Bayan ve Bay Çelik...
Hiç bilmediğiniz, tanımadığınız yüzünü bile görmediğiniz bir insandan niçin nefret edesiniz?..
İnsanları seversiniz veya nefret edersiniz…
Her iki duygu da bir temele bir sebebe dayanır…
Hiç bilmediğiniz, tanımadığınız, yüzünü bile görmediğiniz bir insanı neden sevesiniz ki?..
Ya da…
Hiç bilmediğiniz, tanımadığınız yüzünü bile görmediğiniz bir insandan niçin nefret edesiniz?..
Ama…
Buna rağmen böyle birini veya birilerini sevebiliyor veya nefret edebiliyorsunuz…
Oysa sevdiğiniz ya da nefret ettiğiniz o kişi ya da kişiler değil…
Siz…
O kişi veya kişilerin yaptıkları bir şeyi, bir eserlerini, bir hasletlerini, bir becerilerini seviyorsunuzdur aslında, o kişiyi değil…
Veya…
Bir kişi veya kişiler öylesine hoşunuza gitmeyecek, genel kabul görmeyecek bir kusur işlemişlerdir ki; elinizde olmadan o kişi veya kişiler için kötü şeyler söylersiniz…
Sözü kendime ve yaptığım işe getireceğim…
Bu köşelerde bazen (Bugün alkışladığım Umur’u çok severim) hiç sevmediğim bir kişiyi alkışlayabiliyorum…
Çünkü alkışladığım o sevmediğim kişi değil, yaptığı iş…
Yazdığı yazı…
Soylu bir davranışı…
Benim sevmediğim insanlar benden çok daha iyi birer insan olabilecekleri gibi benden çok daha başarılı da olabilirler…
Ya da…
Bazen çok sevdiğim bir dostum için “kaybetti” diyorum…
Kaybeden sevdiğim o dostum değil…
Ya yazısında kullandığı üslûp…
Ya görüşleri…
Ya aşırı amigoluğu, v.s., v.s…
Erhan Çelik’i çok eleştirdim…
Ama eleştirdiğim Erhan Çelik değildi…
Ben onun benim penceremden yanlış görünen icraatlarını, davranışlarını eleştirdim…
Bugün ise Erhan Çelik ve eşi Gülben Ergen’i “Günün Kazananları” ilân edeceğim…
Gördüğüm kadar birbirlerine çok yakıştılar…
Önce sağlık ve huzur; sonra da mutluluk dolu bir yaşamı birlikte yaşamalarını dilerim…