Aslında biz evlilikten daha fazlasını yaşıyoruz
25 yıldır birlikte olan ve yan yana evlerde oturan Osman Ulagay ile Meral Tamer ilişkileri hakkında ilk kez konuştu.
Türkiye'nin iki değerli yazarı Meral Tamer ve Osman Ulagay. Onları ayrı ayrı tanıyor ve yıllardır takip ediyorsunuz. Bugüne kadar hiç özel hayatlarını konuşmadılar. Aslında gerek de duymadılar. Bu kadar kararlı ve istekli olmasam, belki okuyucu bu özel ilişkiyi, onların bir çift olduğunu da asla bilmeyecekti. "25 sene olmuş, okuyucunun artık bilmeye hakkı yok mu?" diye ısrar ettim. Meral Tamer'i ikna edince, Osman Ulagay da onu kırmamak için kabul etti. Ihlamur çiçeği kokan bir sokakta, yan yana iki evde oturuyorlar. Duvar bitişik, bahçeleri bitişik, ama içerden kesinlikle geçiş yok! "25 yıl süren sevginin sırrı bu olsa gerek," diyorum, şaşkınlıkla iki eve bakarken... Mümkün değil gıpta etmemek!
TULUHAN TEKELİOĞLU / SABAH
MERAL TAMER
Kader ağlarını örüyor gibi. İkimizin de ikinci evliliklerinden çocuğu var. Bizim aramız üç yaş. Çocuklarımızınki de üç yaş. Kızım 30 yaşında, onun oğlu 33 yaşında. Aynı dönemlerde evlenmişiz, ayrılmışız, tekrar evlenmişiz. İkinci evliliklerimiz 15'er yıl sürmüş. Sonra tekrar ayrılmışız. Evliliği neden hedefleyelim ki?
16 yaşında annesiz babasız kaldım. Dört ay arayla öldüler. Annem kanserdi. Babam, doktor olduğu halde annemin hastalığına çare bulamamanın üzüntüsüyle kalpten öldü. Alman Lisesi'nde okurken tek başıma kalakaldım... Bu yüzden benim kitabımda, zorluklardan pes etmek yoktur.
Osman'ı tanıdığımdan beri her zaman benim arkamda destekti. Hep "Osman ne der, ne düşünür?" diye bakarım. Bir ara reklamlara çıkmam için muazzam para teklif ettiler. Osman'a sormuşluğum ve "Hayır," cevabını almışlığım vardır.
Cumhuriyet gazetesinin bölünmesi, Osman'ın bir yazısıyla olmuştur..
Osman okuyarak öğrenir, çok okur. Ben dokunarak, duyarak. Çünkü benim zaten ciddi bir göz problemim var.
OSMAN ULAGAY
Özel hayatınızla ilgili bir şey anlatırken, içtenlikle anlatmayacaksanız hiç anlatmayın daha iyi. Ama öyle bir hikâye anlatırken bazen sizin ayrıntı olarak söylediğiniz bir şey, o içerikten koparılıp tek başına büyütülüp karşınıza çıkabiliyor ve hoş olmuyor.
Yıllanmış evliliklerde bazen çiftler odalarını falan ayırırlar. Bizim hiç öyle bir ihtiyacımız olmuyor çünkü sürekli olarak aynı evde yaşamıyoruz. Beraber kalıyorsak, zaten beraber kalıyoruz. Ayrı kalmak istiyorsak da kendi evlerimizde kalıyoruz.
Meral bazen bana çok domestik görünen, önemsiz görünen bir konuya takılır. Onu anlamakta zorlanırım. Hâlâ da zorlanırım.
ÇOK ÖZEL RÖPORTAJDAN BÖLÜMLER DİĞER SAYFADA...
[page_end]
- 'Özel hayatı' özel görmeniz, Meral Tamer'le olan ortak hayatınızdan belli. Evleriniz dip dibe. Duvarınız bitişik. Ama evden eve geçiş yok. Neden?
- O.U: Benim Levent'te oturma özlemim çok eskiden beri vardı, bu fırsatı bulunca Levent'e taşındım. O zaman Meral hayli uzakta, Kanlıca'da oturuyordu. Evimin hemen bitişiğindeyse kullanılmayan bir ev vardı. Bir süre sonra evi satılığa çıkarttılar. Meral de kendisine bir ev arıyordu bu sırada. Böylece komşu olduk ve bundan da çok memnunuz ama evlerimiz ayrı, döşenme tarzıyla, yaşam biçimiyle de ayrı. Yan yana iki ayrı evde iki farklı yaşam mümkün. Birinden diğerine geçmek de hiç zor değil.
- M.T: Duvarlar bitişik ama evlerden birbirine geçilmiyor. Zaten kot farkı olduğu için geçişi yapmak o kadar kolay da değildi. Geçişi yapsaydık, kullandığımız mekânlar çok daralabilirdi.
- Ne zamandan beri berabersiniz Meral Tamer'le?
- O.U: Bizim tanışmamız, ahbaplığımız bayağı eski, 30 yıldan fazladır her halde...
- Sizin Meral Tamer'inizi merak ediyorum.
- O.U: Siz bu soruyu sorunca yaptığınız bu söyleşilerin teması geldi aklıma, "Her şeye rağmen ikimiz" teması. Bu tema üzerine biraz düşünmüştüm siz gelmeden. 'Meral ile bizi birbirimize yaklaştıran şey ne oldu?' İnsanlar kabaca iki kategoriye ayrılır: Duygusal yönü ağır basan, kararlarını bunun etkisinde verenler ve rasyonel tarafları ağır basanlar. Bizim Meral ile en çok paylaştığımız şey, o rasyonel tarafımızın ağır basması, birçok şeyi akılla çözümlememiz, ortak analizlerle bir yerlere varmamız. Eğer taraflardan biri çok rasyonel, diğeri çok duygusalsa, bu problem yaratır diye düşünüyorum.
- Rasyonellik mi sizi bu kadar sene bir arada tuttu?
- O.U: Yalnızca birbirimize karşı rasyonel davranmamızdan değil, daha kapsamlı bir şeyden söz ediyorum. Hayata rasyonel olarak bakmamız ve bunun uzantısında da hemen her konuda inançlarla değil, hep akılla çözüme gitmek istememiz bizi birbirimize yaklaştırdı.
- Sizi bir arada tutan şey ne oldu bu kadar sene?
- M.T: Birbirimizi o kadar tamamlayan yanlarımız var ki...
- O.U: Şimdi biz böyle cevaplar verince sevgi ile rasyonellik nasıl bağdaşıyor gibi bir soru gelebilir aklınıza. Sevgi faktörü, çekim faktörü olmasa zaten bütün bunlar yaşanmazdı ama 'Niçin birbirimize yakınlaştık ve ayrılamadık?' Sevgi bunun unsurlarından bir tanesi, ama tek başına bunu açıklayabilecek unsur değil.
- M.T: Sevgi zaten vardı hep...
- O.U: Vardı kuşkusuz da bu 'Bir kız gördüm, hemen âşık oldum' hikâyesi değil. Çıkış noktamız, hayata bakışımızın birçok bakımdan benzemesi. Meral de ben de kendi çapımızda başarıya odaklanmış insanlarız. Bu hep birinci olacağımız anlamına gelmiyor ama hiçbir zaman ikinci olmak cazip değil bizim için.
MERAL TAMER: OSMAN BENİM YOL GÖSTERİCİM... DİĞER SAYFADA...
[page_end]
- Neden evlilik istemediniz?
- M.T: Yani kader ağlarını örüyor gibi. İkimizin de ikinci evliliklerimizden birer çocuğu var. Bizim aramız üç yaş. Çocuklarımızın da arası üç yaş. Benim kızım 30 yaşında, onun oğlu 33 yaşında. Aynı dönemlerde evlenmişiz, ayrılmışız, tekrar evlenmişiz. İkimizin de ikinci evliliği 15 sene sürmüş. Sonra tekrar ayrılmışız. Evliliği neden hedefleyelim ki? Evlenmişim zaten iki kere. Yani öyle bir korkum da yok. Aslında biz evlilikten daha fazlasını yaşıyoruz.
- İki boşanma ve bir kız çocuğu... Zor olmadı mı bu süreçler Meral Tamer?
- M.T: Benim için öyle zorluklar yoktur. Çünkü 16 yaşında annesiz babasız kaldım. Dört ay arayla öldüler. Annem kanserdi. Babam doktor olduğu halde karısının hastalığına çare bulamadığı için annemden dört ay önce kalpten öldü. 16 yaşımda Alman Lisesi'nde iken annesiz babasız kaldım. Tek başıma ayakta durdum, okudum. Dolayısıyla benim kitabımda bir şeyden vazgeçmek, zorluklar karşısında pes etmek yoktur. Osman'ı tanıdıktan sonra da 'Artık yalnız değilim, benim arkamda bir destek var' diye düşündüm. Onun ölçüleri benim için çok önemli. Hep 'Osman ne der, ne düşünür' diye bakarım.
- Osman Ulagay'ı ne mutsuz eder?
- O.U: Meral genellikle iyimserdir, hayata olumlu bakar. Eğer o havasında değilse, muhakkak bir problem olduğuna delalet eder bu. Ben ise daha 'moody'yim, yani havam gününe göre değişir. Örneğin dışarıda havanın kapalı olması ruh halimi olumsuz etkileyebilir. Bazen de 'Yaptığım şeyler anlamlı mı?' diye düşündüğüm olur, önemsediğim şeyler acaba çoğu kimseyi ilgilendirmiyor mu diye düşünüp yalnızlık duygusuna kapılırım. Bu, ciddi bir sorun haline gelebiliyor benim için. Bu nedenle dönem dönem yazı yazmayı bıraktım. Gazetem bu kaprisime tolerans gösterdiği için devam edebildim daha sonra...
- Meral Tamer'in sizi en çok şaşırtan özelliği?
- O.U: Bazen bana çok domestik görünen bir konuya takılır mesela, ben onu anlamakta zorlanırım. Hâlâ da zorlanırım.
- Tavsiye ediyor musunuz insanlara Meral Tamer'le yaşadığınız hayatı?
- O.U: Tabii, bence çok eşit ve içinde hiçbir zorlama ve mecburiyet unsuru barındırmayan bir ilişki bu. Fakat bir boyutu daha var. İkimiz de öğrenmeye çok hevesliyiz. Bu yaşta bile her gün yeni bir şey öğrenme, yeni bir şey yakalama heyecanını paylaşmak kolay değil. Bu aslında bir tür romantizm. Öğrenme ve keşfetme dürtüsü insanı yaşatan bir şeyse ve romantizm de sadece hülyalı bir şekilde birbirine bakmanın ötesinde bir şeyse, burada ciddi bir romantizm var.
- M.T: Birlikte yurtdışına gittiğimizde, 'Orada konser programı mı yapacağız, sergi mi gezeceğiz? Müze mi göreceğiz?' Bu heyecanı birlikte yaşamak Allah'ın çok az kuluna nasip olur. Yani bizim romantizmimiz böyle bir şey. Son dönemde yemeğe de merak sardık. Yeni yemekler keşfediyoruz.
-Sizin Osman'ınızı merak ediyorum?
-O.U: O benim yol göstericim. Osman'ın bütün ölçülerini benimsemişimdir. Osman benim yaşam çerçevemi çizer, ben içini doldururum.