MEDYA KÖŞESİ

Atilla Dorsay Tuncel Kurtiz için yazdı...

Tuncel Kurtiz'in vefatı sanat dünyasını yasa boğarken Atilla Dorsay'dan ünlü oyuncuya çarpıcı bir veda geldi...

Atilla Dorsay Tuncel Kurtiz için yazdı...
GAZETECİLER.COM
Beklenemedik bir şekilde hayata veda eden efsane oyuncu Tuncel Kurtiz sanat dünyasın sarsmaya devam ediyor. Ünlü sinema yazarı Atilla Dorsay, Kurtiz'e veda ettiği yazısında usta oyuncu için "Anadolu'dan ve 'sol'dan kopmadı" dedi.

Dorsay Radikal için kaleme aldığı "Tuncel Kurtiz özellikle iki şeyden hiç kopmadı: Anadolu doğasına olan sevgisi ve sol düşünceye bağlılığı." derken "Ama işte, bu kadarmış. Onu sık anacak, hep özleyeceğiz." diyerek veda etti.

İşte Dorsay'ın ilgili yazısı:

Bir oyun canavarı, bir maske-yüz, bir hayat filozofu, bir doğa âşığı, bir TV şöhreti, bir siyasal inanç timsali, ideal bir masa arkadaşı. Tuncel bunların hepsiydi.
Bizler onu öncelikle tiyatroda tanıdık. 60’lardan itibaren Dormen tiyatrosunda ‘Altın Yumruk’, ‘Zafer Madalyası’, ‘Devr-i Süleyman’, ‘Keşanlı Ali Destanı’, ‘Şeyh Bedrettin’ vb. oyunlarda... Aynı yıllarda Yeşilçam’a adım atan Kurtiz, Yılmaz Güney’le tanışıp filmlerinde oynadı: ‘Üçünüzü de Mıhlarım’, ‘Konyakçı’, ‘Yiğit Yaralı Olur’, vs... Duygu Sağıroğlu’nun ‘Bitmeyen Yol’ ve ‘Ben Öldükçe Yaşarım’ filmleriyle ilk çıkışını yaptı. Ardından ‘Son Kuşlar’, ‘Hudutların Kanunu’, ‘Nikâhsızlar’... Ve sonunda, tam 1970 yılında ‘Umut’. Yılmaz Güney’e Avrupa kapılarını açan bu filmde Kurtiz’in katkısı büyüktür.
Sonra hep önemli filmler geldi: ‘Otobüs’, ‘Kanal’, ‘Sürü’, ‘Bereketli Topraklar Üzerinde’, ‘Duvar’. Tek yönetmenliği olan İsveç’te çektiği ‘Gül Hasan’. O sıralarda İsveç’le sıkı bir kültürel işbirliği içindeydi. Biraralar Peter Brook’un grubuya birlikte ünlü ‘Mahabarata’ oyununda rol alarak dünyayı dolaşmıştı. Yabancı filmlerde de oynuyordu, hatta bir İsrail filminde Arapça konuşarak bir Arap kimliği oynadı ve Berlin festivalinde en iyi oyuncu seçildi!.. Kurtiz 90’larda ‘Aşk Ölümden Soğuktur’, ‘Tabutta Rövaşata’, ‘ İstanbul Kanatlarımın Altında’, ‘Usta Beni Öldürsene’, ‘Işıklar Sönmesin’ ‘Akrebin Yolculuğu’, 2000’lerde ‘Şellale’, ‘İnat Hikâyeleri’ (senaryosu da onundu), ‘Yaşamın Kıyısında’, ‘Güz Sancısı’, ‘Siyah-Beyaz’ gibi birbirinden ilginç filmlerde oynadı. Onunla bir Berlin festivalinde uzun uzun Yılmaz Güney’i konuşup bir teyp bandına kaydetmiştik. Ayrıca Strasbourg’da Faruk Günaltay’ın konuğu olduğumuzu, Sicilya Adası’nda bir Taormina şenliğindeki masabaşı âlemlerimizi hatırlıyorum.
O son yıllarda ‘Asi’, ‘Kurtlar Sofrası’, ‘Ezel’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ vb. dizilerle tüm ülkeyi avuçlarının içine aldı. Ve çoktan hak ettiği, biraz geç kalmış bir ünün tadını çıkarttı. Zirvede olduğu zaman bile özellikle iki şeyden hiç kopmadı: Anadolu doğasına olan sevgisi ve sol düşünceye bağlılığı. Ama işte, bu kadarmış. Onu sık anacak, hep özleyeceğiz.

Deneme

Deneme