ANALİZ

Bak Postacı geliyor?..

Yıllar önce "Postaaa!" sesinin verdiği ümit yok artık ne yazık ki... Aksine;

Bak Postacı geliyor?..
ADNAN BERK OKAN

Mehmet Yakup Yılmaz, "Aşk"ı anlattığı yazısının bir yerinde şöyle diyor:
"...... elinde cep telefonu, 'Şimdi arayacak' diye bekleyen kaç kişi var acaba?"
Yılmaz'ın burada "bekleyen" ve "beklenen"den kastı "Aşık" elbette...

Ben ve benim kuşağım, elinde cep telefonu, “şimdi arayacak” diye bekleyenlerden değiliz...
Ben "Postacı Yolu" gözleyenlerdenim...
Postacı Naim abinin yolunu gözlediğim o dönemde hiçbir kere bile aklımdan, "biliyorum ayıracak bu son mektup ikimizi" sözleri geçmedi (Yıldırım Gürses; Nihavent)...
Aşkıma güvenmekten mi kaynaklanıyordu, aşığıma inançtan mı hiç hatırlamıyorum...
Tek hatırladığım ve hiç unutamayacağım şey "mektupların en güzelinin geleceği" umuduyla beklediğim ve Naim abinin halen kulaklarımdan gitmeyen "Postaaa" sesidir...

En kederli (kişisel veya çevremle ilgili nedenlerle) günümde bile hep umudu yazdım sevgilime...
Gelecekte yaşanacak güzelliklere nasıl yeni hayaller katabileceğimizi yazdım...
Sevgilim de aynı şeyi yaptı...
Aksi halde bir yılı, birbirine 900 km uzaklıkta iki ayrı şehirde ve lise sıralarında; diğer yedi yılı ise el ele, göz göze, diz dize ve yaşanabilecek en değerli mutluluklarla geçen toplam sekiz yıl, her senesi bir öncekinden daha sevgi dolu, daha umutlu, daha heyecanlı geçebilir miydi?..

Ve şimdi dönüp baktığımızda, 42 yılın sanki bir rüzgâr ve bir su gibi akıp geçtiğini görüyoruz...
Artık çatallaşmaya başlamış sesimle söylüyorum Erol Sayan'ın, Behiç Koryürek'in şiirinden bestelediği o güzelim Rast şarkısını...

Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar
Zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aksın.
Sen; gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes olarak kalacaksın.

Eğer aşkınız gözlerinizde bir renk, kulaklarınızda bir ses  ve içinizde bir nefes değilse...
Ve eğer daha en başından itibaren kendinizi "kocanızın karısı" ya da "karınızın kocası" olarak kabul ediyorsanız...
Ve eğer cep telefonuzun sesini bile sadece ondan geldiğinde çalan bir melodiye ayarlamamışsanız...
Ve o melodi çaldığında onu ne kadar çok sevdiğinizi, onunla nasıl da mutlu olduğunuzu düşünüp Allah'a şükretmiyorsanız...
Ve halen O'nu öptüğünüzde ilk öpücük kadar heyecanlı değilseniz...
Siz hiç yaşamamışsınız...

Ve sevgili dostlar;
Yine postacımıza dönersem böyle güzel bir pazar gününde belki içinizi karartacağım ama biliyorsunuz ki yaşadığınız kederli günler olmasaydı, mutluluklarınızın değeri anlaşılamazdı...
O halde söyleyim:

Ne yazık ki yıllar önce "Postaaa!" sesinin verdiği ümit yaşanmıyor günümüzde...
Aksine; "ceza", "icra" veya "vergi" mahkemelerinden başka bir şey taşımayan günümüz postacılarını görünce "içim cızzz" ediyor...
Ama...

Yine de mutluyuz...
Çünkü...
Çooookkk seviyor, çooookkkk seviliyoruz...
Çünkü günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar ve haliyle zaman sanki bir rüzgâr ve bir su gibi aktığı halde; ben O'nun; O, benim gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses ve içimde bir nefes...
Ve...
Böylece devam edecek...

[email protected]
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar