Ayşe Arman gazeteciliğini anlayabilmek...
Diğer meslektaşları film kaplı pencerelerin arkasından seyrettikleri nemli İstanbul sokaklarına bakarak yazarlarken makalelerini, Ayşe sahaya indi…
GAZETECİLER.COM – Bilinmeyen tarafa ulaşmanın tek yolu soru sormaktır…
Soru yoksa cevap da yoktur…
Cevap yoksa, “bilgi” olur mu?..
Ayşe işte bunu yapıyor…
Soruyor…
Ben, Nuriye Akman’ı…
Neşe Düzel’i…
Balçiçek Pamir’i işte bu yüzden çok severim…
Sordukları için severim yani…
Çocukluk yıllarımızda da çok soru soran, daha çok bilmiyor muydu?..
Bilinmeyeni aramak, belâ aramaktır aynı zamanda…
Bilinende gizlenip kalmak ise belâdan kaçmaktır…
Nice meslektaşı bilinene sığınırken Ayşe Arman, bilinmeyene doğru yelken açmaktadır…
Belâya doğru yani…
Elbette hırpalanacak…
Saldırılara uğrayacak…
Yaralanacaktır…
Buraya kadar “giriş” bölümü…
Şimdi artık, Ayşe Arman gazeteciliğini sevdiğimi söyleyebilirim…
Çünkü Ayşe, gazetecilikte değişimin öncüsü…
Değişim ise işte böyle bir şey…
Hiç lâmı cimi yok…
Gazetecilik anlayışı da değişecek…
Değişmeli…
Bir roman yazarı nasıl kıyafet değiştirip bir lokantada garsonluk yaparak romanını hazırlıyorsa; bir gazeteci de anlatmak istediği sosyal gurupların arasına karışıp onlar gibi giyinecek, onlar gibi yaşayacak…
Aslında çok yeni değil Ayşe’nin yaptığı…
Çok eskiden de vardı ancak…
Plaza gazeteciliği ile birlikte unutulduğu için şimdi yadırganıyor…
Diğer meslektaşları film kaplı pencerelerin arkasından seyrettikleri nemli İstanbul sokaklarına bakarak yazarlarken makalelerini, Ayşe sahaya indi…
O’nu eleştirenlerin görüşlerine de saygım var ancak hasetlik yaparak Arman’a hakaret edenleri kınıyorum…
Biraz minübüs arkası yazısı gibi olacak ama “kıskanmayın ne olur, çalışın sizin de olur”…
Evet aynen böyle…
Ayşe Arman’ı kıskanacaklarına onlar da genç kadın gibi sahaya inseler çok daha iyi yaparlar…
Unutmayalım...
[page_end]
Medya “istihbarattır”…
Medya “çözüm önerendir”…
Medya “örnektir”…
Medya araştırıp bulan, okuyucusuna sunandır…
Arman da işte bunu yapıyor…
Hiç mi hatası yok?..
Olacak tabii…
İcraatla kabahat kardeştir…
İcraat varsa kabahat da olacaktır…
İcraat yapıp hataları olan Ayşe'yi, yüksek kulelerde oturup hiçbir icraatları olmayanlara tercih ederim…
Keşke haşemalı halini “sosis”e benzetmeseydi ama…
Buna rağmen o kadar dürüst davranıyor ki…
Oysa kendince karşı mahalle olan o kesim insanlarına yaranabilmek için yalan da söyleyebilirdi…
Neyse…
Ayşe insanlığın bütününü değilse de kendi yaşadığı toplumu dönüştürmeye çalışıyor gibi…
Ben bu tür insanların kavga edilmesi gereken değil, anlaşılmaya çalışılması gereken insanlar olduğu kanısındayım…
Hatta Nihal Bengisu Karaca’ya da o gözlükle bakıyorum…
O da kendi içinde yaşadığı sosyal gurupları yenileştirmeye, dönüştürmeye çabalıyor…
İlle de başını başka türlü bağlaması değil buradaki dönüşüm…
Bu dönüşüm olaylara farklı pencerelerden bakabilme yeteneğinin geliştirilmesi dönüşümü…
Önemli olan, bu değişim sürecini de kavgayla heba etmemektir…
Adnan Berk Okan
14.07.2009