Ayşe Arman kazandı...
“Kadınları değil sapıkları tecrit edin!” başlıklı yazın nedeniyle tebrikler Ayşe Arman… Ve teşekkürler… Kazandın…
Sigara sağlığa zararlıdır…
Kapalı mekânlarda içilmesi yasaktır…
Neden?..
*
Çünkü…
Sigara kapalı alanda sadece içeni değil; içmeyeni de “duman altı” eder…
İçmeyenin de ciğerlerini zehirle doldurur…
*
Bir içicinin, içmeyeni de zehirlemesi temel insan hak ve özgürlüklerinin ihlalidir.
O nedenle, uygar ülkelerde (Türkiye’de de) kapalı mekânlarda sigara içmek yasaktır…
*
Yasaklardan nefret eden biri olmama rağmen en çok sevdiğim yasaktır sigara yasağı…
*
Peki…
Kocası önündeki makarnayı hapır hüpür midesine indirirken…
Peçeli bir kadının…
Makarnayı ağzına atabilmek için önce peçesini aralayıp, sonra da çatalındaki makarnayı ittire kaktıra ağzına atması, temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı değil midir?..
*
En az kocası kadar “özgür” olması gereken kadını peçenin altına gizleyen…
Onun da kendisi gibi rahatlıkla yemek yemesini engelleyen kocasının yaptığı, temel hak ve özgürlük ihlali değil midir?..
Buna sebep olan koca cezalandırılmamalı mıdır?..
*
Nereden mi çıktı?..
Söyleyeyim…
*
Bugünkü Hürriyet’te Ayşe Arman’ın “Kadınları değil sapıkları tecrit edin!” başlığı altında yayımlanan yazısını okuyunca, geçtiğimiz hafta Atatürk Havaalanında tanık olduğum o sahneyi hatırladım da oradan…
*
Ve Ayşe’nin yazısını bitirdikten sonra kendi kendime şöyle söylendim:
“Bir insan için hayatın en zor tarafı, İslâm ülkelerinde kadın olmaktır…”
*
Tebrikler Ayşe Arman…
Ve teşekkürler…
Kazandın…
KADINLARI DEĞİL SAPIKLARI TECRİT EDİN!
PEMBE vagon cıssssssssssss!
Hangi amaçla bu karar alınıyor olursa olsun...
Hayır diyoruz, hayıııııır!
Çünkü felaket.
Çağdışı.
Geri.
Ve kadınları tecrit eden bir anlayışın eseri.
Kadın-erkek eşitliğine aykırı.
İstemiyoruz pembe otobüs, istemiyoruz pembe vagon!
Biz pembe alanlara sıkıştırılmak istemiyoruz!!!
Her alanda, engellenmeden var olabilmek istiyoruz.
Güvenli ve huzurlu bir şekilde yaşayabilmek istiyoruz.
Günün her saatinde, her yerde güvenli bir şekilde dolaşabilmek istiyoruz.
Tıkma yani bizi pembe vagona!
Kadınları, pembe vagona tıkmak demek, “Siz, erkeklerden ayrı, farklı bir cinssiniz ve farklı muameleye tabi tutulmalısınız!” anlamını taşıyor...
*
Böyle bir kararı iyi niyetle almış olsanız bile yanlış!
Ayrıca ayrımcı bir uygulama.
Ve asla çözüm değil!
Çünkü sorun, kadınların erkeklerle aynı alanı paylaşması değil! Sorun, katillerin, sapıkların, tecavüzcülerin, tacizcilerin, kadınları kendilerinin kölesi zannedenlerin, tüm yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması...
Ne yazık ki bu ülkede kalıyor.
Caydırıcı yaptırımlar olmadığı için, bu erkek egemen anlayışla mücadele edilmediği için bu Allah’ın belası sapıkların, tecavüzcülerin, tacizcilerin ardı arkası kesilmiyor.
Yani çözüm de kadınları tecrit etmek değil, o aşağılık adamları teşhir etmek, caydırıcı şekilde cezalandırmak.
*
Peki pembe vagona binmeyi reddeden kadınların durumu ne olacak?
Onları “namussuzluk”la mı suçlayacaksınız kafadan?
Sizin tecrit alanlarınızı kullanmadıkları için damgalanmış olmayacaklar mı?
Tacizlere daha açık hale gelmeyecekler mi?
Yani pembe vagona şiddetle karşıyız.
Kadınların değil, sapık zihniyetli, kadın düşmanı erkeklerin tecrit edilmesini, ıslah edilmesini ve kadınlarla birlikte, insana yakışır bir şekilde yaşamayı öğrenmelerini istiyoruz!!!
SEN ÇOK YAŞA KAGİDER!
KAGİDER, bu ülkede beni en umutlandıran kurumlardan biri.
KAGİDER’li kadınlar da müthiş!
Geçen hafta şahane bir etkinliklerine katıldım.
Ve bir kere daha kadın gücüne, kadın dayanışmasına hayran oldum.
KAGİDER’in 2010 yılında başlattığı bir proje var: Geleceğin Kadın Liderleri Projesi.
Bence ayakta alkışlanacak bir proje.
Genç kadınları iş hayatına hazırlamak, onların yetkinliklerini ve profesyonel iletişim ağlarını artırarak iş hayatına güçlü bir başlangıç yapmalarını amaçlıyor.
2010’de Dünya Bankası tarafından fonlanan projenin yürütücüsü KAGİDER.
2011 yılından itibaren de Sanofi Türkiye’nin kurumsal desteğiyle yürütülmekte.
Ne mi yapıyorlar?
Türkiye genelinde, üniversiteden yeni mezun başarılı genç kadınları seçip iş hayatına hazırlamak için eğitiyorlar.
Sonra iş arama süreçlerinde 6 ay boyunca mentorlük veriyorlar.
Bitmedi, işe yerleşme süreçlerini takip ediyorlar.
Bugüne kadar 500 mezun vermişler.
GKL’li olmak bir onur onlar için, “kız kardeş” gibi hissediyorlar, hiç kopmuyorlar, sürekli irtibat halindeler, birbirlerine geliştiriyorlar ve destek oluyor.
Çok çok hoşuma gitti.
Zaten proje o kadar çok ödül almış ki dünyanın her tarafından...
Ne diyeyim, yaşasın KAGİDER!
Yaşasın Geleceğin Kadın Liderleri!
ZEYTİNE KARŞI 7. HAMLEYDİ YİNE PÜSKÜRTÜLDÜ!
BAKIN, bir kere daha gördük. Ses çıkarınca, itiraz edince, direnince birtakım şeyler değişiyor, olumlu sonuçlar elde edilebiliyor. Alın size zeytinlikler meselesi. Bir karar aldılar, zeytinlikleri tesis yapımına açacaklardı. Bütün ülke ayağa kalkınca, itiraz edince, tasarı geri çekildi. Ama bu 7. kez gelişiydi. İleride, yine bu saçmalığın önümüze gelip gelmeyeceği belli değil. Greenpeace Akdeniz Avukatı Deniz Bayram’la olayın vahametini konuştuk...
Tasarının tam içeriği neydi?
- Türkiye’de zeytin ağaçları yasal koruma altında. Hiç kimse, hiçbir zeytin ağacını kesemez, zeytinliklerin 3 kilometre uzaklığına zeytinyağı fabrikası haricinde hiçbir sanayi tesisi kuramaz. Mevcut yasa, bu durumu hiçbir tereddütte yer vermeyecek şekilde engelliyor. Geçen hafta tartışılan tasarı ise, tam da bunu değiştirmeye çalışıyordu. Zeytinlik alanlarında her türlü sanayi tesisinin kurulmasının önünü açacaktı.
Eğer bu felaket tasarı yasalaşsaydı, Türkiye ne kaybedecekti?
- Mevcut “Zeytini Koruma Kanunu” sayesinde, Türkiye’de son yıllarda zeytinlik alanlar çok büyüdü. Zeytin ihracatından elde edilen gelir, 2015-2016 döneminde 55 milyon dolar. Yani ölümsüz ağaç zeytin, aynı zamanda Türkiye’nin en önemli gelir kapılarından biri.
Şu anda Türkiye’de, 171 milyon zeytin ağacı var. Toplamda 750 binden fazla aile geçimini zeytinden sağlıyor. Yaklaşık 10 milyon insan zeytin sektöründen geçiniyor. Türkiye, bu kanun sayesinde, dünyanın sayılı zeytin üreticisi ülkelerinden biri oldu. 2023 yılında, dünya ikincisi olmayı hedefliyoruz! Tüm bu istihdamın, bu başarının, bu gelirin kaynağı da zeytinliklerimiz!
Peki o zaman, Yırca’daki ağaçlar 2014’te, mevcut Zeytini Koruma Kanunu yürürlükteyken nasıl kesildi?
- Büyük bir hukuksuzluktu! O dönemde de zaten mevcut yasanın değiştirilmesi planlanıyordu. 6000 zeytin ağacının katledilmesinden sonra, oraya yapılması planlanan enerji projesine da yasa değişikliğine büyük bir tepki oluştu. Böyle olunca, tasarı o zaman da rafa kaldırıldı! Proje de hukuka aykırı olduğu için, mahkeme tarafından iptal edildi. Yani zeytinleri koruyan yasanın değiştirilmek istenmesi yeni değil. Daha önce meclise 6 kez değişiklik önerisi geldi. Bu 7’nci. Her defasında toplumsal baskı sayesinde geri çekiliyor. Ama yeni bir fırsatta, tekrar gündeme geleceği kesin. O yüzden hep tetikte olup direnmek lazım...