Ardıç, Laiklik mücadelesi değil, şerefsizlik...
Çok lâzımmış gibi kemikleri bile yok olup gitmiş Abdülhak Hamit'e çakarak başlamış yazısına...
GAZETECİLER.COM - Engin Ardıç Cuma günü yazamayınca dün köşesinde “Arkadaşımız rahatsız olduğu için….” diye başlayan not vardı…
Üşütmüş müydü ne?.. (kendisi de bilmediği için böyle dedik).
Dün iyileşmiş ve hemen oturup yazmış...
Çok lâzımmış gibi kemikleri bile yok olup gitmiş Abdülhak Hamit'e çakarak başlamış yazısına...
Hani çocukluğunda konağın bahçesinde kazılmış bir çukur görmüş de ondan sonra ömrü hayatınca hep “mezar” üstüne yazmış olan Abdülhak Hamit’e…
Hâlbuki “koyunun olmadığı her yerde keçi, Abdurrahman Çelebi”dir…
İleride de gelecek kuşaklar bugünün köşe yazarları ile kim bilir ne biçim kafa bulacaklar?...
Neyse…
Engin Ardıç bugünkü yazısına şöyle başlıyor:
Türk edebiyatının en büyük balonu Abdülhak Hamid'in (daha küçük balonlar da çoktur) şöyle bir dizesi olacaktı: "Yılan mı yedim, peri mi yuttum?"
Artık Finten'de mi, Makber'de mi, hangisindeyse...
Ben de soruyorum: Virüs mü kaptım? Mikrop mu aldım?
İki ayda dört zehirlenme "vak'ası" da fazla oldu ama...
Yoksa, her tatilciyi pusuda bekleyen tuzağa, "ıslak mayo, çıplak ayak, taş zemin, aşırı güneş, çok yemek" çukuruna mı düştüm?
Kaçınılmaz biçimde "o yağmurlarda sellerde iyi ki İstanbul'da değildim" diye düşündüğüm için çarpıldım mı yoksa?
Ağzım burnum yerinde ama bazı başka organlar hurdahaş...
İki gündür mide krampları "periyodik" bir düzenle yoklayıp gidiyorlar, "memleket meseleleri" de insanın pek umurunda olamıyor bu durumda...
Yıllardır başımıza gelmemiş olan "arkadaşımızın yazısı, rahatsızlığı nedeniyle..." sevimsizliğini yaşadık işte.
Babamızın malı da, patronun malı da, halkın malı da olsa, dün burayı boş bıraktığım için özür dilerim.
Oysa aklımda bazı sorular vardı...
Peki neymiş aklındaki sorular?..
Birkaç örnek verelim:
Ertuğrul, durduk yerde "Umre Show"unu okuyucunun Ramazan duygularını sömürmek için yapmadı da, birtakım duyumlar aldı, birilerine "gazete el değiştirirse bana dokunmayın, yerimde kalayım" mesajını iletmek mi istedi acaba? Çünkü kendi deyimiyle "dönme hızına hiç kimse yetişemez"...
Neymiş?...
Ertuğrul’un dönme hızına hiç kimse yetişemezmiş…
Vay anasını be Ardıç Kuşu…
Başka neler diyor Engin Ardıç?...