüman bir cumhurbaşkanımız olacak” diyerek Gül’den önceki bütün cumhurbaşkanlarını “Dinsiz” ilân ederek o değerli devlet adamlarına iftira atan gazetecilerin desteklediği hükümetin bakanlarından biri, rüşvet aldığı iddia edilen birinin uçağıyla Umre’ye gitmedi mi?..
Ne giden ne de götüren inkâr ettiğine göre demek ki gitti …
İyi de arkadaş…
Hanginiz “Bu günahtır… Müslüman’a yakışmaz” diye eleştiri yaptınız köşenizde?..
Vicdan sahibi bir ya da ikiniz dışında hiçbiriniz…
Buyurun bakın…
Aşağıda okuyacaklarınızı da Bekir Coşkun’un köşesinden alıntıladım…
“Helal gıda” mesela…
Adam hırsız…
Dünyayı yemiş…
Restoranda garsona “Bunda domuz eti var mı?” diye soruyor, üstelik etrafa alttan bakarak ve bağıra bağıra…
Yani biraz daha bağırsa, domuz ormandan duyup “Ben yokum abi” diye yanıt verecek…
Haydi…
Çıkın biriniz “Yalan… “Palavra atıyor” deyin…
Diyemezsiniz çünkü on binlerce örneği var…
Daha başka ne diyor Coşkun…
Okuyun o halde...
Türkiye küçük küçük “deniz fenerleri” ile doldu…
Diyelim ki AVM sahibi olmak mı istiyor arkadaşlar…
Bul beş kafa dengi “cami yaptırma derneği” kur…
Arsa belediyeden, malzeme zenginlerden, inanmış samimi Müslümanlardan topladığın para cebe…
Bitmedi…
Caminin altı çarşı…
Al sana oynayacağın trilyonlar…
Efendim?..
Var mı itirazınız?..
Varsa somut delillerinizi de ortaya koyup bildirin bana…
Ama…
Biliyorum ki yok…
Olamaz…
Zira…
Adamın yazdıklarının hepsi doğru…
Bakın…
Şunları da Coşkun’un köşesinden alıntıladım…
Bu ülkede milyonlarca insan, kısmetine düşene razı, temiz saf duygularla her gün ibadetini yapar…
Yalan; günahtır…
Hırsızlık; affedilmez…
Senin “Çalsın ama iş yapsın” ne oluyor?..
Haydi bakalım…
Buyurun inkâr edin…
“Çalsın ama iş yapsın” dediniz mi demediniz mi?..
Yahu bir Müslüman böyle bir teslimiyeti kabul edebilir mi?..
Doğrusu; “hem çalmasın ama hem de iş yapsın” demek değil mi?..
Doğrusu o ama diyemiyorsunuz…
Neden?..
Çünkü…
Çünkü…
Çünkü...
Neyse…
Bu kadar yeter…
Zira…
Daha fazlasını yazıp da gerçek inananları, o tertemiz, sâlih amel sahibi milyonlarca Müslüman’ı da kırabilirim istemeden…
En büyük duam…
Bir gün…
Bekir Coşkun buna benzer bir yazı daha yazdığında, klavyemin başına geçmek ve şöyle haykırmak:
“Yalan söylüyorsun Bekir Coşkun…
İftira atıyorsun…
Bu güzel ülkenin medyasında senin tarif ettiğin gibi değil…
Tertemiz…
Çalana, çırpana karşı duran, dürüst gazeteciler çoğunluktadır…
Üç – beş kendini bilmez ise bu ülkeyi yönetenler tarafından ciddiye alınmayan, basın toplantılarına bile sokulmayan Küçük beyinli tetikçilerdir”…
Peki böyle bir isyankâr ve haklı haykırışı yapabilecek miyim?..
Şimdilik öyle bir şansımın olduğu görülmüyor…