KULİS

Aydıntaşbaş ile Beki birlikteliğinin perde arkası!..

Bunun üzerine Cumhuriyet’ten Ali Sirmen ve Orhan Bursalı düşünüldü Akif Bey’e partner olarak…

Aydıntaşbaş ile Beki birlikteliğinin perde arkası!..

GAZETECİLER.COM (ÖZEL/ KULİS HABER) 

Kulis yazıları yazabilmek için güvenilir kaynaklarınızın olması gerek. Anlattıklarının doğru olduğu konusunda şüpheniz olmayacak; maniplasyon tuzağına düşmediğinizden emin olacaksınız.

Eğer bir de size anlatılanların içinde “hakaret, aşağılama, küçük düşürme” gibi çirkin hedefler de yoksa bileceksiniz ki anlatılanlar hem doğru ve hem de “eğlenceli”…

Şimdi sizinle paylaşacağımız kulis de öyle…

Kaynağımız Doğan Medya’dan değil, Doğan Holding’ten…

 

Efendim;

Öykümüze; pardon kulis haberimize konu olan olaylar dizisi, Ayşenur Arslan’ın Cumhuriyet’e verdiği bir demeçte, (aslında) Akif Beki ile program yapmaktan hiç memnun olmadığı ama patronajın yapmasını istediği için ona katlandığını açıklamasıyla başlıyor…

Akif Beki (haklı olarak) “beni istemeyen birini ben de hiç istemem” diyerek o açıklamanın duyulduğu günden sonraki ilk programa çıkmıyor…

Ancak bu arada araya girenler, “Ayşenur özür dilesin bitsin bu iş” deyince Akif Bey bu şartı kabul ediyor…

Ama…

Ayşenur Arslan bu!..

Gençliği devrimci sol ile geçmiş, onların onurlu dik duruşlarını bizzat yaşayarak öğrenmiş; yaşı artık olgunluk mertebesine ulaşmış olsa da o dönemde edindiği “onurlu dik durma” ilkelerinden vazgeçmemiş…

“Allah’ın bildiğini kuldan saklasa mıydım?.. Doğruları söyledim; ortada özür dileyecek bir durum yok” deyip özür dilemeyince “Medya Mahallesi” taraflardan birinin özür beklemesi, diğerinin ise dilememesi sonucu yayından kaldırılıyor…

Ayşenur Arslan; Akif Beki gibi “hem programa çıkmayayım ama hem de paramı alayım” diye düşünmeyi zül addedip, “madem program yok; ben içinde alın teri olmayan parayı almam” deyip istifa ediyor…

Akif Bey ise “Geçilir mi geçilir mi? Ballı kaymaktan vazgeçilir mi?” mealinde türküler söyleyerek hem programa çıkmamaya ama hem de CNNTÜRK’ün “faal” elemanıymış gibi maaşını almaya devam ediyor…

Derken; horoz ötüyor erken ve Akif Beki’nin aklına müthiş bir şey geliyor…

İşte şimdi ondan sonrasını anlatacağız…


Hayalindeki karizmaya partner olmak!..

Akif Bey aklına geleni uygulamayı başarabilirse hem, “oturduğu yerde maaş alan başbakan eski basın sözcüsü” olarak anılmaktan kurtulacaktı…

Hem de, “adam çalışıyor yahu; her gün ekrana çıkıp çene patlatıyor, helâl olsun aldığı aylık 20 bin lira program ücreti” denilecekti…

Her şeyine (entelektüelliğine, giyimine, kuşamına, yaşamına, Beyaz Türklüğüne, havasına) öykündüğü; onun gibi olabilmek için neredeyse ders alabilecek kadar meraklısı olduğu Ertuğrul Özkök’e açtı konuyu...
(Bundan sonraki diyaloglar tamamen mealen ve hayalidir. “olsa olsa böyle olmuştur” hesabı yani):

“Üstadım” dedi; “Ayşenur’un boşluğunu doldurur musun?”

Özkök kendisini bir an için “cıva” gibi hissetti…

Ya da “hava” gibi…

Bir yerler boşaltılmış, o boşlukları kendisinin doldurması isteniyordu…

Kırmadan ama “oldu mu yani şimdi?” tadında bir gülümseme ile “olmaz” dedi…

Ama Akif Bey kararlıydı…

Kişilik dönüşümünde model aldığı Özkök’le hafta arası beş gün her sabah aynı ekranı paylaşmak; aynı masanın karşısında onunla sohbet etmek, tartışmak; kendisini her sabah bir adım daha yüceltecek, bir adım daha yaklaştıracaktı Özkök’ün hayran olduğu karizmasına…

En önemlisi; Başbakan’ın gözüne yeniden girme şansı yakalayacaktı…

Ne demekti yani?..

Hafta arası her sabah; Erturul Özkök gibi en etkin medya yöneticilerinden biriyle siyasi tartışma yapacak ve ağız dolusu Başbakan’ını savunarak (büyük ihtimalle) yeniden yakın çevreye girecek; randevu talepleri geri çevrilmeyecekti…

En azından Ahmet Hakan’ın ısrarla başarmak istediği ama henüz başaramadığını başaracak ondan önce yakın çevrede yerini kapacaktı…


Yine ve yeniden…

O kadar ısrar etti ki; Özkök “peki tamam kabul; yapalım ama bakalım Aydın Bey ne diyecek?” demek zorunda kaldı…

Konu önce kanalın genel yayın yönetmeni Barış Tünay’a açıldı…

“Müthiş!” dedi Tünay; “muhteşem olur”…

Bir an için durdu, belli ki patronun bu konuda ne düşündüğünü o da merak ediyordu…

“Patron da ‘evet’ derse harika; hemen başlarız”…

Aydın Doğan’a götürüldü bu bir nevi fikir jimnastiği…

Aydın Bey “olabilir” dedi…

Sadece “olabilir” dedi ve ekledi;

“ben bunu biraz düşüneyim bu arada siz de Başbakan’ın düşüncelerini öğrenmeye çalışın”…

Konu hemen Başbakan’ın en etkin danışmanına açıldı…

“Sayın Başbakan’a ileteyim” dedi danışman…

Başbakan’ın düşünceleri öğrenilmeden önce Aydın Bey kararını verdi…

Doğan Medya’dan ve hem de kendi adıyla özdeşleşmiş, Hürriyet’in 20 yıl genel yayın yönetmenliğini yapmış, halen de başyazarı olarak görünen ve son dönemlerin “en etkin, en etkileyici, en mukni” muhalefetini yapan Özkök programda haliyle “muhalifi” oynayacak; “iktidarı ve Başbakan’ı övme, yıkama, yağlama” vazifesi ise Akif Beki’ye düşecekti…

Kamuoyu Akif Beki’nin artık tamamen bir “Aydın Doğan müridi” olduğunu bilemezdi ki…

Yani aslında Özkök değil, Aydın Bey muhalefet edecekti Başbakan’a…

“Muhalif tartışmacı görevini Doğan Gurubu dışından birine verin; Ertuğrul olmaz” dedi…

“Başbakan onaylarsa da mı?” sorusuna, “o zaman bir daha düşünürüz” cevabını verdi…

Ve…

Başbakan’dan gelen cevap da Aydın Doğan’ın cevabının aynısıydı: “Olmaz…”

Neden mi olmaz?..

Başbakan’ın gerekçesi müthiş açık yürekli ve inandırıcıydı…

“Ertuğrul bugüne kadar bizden kimin karşısına çıktıysa hepsini nakavt etti, dağıttı... Bizimkiler onun karşısına çıkınca rezil oluyorlar... Adam tam bir tartışma ustası ve tabii çok da bilgili... Akif ise her ne kadar bizden tamamen kopmuş olsa da kamuoyu bunu bilmiyor. Kamuoyunun gözünde o halen benim çok yakınım olarak kabul ediliyor... Yani; Akif’in Ertuğrul’dan yiyeceği her sabah dayağı bana atılmış gibi olacak… Aydın Bey’e selamımı söyleyin böyle bir şeye izin vermesin”…

 

Veeee…

Akif Beki’nin her sabah Ertuğrul Özkök’le aynı ekranda, eşit yükseklikte bir koltukta program yapma; Başbakan’a övgüler düzerek yeniden gönlünü çalma hevesi ve tabii ki rüyası son buldu…

Bunun üzerine Cumhuriyet’ten Ali Sirmen ve Orhan Bursalı düşünüldü Akif Bey’e partner olarak…

Televizyon konusunun ustaları, “çok iyi olurdu ama ikisinin de yaşı müsait değil” diyerek itiraz ettiler…

Sonunda en parlak fikir yine her zaman olduğu gibi Barış Tünay’dan geldi…

Hem Doğan Gurubu dışından; hem akıcı konuşan, parlak bir zekâya sahip; hükümetle birçok konuda paralel şeyler düşünen ama mota mot Hükümet yandaşı da olmayan bir kadın entelektüel liberal: Aslı Aydıntaşbaş…

Hiç kimsenin itirazı olmadı bu isme…

Beki için ise önemli olan Ertuğrul Özkök’le çıkmaktı o ekrana ama madem bu imkânsızdı, o halde yapabileceği bir şey yoktu…

 

Yani sevgili dostlar!..

Akif Beki’ye Medya Mahallesi’nde “muhalefet” yapacak partner işte böyle bulundu…

Hayırlı uğurlu olsun; ekran başarılarla dolsun…

Akif Beki vardı bereketine, biz çıkalım kerevitine…

Not: Olay dizimiyle ilgili itirazı olanlar varsa lütfen bildirsinler, aynen yayımlanacaktır. 
ÇOK OKUNANLAR