Balçiçek Pamir kötü konuk seçiyor
Bazen biz sırf okunabilmek için ilginç başlıklar atıyoruz ya işte öyle... Ama o başlıkları okur yutmuyor...
ADNAN BERK OKAN - TV-ELEŞTİRİ
Sevgili hem Bal hem Çiçek kardeş;
TV programının adı çok güzel...
Hani, bazen biz sırf okunabilmek için ilginç başlıklar atıyoruz ya işte öyle...
Ama o başlıkları okur yutmuyor...
Başlık için giriyor o köşeye fakat bakıyor dükkân boş, alabileceği değerde hiçbir fikri ürün yok; çekiyor gidiyor...
Senin program da (ne yazık ki) o yöne doğru koşuşturuyor...
İzleyici programın adına meftun...
Öyle ya "karşıt Görüş"...
Birbiri gibi düşünmeyen gerçek aydınlar, güncel bir konu üzerinde; akademik kanıtlar, belgeler, tarihteki izdüşümleri ve stratejik gelişimlerin doğuracağı siyasal sonuçları öğrenecekler...
Yani, gelecekle ilgili ışıkları yakalayıp o ışık izlerinden giderek gelecekte yaşanacak muhtemel siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylara göre kendi yollarını çizecekler...
Ama...
Yok be Balçiçek...
Dün gece de Prof. Ümit Özdağ hariç diğer dört kişide "görüntü" var ama "fikir" yoktu...
Çok mu aradın o dörtlüyü Allah aşkına?..
Örnek mi?..
Vereyim...
CHP Milletvekili Muharrem İnce meselâ..
Soyadı güzel ama kendisi fazla kalın...
Ve bence CHP'li falan değil...
Sadece Başbakan ve partisine karşı...
Ne bir analiz...
Ne bir öngörü...
Ne bir önerme yeteneği...
Dır, dır konuşuyor...
CHP'nin Fikri Akyüz'ü...
Kafiye düşürmeler falan...
Yanında oturan beyefendi (Prof. Vedat Bilgin) ise hem Profesör, hem de MHP MKY üyesi...
Az buz makam değil...
Gelecek seçimlerde baraj aşılırsa milletvekilliği garanti...
Ama "görüşü" yok ki...
MHP propagandası yapıp, genel başkanının ve MHP'li seçmenlerin gözüne girmeye gelmiş...
Ya karşıdakiler...
Aman Allah'ım!..
Nerden başlasam, nasıl anlatsam; bu sevimsizliği....
Onların da biri profesör, diğeri doçent...
Doçent olan (Mazhar Bağlı) aynı zamanda Ak Parti MYK üyesi...
Yani onun da gelecek seçimlerde milletvekilliği garanti...
Bu geleceğin Ak Parti milletvekili Kürt'ler için şöyle diyor:
"Kürt vatandaşın 'etnik'liği çiğ köfteyi sevmek kadardır..."
Vay anam be...
Bu arkadaş (eğer Urfa'dan olursa) milletvekili adayı olduğunda BDP'liler (% 10 barajı kalkmazsa bağımsız Kürt adaylar) Bağlı'nın bu muhteşem(!) sosyolojik tespitini duyursunlar yeter...
Bulunduğu liste toptan güme gider...
Dün gece, "Ak Parti'yi nasıl küçük düşürürüz?" diye plan yapılsa, bulunacak en "doğru" isimdi...
Ve kara kaşlı, kara gözlü, eksik sözlü arkadaşın yanında oturan Yasin Aktay...
Profesör olanı yani...
Çok profesör dostum var ama içlerinde şimdilik sonu "muş, miş, mış"la biten haber üzerine yorum yapan yok..
Zaten o yolu tercih ettikleri anda dostluğumuzun da gideceğini bilirler...
Hele Öcalan'la yapılan bir "sözde pazarlık" anlatışı vardı ki...
Hani yetkim ve imkânın olsa ekrana girip yakasından tutacak, "ver şu profesörlük ünvanını geri bakayım" diyecektim...
"Kara Mizah" bile, Yasin Hoca'nın mışlı, mişli, muşlu haber - yorumu yanında bembeyaz kalırdı...
Çünkü...
Öcalan teslim alındığında devlete demiş ki, "emredin bütün silahlı adamlarımı silahlarıyla teslim edeyim"...
O güne kadar 15 yıldır terörle mücadele eden, 40 binden daha fazla yurttaşının ölümüne sepeb olan ve halen devam eden bu kanlı savaşın bitmesini isteyen Devlet demiş ki; "Yok yok olmaz Apo kardeş... Sen en iyisi mi Tunceli taraflarında birkaç bin kişilik bir gurup bırakıver..."
İnanmadınız mı?..
İki gözüm önüme aksın aynen böyle anlattı...
Mış, miş, muş...
Ve değerli dostlar!..
Bu dördünün arasına nasılsa "düşmüş" Ümit Özdağ, işte o profesör lâkaplı Fatih Hoca'nın haddini bildirdi de biraz olsun rahatladık...
Peki sen ne yaptın bu arada Balçiçek?..
Hiç...
Hiç bir şey yapmadın...
Sürekli "reklâmlara gideceğiz" dedin durdun...
Yönetimi elinden kaçırdın...
Konukların kendileri çaldı, kendileri oynadılar...
Formdan düştün Balçiçek...
En fenası, soru sorup konuklarının görüşlerini aktarmaları için onları deşeceğine kendin coşuyorsun...
Bana (izleyiciye) ne senin fikirlerinden?..
Ben ekran karşısına senin fikirlerini değil, konuklarının fikirlerini öğrenmek için oturuyorum...
Ama sen maşallah hepsinden baskınsın...
Ve sevgili Balçiçek...
Çok fazla sayıda "Şey" diyorsun...
Amman ha!..
Bir konuşmacının ya da moderatörün en büyük hatalarının başında gelir "şey" deyip durmak...
"Şey" sözlükte karşılığı olmayan "şey" (bak işte böyle) için kullanılır...
Ama bir partiden söz edilirken, "şey parti" denmez... Veya "sayın şey"...
İşletme İktisadı hocamız Ord. Prof. Suat Keskinoğlu "şey" diyen öğrencinin yüzüne bile bakmaz, kafasını başka tarafa çevirir, "senin gibi bir konuşma özürlüyü dinleyemem" mesajı verirdi...
Sen ve konuklarının olduğu bir mekânda hocamız olsaydı, yüzü duvara dönük otururdu herhalde...
Az daha unutuyordum...
Prof. Ümit Özdağ, siyasi görüş olarak (bana göre) fazla milliyetçi...
Gelişmiş dünyaya pek sıcak bakmıyor gibi...
Küresel ekonomi ve aktörleri pek sevmediği de belli ama konuşmalarının hiçbir yerine ideolojisini karıştırmıyor...
Tarihe dönüp bakıyor fakat tarihi ayna olarak kullanıyor...
O aynada geleceği gösterip, öngörülerini aktarıyor...
Aylar önce, PKK terörünün yaz başında artacağını söylediğinde televizyon ekranında ona itiraz eden konuşmacı ve moderatörler şimdi utanmadan, sıkılmadan " böyle olacağını ilk defa ben yazdım, söyledim" diyorlar...
Ümit Özdağ da olgunlukla ama mutlaka içinden de gülerek dinliyor...
Hâsılı Balçiçek kardeş;
Gel sen bu ekran sevdasını daha az bir süreye indir...
Tekrarlarla beraber neredeyse günde 10 saat ekrandasın...
Bıktıracaksın milleti sonunda...
Özlet kendini biraz özlet kızım..
Hacı anacığım der ki:
"Seyrek git dostuna, dursun ayak üstüne;
sık gidersen dostuna, yatar kıçı üstüne"...
Benden sana bir amca, bir ağabey tevsiyesi; programlarını seyrelt yoksa bir süre sonra başka televizyonlara "konuk" olarak bile çağırılmazsın...
[email protected]
Sevgili hem Bal hem Çiçek kardeş;
TV programının adı çok güzel...
Hani, bazen biz sırf okunabilmek için ilginç başlıklar atıyoruz ya işte öyle...
Ama o başlıkları okur yutmuyor...
Başlık için giriyor o köşeye fakat bakıyor dükkân boş, alabileceği değerde hiçbir fikri ürün yok; çekiyor gidiyor...
Senin program da (ne yazık ki) o yöne doğru koşuşturuyor...
İzleyici programın adına meftun...
Öyle ya "karşıt Görüş"...
Birbiri gibi düşünmeyen gerçek aydınlar, güncel bir konu üzerinde; akademik kanıtlar, belgeler, tarihteki izdüşümleri ve stratejik gelişimlerin doğuracağı siyasal sonuçları öğrenecekler...
Yani, gelecekle ilgili ışıkları yakalayıp o ışık izlerinden giderek gelecekte yaşanacak muhtemel siyasi, ekonomik ve toplumsal olaylara göre kendi yollarını çizecekler...
Ama...
Yok be Balçiçek...
Dün gece de Prof. Ümit Özdağ hariç diğer dört kişide "görüntü" var ama "fikir" yoktu...
Çok mu aradın o dörtlüyü Allah aşkına?..
Örnek mi?..
Vereyim...
CHP Milletvekili Muharrem İnce meselâ..
Soyadı güzel ama kendisi fazla kalın...
Ve bence CHP'li falan değil...
Sadece Başbakan ve partisine karşı...
Ne bir analiz...
Ne bir öngörü...
Ne bir önerme yeteneği...
Dır, dır konuşuyor...
CHP'nin Fikri Akyüz'ü...
Kafiye düşürmeler falan...
Yanında oturan beyefendi (Prof. Vedat Bilgin) ise hem Profesör, hem de MHP MKY üyesi...
Az buz makam değil...
Gelecek seçimlerde baraj aşılırsa milletvekilliği garanti...
Ama "görüşü" yok ki...
MHP propagandası yapıp, genel başkanının ve MHP'li seçmenlerin gözüne girmeye gelmiş...
Ya karşıdakiler...
Aman Allah'ım!..
Nerden başlasam, nasıl anlatsam; bu sevimsizliği....
Onların da biri profesör, diğeri doçent...
Doçent olan (Mazhar Bağlı) aynı zamanda Ak Parti MYK üyesi...
Yani onun da gelecek seçimlerde milletvekilliği garanti...
Bu geleceğin Ak Parti milletvekili Kürt'ler için şöyle diyor:
"Kürt vatandaşın 'etnik'liği çiğ köfteyi sevmek kadardır..."
Vay anam be...
Bu arkadaş (eğer Urfa'dan olursa) milletvekili adayı olduğunda BDP'liler (% 10 barajı kalkmazsa bağımsız Kürt adaylar) Bağlı'nın bu muhteşem(!) sosyolojik tespitini duyursunlar yeter...
Bulunduğu liste toptan güme gider...
Dün gece, "Ak Parti'yi nasıl küçük düşürürüz?" diye plan yapılsa, bulunacak en "doğru" isimdi...
Ve kara kaşlı, kara gözlü, eksik sözlü arkadaşın yanında oturan Yasin Aktay...
Profesör olanı yani...
Çok profesör dostum var ama içlerinde şimdilik sonu "muş, miş, mış"la biten haber üzerine yorum yapan yok..
Zaten o yolu tercih ettikleri anda dostluğumuzun da gideceğini bilirler...
Hele Öcalan'la yapılan bir "sözde pazarlık" anlatışı vardı ki...
Hani yetkim ve imkânın olsa ekrana girip yakasından tutacak, "ver şu profesörlük ünvanını geri bakayım" diyecektim...
"Kara Mizah" bile, Yasin Hoca'nın mışlı, mişli, muşlu haber - yorumu yanında bembeyaz kalırdı...
Çünkü...
Öcalan teslim alındığında devlete demiş ki, "emredin bütün silahlı adamlarımı silahlarıyla teslim edeyim"...
O güne kadar 15 yıldır terörle mücadele eden, 40 binden daha fazla yurttaşının ölümüne sepeb olan ve halen devam eden bu kanlı savaşın bitmesini isteyen Devlet demiş ki; "Yok yok olmaz Apo kardeş... Sen en iyisi mi Tunceli taraflarında birkaç bin kişilik bir gurup bırakıver..."
İnanmadınız mı?..
İki gözüm önüme aksın aynen böyle anlattı...
Mış, miş, muş...
Ve değerli dostlar!..
Bu dördünün arasına nasılsa "düşmüş" Ümit Özdağ, işte o profesör lâkaplı Fatih Hoca'nın haddini bildirdi de biraz olsun rahatladık...
Peki sen ne yaptın bu arada Balçiçek?..
Hiç...
Hiç bir şey yapmadın...
Sürekli "reklâmlara gideceğiz" dedin durdun...
Yönetimi elinden kaçırdın...
Konukların kendileri çaldı, kendileri oynadılar...
Formdan düştün Balçiçek...
En fenası, soru sorup konuklarının görüşlerini aktarmaları için onları deşeceğine kendin coşuyorsun...
Bana (izleyiciye) ne senin fikirlerinden?..
Ben ekran karşısına senin fikirlerini değil, konuklarının fikirlerini öğrenmek için oturuyorum...
Ama sen maşallah hepsinden baskınsın...
Ve sevgili Balçiçek...
Çok fazla sayıda "Şey" diyorsun...
Amman ha!..
Bir konuşmacının ya da moderatörün en büyük hatalarının başında gelir "şey" deyip durmak...
"Şey" sözlükte karşılığı olmayan "şey" (bak işte böyle) için kullanılır...
Ama bir partiden söz edilirken, "şey parti" denmez... Veya "sayın şey"...
İşletme İktisadı hocamız Ord. Prof. Suat Keskinoğlu "şey" diyen öğrencinin yüzüne bile bakmaz, kafasını başka tarafa çevirir, "senin gibi bir konuşma özürlüyü dinleyemem" mesajı verirdi...
Sen ve konuklarının olduğu bir mekânda hocamız olsaydı, yüzü duvara dönük otururdu herhalde...
Az daha unutuyordum...
Prof. Ümit Özdağ, siyasi görüş olarak (bana göre) fazla milliyetçi...
Gelişmiş dünyaya pek sıcak bakmıyor gibi...
Küresel ekonomi ve aktörleri pek sevmediği de belli ama konuşmalarının hiçbir yerine ideolojisini karıştırmıyor...
Tarihe dönüp bakıyor fakat tarihi ayna olarak kullanıyor...
O aynada geleceği gösterip, öngörülerini aktarıyor...
Aylar önce, PKK terörünün yaz başında artacağını söylediğinde televizyon ekranında ona itiraz eden konuşmacı ve moderatörler şimdi utanmadan, sıkılmadan " böyle olacağını ilk defa ben yazdım, söyledim" diyorlar...
Ümit Özdağ da olgunlukla ama mutlaka içinden de gülerek dinliyor...
Hâsılı Balçiçek kardeş;
Gel sen bu ekran sevdasını daha az bir süreye indir...
Tekrarlarla beraber neredeyse günde 10 saat ekrandasın...
Bıktıracaksın milleti sonunda...
Özlet kendini biraz özlet kızım..
Hacı anacığım der ki:
"Seyrek git dostuna, dursun ayak üstüne;
sık gidersen dostuna, yatar kıçı üstüne"...
Benden sana bir amca, bir ağabey tevsiyesi; programlarını seyrelt yoksa bir süre sonra başka televizyonlara "konuk" olarak bile çağırılmazsın...
[email protected]