Başbakan'ın ayıbı kabul edilemez ama...
Hakaret ediyorum ama eleştiri yerine küfür ve hakaret etmeyi, iftira etmeyi yeğleyenlere hakaret ediyorum ki onlar bu hakaretlerin çok daha ağırlarına lâyıklar
ADNAN BERK OKAN
Ben şahsen bazı meslektaşlarımın onu bunu eleştirmesinden rahatsız değilim, olamam da…
Çünkü…
Ben de onlarla aynı şeyi yapıyorum…
Yani onlar siyasetçileri ve hatta çoğu kere (nedense) birbirini eleştiriyor;
ben de onları tenkit ediyorum…
Ancak…
Benim onları eleştirme sebebim; başkalarını (hem birbirlerini hem de siyasetçileri ve kimi bürokratları) eleştirirken kullandıkları “iğrenç üslûp”…
Bu kimileri birilerini eleştirmiyor aşağılıyorlar…
Hakaretler, küfürler ve en fenası “iftiralar” savuruyorlar…
“İftira” deyip geçmeyin; asfalttan beterdir…
Asfalt söküp atılır insanın üzerinden ama iftira bir yapıştı mı mümkün değil çıkmaz…
Başbakan da iftira edemez…
Sözü Başbakan’ın gazeteciler (daha çok da yazarlar) için yaptığı son eleştiriye getireceğim…
Başbakan eleştirilerinde haklı…
Ama…
“Kimden talimat alıyorsunuz biliyorum” derken aynı ayıbı, yani “iftira atma” ayıbını kendi yapıyor…
Başbakan bir bildiği varsa kanıtlarıyla birlikte söyleyecek…
Ya da;
sadece kendisine ve bakanlarına, bürokratlarına ilişkin “eleştiri sınırını aşan hakaret ve iftiralar” nedeniyle eleştirilerini yöneltip, kınayacak…
Ama…
“Kimden talimat alıyorsunuz biliyorum” diyerek bütün bir yazar gurubuna iftira atmayacak...
“Başbakan haklı” dedim…
Evet…
Başbakan’ın iftiraları hariç yazarlara yönelttiği eleştirilerde haklı olduğuna inanıyorum…
Yahu arkadaş;
Bu ülkenin genelkurmay başkanına “başbakanın yalakası” demek hangi ahlâka sığar?..
Bu ülkenin başbakanından asker arkadaşı bile olsa bulunduğu mevki itibariyle küçük adıyla hitap etmek; namuslu bir yazarın yapabileceği bir şey mi?..
Evet hakaret ediyorum…
Yani;
Ben burada aldığım/alacağım hiçbir tepkiyi umursamadan işte bu tür “edepsiz, ahlaksız, namussuz, şerefsiz” (evet hakaret ediyorum ama eleştiri yerine küfür ve hakaret etmeyi, iftira etmeyi yeğleyenlere hakaret ediyorum ki onlar bu hakaretlerin çok daha ağırlarına lâyıklar) olanlarını doluyorum parmağıma…
Ama…
Bütün her türlü hakareti hak eden bu insan müsveddelerine “iftira atmıyorum”..
Arkadaşlar!..
benim ilkem; “omurgasız” gazetecilere hadlerini bildirmektir…
Ve evet itiraf ediyorum…
Benden başka birileri de bunların omurgasızlıklarını, ilkesizliklerini, edepsizliklerini, namussuzluklarını, şerefsizliklerini, çıkarcılıklarını, güçlünün karşısında “el pençe”, zayıfın karşısındaysa “gizli pençe” (ayakkabının tabanına yapılır) duruşlarını yüzlerine vurunca zevkten dört köşe oluyorum…
Bunların bu kirli yüzüne tükürür gibi vuran kim olursa olsun (gazeteci olması şart değil) o kişiyi alkışlıyorum…
Mesleki kusur eleştirilir…
Allah aşkına ey vicdan sahipleri;
Elinizi vicdanınıza koyup cevap verin:
hanginiz bu ülkenin genelkurmay başkanına “eleştiri” amacıyla “başbakanın yalakası” demek edepsizliğini göze alabilirsiniz?..
Hanginizin vicdanı böyle bir şerefsizliği kabul edebilir…
Haaaa…
Genelkurmay başkanının eleştirilecek kusurları yok mu?..
Tabii ki var…
Olmaz olur mu?..
Hem de öylesine çok ki…
Ama bunlar “mesleki” kusurları, “insani” değil…
Ve bunların arasında asla kusur olarak kabul edilmemesi gerekeniyse, sivil iktidara bağlılığı, başbakan ve diğer bütün bakanlara gösterdiği saygıdır…
Demokratlık bir genelkurmay başkanının şeref madalyasıdır…
Geçmiştekiler gibi başbakan’ı azarlamayan, başbakanın huzurunda durması gerektiği gibi duran bir genelkurmay başkanına “başbakanın yalakası” diyenler; şeref fukarası, kara vicdanlı namussuzlardır…
Necaset yerine çıkanlar…
İşte bu nedenledir ki Başbakan Erdoğan’ın; “10 yıl önce kolaysa bir köşe yazarı böyle yazsaydı. Askere el pençe divan duranlar şimdi niye eleştiriye başladı" deyişine hak veriyorum…
Ve tekraren diyorum ki:
Bir genelkurmay başkanının mesleki hataları dururken onun demokratlığından, başbakana olan saygısından bahisle “yalaka” demek;
bir yazarın değil ancak necaset olarak çıkacakken bebek suretinde çıkmış olanların yapabilecekleri bir şerefsizliktir…