Başbakan'ın Medya ile kavgası biter mi?
Karşılıklı menfaatler için kurulan dostluklar, en ufak bir çıkar çatışmasında kavgaya dönüşecektir
ADNAN BERK OKAN
Sarayın iki falcısı vardı. Padişah önce genç Falcıyı emretti…
“Falıma bak!”.
Ve cam küreye baktı genç Falcı…
Gördüklerini anlatıp anlatmamak konusunda bir süre kararsız kaldı…
Padişah gürledi:
“Ne gördüysen anlat hele Falcı!”.
“Devletlû Padişahım" diye yutkunda genç Falcı, "falınızda çıkana göre önce siz, sonra da iki şehzademiz Hakk'ın rahmetine kavuşuyorsunuz…”
“Urun kellesini!..”
Ve sonra yaşlı Falcıyı emretti Padişah…
Yaşlı Falcı kendinden emindi, az önce genç Falcının gördüklerini ve başına geleni de biliyordu…
“Falıma bak falcı ve anlat gördüklerini!..”
“Emriniz başım üstüne Devletlû Padişahım!..”
Yaşlı ve deneyimli Falcı gözlerini bir müddet cam kürede gezdirdikten sonra başını kaldırdı:
“Bir kötü bir de iyi haberim var Sultanım”…
“Önce kötü haberi söyle Falcı!”
“İki şehzademiz hakkın rahmetine kavuşacaklar Sultanım”…
“İyi haber ne?”
“Allah iki şehzademizin ölüm acısını size yaşatmayacak Devletlûm!”…
Sayın Başbakan, medyanın en tepe yöneticilerini davet ettiği sabah kahvaltısında son derecede “munis” açıklamalar yapmış…
Söylediklerinden umuda kapılmayan yok gibi…
Mevlâna’dan bir örnek de vermiş o arada:
“İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.”
Örnek harika…
Sayın Başbakan daha sonra da şunları söylemiş:
“Biz, medyanın, bize acı gerçekleri, çıplak gerçekleri gösteren, yapıcı eleştiride bulunan, yol gösteren bir ayna olmasını arzuladık ve arzuluyoruz.”
Bu sözlerden sonra Sayın Başbakan’ın dost arayışındaki samimiyetini test etmek gereksiz...
İki taraf da (Sayın Başbakan ve Medya) hemen harekete geçmeli…
Yanlış hatırlamıyorsam Şems, “Gönül kavga etmek için bir dost arar çünkü en güzel doğrular gerçek dostlarla yapılan kavgalardan sonra bulunur” demişti Mevlâna ile aralarında geçen tartışmalar için…
Yani gerçek dostlar gerektiğinde kavga ederek ama o kavga sürecinde karşılıklı olarak köprüleri atmadan, hakaretler yapmadan, yumruklar savurmadan bulmalılar doğruyu…
Yukarıda anlattığım öykü, aynı şeyleri farklı söyleme konusundaki maharet farkını aktarmak içindir...
Padişah’a " önce siz, sonra da iki şehzademiz Hakk'ın rahmetine kavuşuyorsunuz…” demek yerine, “Allah iki şehzademizin ölüm acısını size yaşatmayacak” demeyi tercih eden tecrübeli Falcı gibi söylenmeli gerçekler…
Gerek Sayın Başbakan gerekse de Medya ne yazık ki bu söylem tarzını benimsemiyor…
Oysa herkes gördüğünü söylese ama bunu belirli bir nezaket ölçüsü içinde yapsa hem gerçekleri göreceğiz, hem de kavga etmemiş olacağız…
O zaman Sayın Başbakan da çevresini sarmış kirli, paslı, tozlu aynalarda gördüklerine inanmaması gerektiğini anlayacak…
Haliyle o kirli, tozlu, paslı aynalar da kendilerini temizleyecekler…
Ya da Aydın Doğan’ın Çölaşan’a, Turgay Ciner’in de Coşkun’a yaptığı gibi patronlar tarafından temizlenecekler…
Ama...
Bu arada unutulmasın ki karşılıklı menfaatler için kurulan dostluklar, en ufak bir çıkar çatışmasında kavgaya dönüşecektir…
Bilmem anlatabildim mi?..
Ne dersiniz Sayın Başbakan ve değerli meslektaşlarım; çıkarsız ve kavgasız tartışmayı başarmak çok mu zor?..
[email protected]
Sarayın iki falcısı vardı. Padişah önce genç Falcıyı emretti…
“Falıma bak!”.
Ve cam küreye baktı genç Falcı…
Gördüklerini anlatıp anlatmamak konusunda bir süre kararsız kaldı…
Padişah gürledi:
“Ne gördüysen anlat hele Falcı!”.
“Devletlû Padişahım" diye yutkunda genç Falcı, "falınızda çıkana göre önce siz, sonra da iki şehzademiz Hakk'ın rahmetine kavuşuyorsunuz…”
“Urun kellesini!..”
Ve sonra yaşlı Falcıyı emretti Padişah…
Yaşlı Falcı kendinden emindi, az önce genç Falcının gördüklerini ve başına geleni de biliyordu…
“Falıma bak falcı ve anlat gördüklerini!..”
“Emriniz başım üstüne Devletlû Padişahım!..”
Yaşlı ve deneyimli Falcı gözlerini bir müddet cam kürede gezdirdikten sonra başını kaldırdı:
“Bir kötü bir de iyi haberim var Sultanım”…
“Önce kötü haberi söyle Falcı!”
“İki şehzademiz hakkın rahmetine kavuşacaklar Sultanım”…
“İyi haber ne?”
“Allah iki şehzademizin ölüm acısını size yaşatmayacak Devletlûm!”…
Sayın Başbakan, medyanın en tepe yöneticilerini davet ettiği sabah kahvaltısında son derecede “munis” açıklamalar yapmış…
Söylediklerinden umuda kapılmayan yok gibi…
Mevlâna’dan bir örnek de vermiş o arada:
“İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur.”
Örnek harika…
Sayın Başbakan daha sonra da şunları söylemiş:
“Biz, medyanın, bize acı gerçekleri, çıplak gerçekleri gösteren, yapıcı eleştiride bulunan, yol gösteren bir ayna olmasını arzuladık ve arzuluyoruz.”
Bu sözlerden sonra Sayın Başbakan’ın dost arayışındaki samimiyetini test etmek gereksiz...
İki taraf da (Sayın Başbakan ve Medya) hemen harekete geçmeli…
Yanlış hatırlamıyorsam Şems, “Gönül kavga etmek için bir dost arar çünkü en güzel doğrular gerçek dostlarla yapılan kavgalardan sonra bulunur” demişti Mevlâna ile aralarında geçen tartışmalar için…
Yani gerçek dostlar gerektiğinde kavga ederek ama o kavga sürecinde karşılıklı olarak köprüleri atmadan, hakaretler yapmadan, yumruklar savurmadan bulmalılar doğruyu…
Yukarıda anlattığım öykü, aynı şeyleri farklı söyleme konusundaki maharet farkını aktarmak içindir...
Padişah’a " önce siz, sonra da iki şehzademiz Hakk'ın rahmetine kavuşuyorsunuz…” demek yerine, “Allah iki şehzademizin ölüm acısını size yaşatmayacak” demeyi tercih eden tecrübeli Falcı gibi söylenmeli gerçekler…
Gerek Sayın Başbakan gerekse de Medya ne yazık ki bu söylem tarzını benimsemiyor…
Oysa herkes gördüğünü söylese ama bunu belirli bir nezaket ölçüsü içinde yapsa hem gerçekleri göreceğiz, hem de kavga etmemiş olacağız…
O zaman Sayın Başbakan da çevresini sarmış kirli, paslı, tozlu aynalarda gördüklerine inanmaması gerektiğini anlayacak…
Haliyle o kirli, tozlu, paslı aynalar da kendilerini temizleyecekler…
Ya da Aydın Doğan’ın Çölaşan’a, Turgay Ciner’in de Coşkun’a yaptığı gibi patronlar tarafından temizlenecekler…
Ama...
Bu arada unutulmasın ki karşılıklı menfaatler için kurulan dostluklar, en ufak bir çıkar çatışmasında kavgaya dönüşecektir…
Bilmem anlatabildim mi?..
Ne dersiniz Sayın Başbakan ve değerli meslektaşlarım; çıkarsız ve kavgasız tartışmayı başarmak çok mu zor?..
[email protected]