Ata Demirer ünlü gazeteciyi nasıl dövdü?
Ata Demirer kendisiyle röportaja gelen Ayşe Arman'ın hem sorularını yanıtladı hem de yumrukladı. İşte Berlin Kaplanı filmi için Arman'ın Ata Demirer ile yaptığı o röportaj
Kaç yıldır hayatımızdasın?
99'dan beri... (...) Leman'a başladım. Tabii orada Cem Yılmaz kadar tutunman, patlaman mümkün değil, ben kendi dilimde ötüyorum, taklitler yapıyorum, hikayeler anlatıyorum. Bir seyircim oldu. Oradan televizyonlar çağırdı, BKM ile ilişkilerim başladı. Ama araya askerlik girdi. Sonra pısss. Ve işte Tanrı'nın parmağının değdiği an. Evde oturuyorum, cepte bir lira yok, Leman dönemlerinin üzerinden iki sene geçmiş, artık o enerjiyi de kaybetmişim, seyirciyi de tüketmişim, Star'dan bir telefon. Ekrem Çatay! Hayatımdaki önemli insanlardan biri. "Seni duyduk, şakalar, komiklikler yapıyormuşsun" dedi, "Evet" dedim, "Bize televizyona şov yapar mısın?" Yaptım ve bir anda kitleler beni tanımaya başladı. Resmen rüya sekansı yaşadım! Ardından stand-up'lar, onu takip eden yıllarda 'Avrupa Yakası'. O diziyle başka bir noktaya taşındım, derken 'Eyyvah, Eyvah'lar. Ve bugünlere geldik. Şimdi bir filmle daha karşınızdayım: 'Berlin Kaplanı'...
YAŞADIĞIM HAYAT NEYSE YAPTIĞIM MİZAH DA O
Kendine özgü bir tarzın var. Kimselere benzememek için özel bir gayret sarf ediyor musun?
Aslında bende bir de müzisyenlik damarı var, bu da beraberinde biraz içki getiriyor, meyhane kültürü getiriyor, deniz sevgisi getiriyor. Benim yaşadığım hayat neyse, yaptığım mizah da o. Ben gerçekten inandığım şeyleri söylüyorum. Yaptığım taklitlere de inanıyorum. Anlattığım o şişman hikayelerine de. Hüseyin Badem tiplemesine de, Niyazi'ye de. Ben, beni heyecanlandırmayan hiçbir şeyi yapmıyorum, ortada bir başarı varsa tek sebebi budur.
Araba-maraba?
Kullanmayı bilmiyorum ki. Vespam var. 'Eyyvah Eyvah 2'deki vespa.
Teknen nerede durur?
Kışın Ataköy'de çünkü Bozcaada'da sert fırtına oluyor. Havalar ısınınca kendim götürüyorum. Kaptan filan yok. Bir abim var: Kurtuluş Abi, meyhaneci. Onu çağırıyorum, beraber gidiyoruz. İkimiz takılıyoruz. Ama artık Özge de var kadroda. Özge süper denizci. 'Makine' diyorum ona. Çünkü sörf- mörf yapmış, yelken de biliyor. Düğüm atmayı filan da hemen öğrendi, aynı zamanda dalgıç. Bir kişi daha koyduk anlayacağın teknenin personeline. Çok meraklı. Çok atletik. Yakında kaptanlık tahtımız da sarsılacak. Dansçı bir aileden geldiği için bütün hassasiyeti, dengeyi biliyor. Benim gibi bir kazulete göre çok daha esnek.
Korkmuyor musun "Ya tutmazsa?" filan diye...
Korkmak ne kelime! Üç buçuk atıyorum! Ama korkunun ecele faydası yok. İcabında, başarısızlığı tatmak da iyi gelir diye düşünüyorum. Zıplamak için iyi olabilir. Hayatta zaten sonuçta hepimiz Hakk'ın rahmetine kavuşuyoruz bir gün, bu aslında hepimizin başarısız olduğunu gösteriyor! Gerçek başarı, yaşamaya çalışmak, öyle değil mi? Bu da benim yaşam mücadelem. Başarısız olsam ne olacak? İki sene film yapmam, ağlarım otururum barlarda, köşelerde. Sonra o gazla daha da güzelini yazarım. Önemli olan bunun için mücadele etmek...
Demek ki sen kendini doğurmak üzere olan kadın gibi hissediyorsun?
Aynen! Belirsizlik acayip bir şeymiş. Yıpranmış vaziyetteyim! Deli ediyorum etrafımdakileri, en çok da Özge'yi ve annemi!