Bayraktaroğlu soruyor: Şehit kim?. Leş kim?..
Bu savaşta ölenlerden hangi taraftakilerin “Şehit”, hangilerin “leş” olduklarını ulemadan biri açıklasa da öğrensek…
GAZETECİLER.COM (ÖZEL HABER / ANALİZ)
Salih Tuna'nın dediği gibi, medyamızda sabah akşam Suriye yazılıyor, konuşuluyor...
Ama...
Yazılanlar görünüşte "farklı" olsa da "özde" bir...
İşin sadece siyasi boyutu, kimin nereyi ele geçirdiği, Esed'in nasıl cani (ya da haklı) olduğu anlatılıyor...
OLAY Gazetesi yazarlarından Memduh Bayraktaroğlu ise olaya çok farklı bir boyutuyla bakıyor bugünkü (30.07.2012) yazısında...
Yazısının başlığında çok haklı olarak; "Suriye’de 'Şehit' kim? 'Leş' kim?.." diye sorgulayan Bayraktaroğlu şöyle bir giriş yapıyor:
Dikkat ediyor musunuz bilmem; Suriye ile ilgili tartışmalar, öngörüler, önermeler başladığında ilk plânda kullanılan bütün terimler "mezhep" ya da "ırk" farklılıklarıyla ilgili...
Konuşmalarda "fakir, zengin, orta halli, eğitimli, eğitimsiz, çağdaş, gerici" v.s. gibi sosyolojik ve ekonomik tanımlamalar hiç yok...
Yani; binlerce yıldır her savaş öncesi ve savaş sırasında olduğu gibi yine aynı şeyler gündemde:
"Irk ve Mezhep"...
İnsanlığın başına musallat olmuş en büyük iki belâ...
Çünkü savaşlarda en çok mezhebine körü körüne bağlanmışlar veya "ırkçı" gençler ölür, öldürür...
Suriye’de Esad yönetimine karşı kalkışma başladığı günden beri en çok duyduğum kelimeleri not ettim:
"Sünni, Alevi, Caferi, Nusayri, Kürt, Arap, Türk, Dürzî, Türkiyeli Arap Alevileri, Suriyeli Arap Alevileri, Iraklı Kürtler, Suriyeli Kürtler, Türkiyeli Kürtler, Iraklı Türkmenler, Suriyeli Türkmenler"...
Ey güzel insanlar!..
Bunların hepsi aynı zamanda Müslüman da değil mi?..
Salih Tuna'nın dediği gibi, medyamızda sabah akşam Suriye yazılıyor, konuşuluyor...
Ama...
Yazılanlar görünüşte "farklı" olsa da "özde" bir...
İşin sadece siyasi boyutu, kimin nereyi ele geçirdiği, Esed'in nasıl cani (ya da haklı) olduğu anlatılıyor...
OLAY Gazetesi yazarlarından Memduh Bayraktaroğlu ise olaya çok farklı bir boyutuyla bakıyor bugünkü (30.07.2012) yazısında...
Yazısının başlığında çok haklı olarak; "Suriye’de 'Şehit' kim? 'Leş' kim?.." diye sorgulayan Bayraktaroğlu şöyle bir giriş yapıyor:
Dikkat ediyor musunuz bilmem; Suriye ile ilgili tartışmalar, öngörüler, önermeler başladığında ilk plânda kullanılan bütün terimler "mezhep" ya da "ırk" farklılıklarıyla ilgili...
Konuşmalarda "fakir, zengin, orta halli, eğitimli, eğitimsiz, çağdaş, gerici" v.s. gibi sosyolojik ve ekonomik tanımlamalar hiç yok...
Yani; binlerce yıldır her savaş öncesi ve savaş sırasında olduğu gibi yine aynı şeyler gündemde:
"Irk ve Mezhep"...
İnsanlığın başına musallat olmuş en büyük iki belâ...
Çünkü savaşlarda en çok mezhebine körü körüne bağlanmışlar veya "ırkçı" gençler ölür, öldürür...
Suriye’de Esad yönetimine karşı kalkışma başladığı günden beri en çok duyduğum kelimeleri not ettim:
"Sünni, Alevi, Caferi, Nusayri, Kürt, Arap, Türk, Dürzî, Türkiyeli Arap Alevileri, Suriyeli Arap Alevileri, Iraklı Kürtler, Suriyeli Kürtler, Türkiyeli Kürtler, Iraklı Türkmenler, Suriyeli Türkmenler"...
Ey güzel insanlar!..
Bunların hepsi aynı zamanda Müslüman da değil mi?..
Makalesinin bundan sonrasında Müslüman'ın Müslüman'la neden savaştığını sorgulayan Bayraktaroğlu akalesini şöyle bitiriyor:
Bu savaşta ölenlerden hangi taraftakilerin “Şehit”, hangilerin “leş” olduklarını ulemadan biri açıklasa da öğrensek…
Memduh Bayraktaroğlu'nun bu ilginç makalesinin tamamını okumak için lütfen tıklayın.
