GÜNÜN KÖŞE YAZARI

Aydın Engin

Cumhuriyet

Aydın Engin

Cumhuriyet yazarı Aydın Engin'i bugün günün köşe yazarı seçtik. Biraz uzun olacak ama neden böyle bir tercih yaptığımızı anlatalım.

Aydın Engin, biliyorsunuz kısa süre önce yeniden katıldı Cumhuriyet gazetesi yazarları arasına. 12 Eylül öncesinde illegal TKP saflarında olup pek çok gazeteyi kuran, yazan, çizen, yöneten Aydın Engin, uzun yıllar sürgünde kalmış, 90'lı yılların başında döndüğünde o zamanlar hala sol kanatta yer alan Cumhuriyet'e yazar olarak katkı vermişti. Yıllar sonra "ulusalcılık" tartışmaları boy verdiğinde İlhan Selçuk ile ters düşen, gazeteden ayrılmaya mecbur bırakıldıktan sonra, AK Parti hükümetinin demokratik açılımlarına destek veren, Yetmez Ama Evet çizgisini ödünsüz savunan, ancak son dönemde yine AK Parti ve Erdoğan'a muhalif bir çizgiye yerleşen Aydın Engin'i günün köşe yazarı seçme nedenimiz bu siyasi çizgisi değil elbet.

Aydın Engin, bugün kendisi sol bir dünya görüşüne sahip olduğu halde, Ulusalcı kanadın en ödünsüz kalemi Yılmaz Özdil'in yazma hakkının elinden alınmasına tepki gösterdiği için günün köşe yazarı oldu.

Demokrasinin gereği zaten budur demeyin hemen.  Son seçimlerde “Erdoğan’a oy veriyorlar” diye 301'i göçük altında yaşamını yitiren Somalı madencilere “müstehaksınız” diyen; “Uludere köylüleri” için “katır” yazan; muhafazakâr seçmeni “bidon kafa”lılıkla suçlayan, Mardinli olduğu halde kendisini İzmirli ilan eden; ırkçılık sınırında, aşırı faşizan tınılar taşıyan çok sayıda yazı kaleme alan bir yazarı, yazma hakkı elinden alınıyor diye savunmak bu günlerde her solcu yazarın yapabileceği bir şey değil.

İşte bu yüzden de Aydın Engin, demokrasi yolundaki olgun ve tutarlı tavrıyla günün köşe yazarı olmayı haketti. Üstelik karşılık beklemeden bu tepkiyi gösterdiği için, yani "Yarın benim ya da benim gibi bir gazetecinin yazma olanakları elinden alınırsa “Özdilgiller” beni, bizi savunur mu, savunmaz mı? Bu sorunun cevabını zerre kadar merak etmiyorum. Umurumda da değil" dediği daha da çok hakediyor günün köşe yazarı olmayı.

Buyrun siz de okuyun bugün Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazısını ve neden Özdil'i savunduğunu kendi kaleminden öğrenin:


Evet, Yılmaz Özdil’i savunmak!.. Bu meslek ahlakımızın da düşünce özgürlüğünün de ertelenemez bir gereğidir.
“Benim gibi düşünmeyen gebersin… Bizden olmayan yok olsun…” mantığının dört nala kalktığı şu dönemde hemen her konuda benim neredeyse tam zıddımda yer alan Yılmaz Özdil’i savunmak, onun ideolojik çizgisini, siyasal tercihlerini değil, düşüncelerini açıklama, yayma özgürlüğünü savunmak, mesleğimizin olmazsa olmaz ilkelerine sahip çıkmaktır…
Nedir olay?
Yılmaz Özdil, daha önceki yazılarına benzer bir yazı yazmış. Kendine özgü ironinin yeni bir örneğini vermiş. Hürriyet yönetimi müdahale etmiş ve yazı yayımlanmamış. Kapalı kapılar ardında ne konuşuldu bilemem. Kimilerine göre Hürriyet Yılmaz Özdil’in işine son vermiş; kimilerine göreyse Yılmaz Özdil Hürriyet’ten istifa etmiş.
Olayın “istifa etmiş, hayır işine son verilmiş” tartışması beni ilgilendirmiyor ve bu yazının konusu da değil.
Konumuz: AKP elebaşılarının medyayı iyiden iyiye dikensiz gül bahçesine çevirmek için kolları sıvayıp pervasızca harekete geçtiği, Başbakan’ın miting meydanlarında medya gruplarına tehditler savurduğu, çok bilir ve anlarmış gibi medyanın nasıl olması üstüne inciler yumurtladığı şu günlerde bir gazetecinin yazısının gazetenin sahibi tarafından sayfadan çıkarılması, yayımlanmaması…
Hürriyet’in bu konuyla ilgili resmi açıklamasına bakalım:
Yazarımız Yılmaz Özdil’in bugün yayımlanması gereken yazısında, Doğan Yayın İlkeleri’ne aykırı bazı ifadeler yer alıyordu. Ancak Özdil, değişiklik yapmak yerine yazısının yayınlanmamasını tercih etti. Okurlarımızla bu bilgiyi paylaşırız.
Argodaki “Ufala da civcivler yesin” deyimi tam da böyle durumlar için kullanılır.
Öyle ya Yılmaz Özdil, daha önceleri Hürriyet’te, ırkçılık sınırında, aşırı faşizan tınılar taşıyan çok yazı yazdı. O yazılar için işlemeyen “Doğan yayın ilkeleri”nin bugün hınzır bir ironinin ötesine geçmeyen bir yazı için işletilmesine bakıp Hürriyet yönetiminin açıklamasına “Ufalayın da civcivler yesin”den daha uygun bir cevabı olan var mı?
Yılmaz Özdil yazmaya devam eder mi bilemem. Sözcü’den hemen bir “Gel bizde yaz” çağrısı geldi. Yakışır. Ama daha önemlisi yazma olanağı elinden alınan bir gazeteciye Sözcü’nün kucak açmasıdır ve bu iyidir.
Özdil’in siyasal tercihlerinden, ideolojik çizgisinden nefret edebilirsiniz (ben onlardan biriyim); Sözcü’nün yayın çizgisinden, ideolojik tercihinden nefret edebilirsiniz (ben onlardan biriyim); ama bu bana ve -eğer mutabıksak- size de iktidar baskısından yılıp diz çökenlere sessiz kalma; Tayyip Erdoğan’da cisimleşen “Yalnızca benim yandaşlarım özgür olabilir” saldırısına kayıtsız kalma hakkı vermez.
Yarın benim ya da benim gibi bir gazetecinin yazma olanakları elinden alınırsa “Özdilgiller” beni, bizi savunur mu, savunmaz mı? Bu sorunun cevabını zerre kadar merak etmiyorum. Umurumda da değil.
Bildiğim, şiddet içermedikçe gazetecilerin yazma özgürlüklerinin bırakın engellenmesine, o özgürlüğe ucundan kıyısından dokunulmasına göz yumma hakkım yok.
Demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü savunanlar için öyle günler gelir ki susmak da suça katılmak olur.
Bu yazı “susmadığımı” belgelemek için yazılan kişisel bir yazıdır. Öyle okuyun e mi?..

ÇOK OKUNANLAR