'Aylin Duruoğlu' olayından ne anlamalıyız?
Aylin Duruoğlu tahliye olduktan sonra ilk röportajı telefonla da olsa Ayşe Arman'a verdi. Duruoğlu çarpıcı açıklamalarda bulundu...
GAZETECİLER.COM
Devrimci Karargah soruşturması kapsamında tutuklanan gazeteci Aylin Duruoğlu tahliye olduktan sonra ilk röportajı telefonla da olsa Ayşe Arman'a verdi. Cezaevinde 10 ay kaldıktan sonra tahliye olan Vatan gazetesi internet sitesinin yayın yönetmeni Aylin Duruoğlu ilginç açıklamalar yaptı. Duruoğlu yaşadığı sürecin kişisel bir hikaye değil sosyal bir sorun olarak tartışılmasını istiyor.
Aylin’le 10 ay sonra telefonda...
VATAN Gazetesi internet editörü Aylin Duruoğlu, üniversiteden bir arkadaşıyla kitabının tanıtılması için yemek yedi diye, hayatının 10 ayını cezaevinde geçirdi. Ne kadar duru, ne kadar sade bir cümle gibi duruyor değil mi? Ama alın o cümleyi kendi hayatınıza uygulayın...
10 ay sonra hâkim karşısında çıktı, sorduğu sorulara “Hayır” dedi ve beraat etti. Onu aradım -aşağıda da okuyacaksınız- o, bu olayların kişisel bir öykü olarak değerlendirilmesine karşı, sistemin değişmesini istiyor, gazetecilerin bunun için ısrar etmesini, mücadele etmesini savunuyor...
- Aylin nihayet özgürsün. Ne denir, nasıl denir bilmiyorum açıkçası. Öncelikle, hoş geldin aramıza... Nasıl değerlendiriyorsun olup biteni, hâkim karşısına çıkabilmek için cezaevinde beklediğin o 10 ayı...
Önce şu konuda anlaşalım: Bu kişisel bir felaket değil... Bireysel bir talihsizlik öyküsü de değil... Böyle yansıtılmasını istemiyorum. Biz gazetecilerin sorumluluğu, bu konuda neden bu kadar çok sıkıntı yaşandığını, neden bu kadar çok tutuklama kararı verildiği düşünmek, araştırmak, yazıp çizmek olmalı...
- Anladım, sadece senin hikâyen gibi yansımasını istemiyorsun...
Aynen...
- “Özgürlük senin için ne anlama geliyor? Çıkar çıkmaz ne yaptın? Kendini nasıl hissediyorsun?” gibi sorular da istemiyorsun...
İstemiyorum, çünkü bunları öğrenmenin bir faydası yok... Meseleye buradan bakmayı, yanlış buluyorum... Biliyorum benim tartışılmasını istediğim konular, renkli değil, hatta can sıkıcı gibi geliyor bize. Ama biraz daha hassas olmalıyız sanki. “Hele bir içeri atalım, masumsalar çıkarlar mantığı”nın yanlışlığı vurgulamak gerekiyor. Ben beraat edeceğime inanıyorum. Hiç öfke, isyan duymuyorum. Hâlâ ülkemi çok seviyorum ve hâlâ hukuka ve adalete inanıyorum. Bu kadar...
- Kırgınlık ve kızgınlık...
Hayır, hiç yok...
- Her şeyin üzerine soğuk su içip, hayata devam mı edeceksin?
Hayır işte... Hiçbirimiz hiçbir şey olmamış gibi devam edemeyiz, çünkü yarın hepimizin başına gelebilir. Sorunumuz ne, neden bunları yaşıyoruz bunları öğrenmeye, anlamaya çalışalım...
- Çok çok haklısın. Her olayda, iyi niyetle “Bunu toplumsal bir harekete çevirelim” diyoruz ama bir süre sonra herkes kendi hayatına dönüyor...
Çünkü peşinden gitmiyoruz... Bir olayın haber değeri, izlenilebilirliği bizim için iki gün... Bir kere bu anlayışın değişmesi lazım. Çünkü her gün oluyor. Bugün de var...