Anlayamayacak kadar mı zekâ özürlüyüz Yılmaz?..
Ülkemizin 77 milyonluk bir nefret toplumuna dönüşmesinde zerrece kusuru olmayanlara da…
ADNAN BERK OKAN
Ey güzel insanlar!..
Bu mektubu okusun veya okumasın Yılmaz Özdil'e hitaben yazacağım…
Sizler bu açık mektubun, yeteneklerine saygı duyduğum ama hatalarını görmezden gelemeyeceğim bir meslektaşıma yapılmış bir tür “Ağabey tavsiyesi” olduğunu bilin yeter benim için…
Aslında bu “Açık Mektup” Yılmaz zihniyetinde olan herkese…
Siyasi tarafı, ideolojisi, inancı ne olursa olsun herkese…
Hatta…
Ülkemizin 77 milyonluk bir nefret toplumuna dönüşmesinde zerrece kusuru olmayanlara da…
Ve hatta…
Az önce 360 TV’de izlediğim ve Yılmaz Özdil üzerinden Aydın Doğan ve bazı yazarlarına hakaret eden üçlüye de…
Yılmaz (Özdil) kardeş…
Evet...
Başbakanın, patronuna hitaben alenen ancak mealen "Kov şunu" demesi çok yakışıksızdı...
Kendisiyle ilgili gelişmiş demokrasilerin medyasında yazılan, çizilenleri haklı çıkaracak kadar gereksiz bir çıkıştı...
Ve hatta...
Başta başbakan olmak üzere; çevresini sarmış bencil hesapçılara yönelik eleştirilerinin içinde altına imzamı atacağım kadar çok doğru var…
Ama be arkadaş…
Öyle yanlışlar da yapıyorsun ki (Kendine göre doğru olabilir ama o insanların pencerelerinden öyle görünmüyor)...
Bütün doğrularını değilse de çoğunu yıkıp geçiyorsun…
Meselâ yazılarından birinde şöyle diyorsun:
Bak mesela, 300 den fazla canımız gitti, maaşlarını topluyorsun. Ekonomi bakanının koluna bi saat almaya bile yetmiyor.
300 can daha gitse, ucu ucuna! ?
Dolayısıyla...
Cübbeni çıkar siyasete gir.
Üniformanı çıkar Meclise, gir.
Sıktı artık.
Ceplerine Euro sıkıştırılan takım elbiseni çıkar da.
Madene gir!
Kutusuna dolar istiflediğin ayakkabını çıkarıp çizme giy de. Öyle gir.
İnsanlıkla alakanız kalmadı.
İnsan görürsünüz biraz.
Yani be arkadaş…
Bu yazdıklarının altına imza atmamak için ya vicdan fukarası olmak gerekir…
Ya da siyasal iktidardan beslenmek…
Ama kardeşim…
Hemen bir gün sonra "Olan biten müstahaktır denilebilir. Türkiye Tayyip Erdoğan ile layığını bulmuştur" demenin ne alemi vardı Allah aşkına?..
Bir çuval inciri berbat etmek için acelen neydi?…
Daha da fenası…
Tepki görünce bu defa da “Çevir Kazı yanmasın” yaptın…
“Ben öyle demedim” dedin…
Yahu Yılmaz…
Hani, “montaj, dublaj” falan dedi diye hep birlikte Başbakan’ı eleştirmiştik ya…
Ki…
Eleştirmekte haklıydık…
Haklı olduğumuz birkaç gün sonra Başbakan’ın “kriptolu telefonumu bile dinlemişler” açıklamasından anlaşıldı…
Yani…
Başbakan bile inkâra sapmadı…
Ama sen söylediklerini inkâr ettin…
Ve…
Neden inkâr ettiğini anlayamadım…
Halk TV’ye telefonla bağlanıp da söylediklerini anlayamayacak kadar mı zekâ özürlüyüz Yılmaz?..
Olabilir…
O acıyla, yüreğin yanarken ağzından kaçabilir…
Özür dilerdin olur biterdi…
Ama “Kıvırmak”…
İşte o olmadı Yılmaz…
Evet…
Haklısın…
Susmanı, pısmanı isteyenler çok…
Yazılarından nefret edenler pek bol…
En başta da iktidar yalakaları yazmayasın, yazamayasın ve başbakanın emriyle kovulasın diye bir yerlerini yırtıyorlar…
Az önce iktidarın gayrı resmi sözcülüğünü yapan kanallarından birinde senin o lâfın üzerinden hem Aydın Doğan’a…
Hem de Murat Yetkin başta olmak üzere gurubun birçok yazarına isim vermeden hakaretler yağdırdılar…
İçlerinden biri Murat Yetkin için “Sahtekâr” bile dedi…
Ama be Yılmaz…
"Olan biten müstahaktır denilebilir. Türkiye Tayyip Erdoğan ile layığını bulmuştur" lâfını senin sesinden kulaklarımla duydum…
Yani…
Hiç de inkâr sırasında; “kendi söylediklerini bize mal ediyorlar” dediğin gibi değil…
Yani…
“Üç paralık” sözde gazetecilerin ağızlarına sakız verdin…
Neredeyse bir saat senin o saçmalaman yüzünden Aydın Bey’e ve diğer arkadaşlarına ağız dolusu hakaretler yağdırdılar…
Bak kardeşim…
Geçen günkü yazılarından birinde “Dünya tarihi sizin kadar ahlaksız bir medya kadrosu görmedi” derken haklıydın…
Çünkü…
28 Şubat’ın despotlarının emrinde gazete çıkaranlar bile bunlar kadar despot, acımasız, iğrenç, bencil, çıkarcı, kavgacı, edepsiz değildiler…
Ama…
"Olan biten müstahaktır denilebilir. Türkiye Tayyip Erdoğan ile layığını bulmuştur" derken senin de onlardan bir farkın yoktu yani…
Ve Yılmaz kardeş…
“Biz sadece zeybek oynarken diz çökeriz” diyorsun ya hani; işte orada biraz dur…
Zeybek oynarken nasıl diz çöktüğünü görmedim…
Ama…
Tükürdüğünü yalarken yüzünün hiç kızarmadığını, kalın gibi görünen belinin de kıvırmaya çok müsait olduğunu; kulaklarımla duyduğum sözleri “ben öyle demedim” derken gördüm…
Yani Yılmaz…
İyisin…
Hoşsun…
Ama yok mu şu inkârcılığın?..
Yok mu şu kibirli duruşun?..
Yok mu şu bazı yurttaşlarımızı (Ak Parti’ye oy veren) hor görüşün?..
Yok mu şu kıvırışın...
İşte onlar her şeyi berbat ediyor…
İşin kötüsü…
Kendini bilmez, yalakalıkta dip yapmış üç zavallıya; demokratlıkta ve bağımsızlıkta rakipsiz kalmış, siyasi tarafsızlığını korumayı başarmış tek medya patronu olan Aydın Doğan’a küfür ve hakaret etmeleri için fırsat veriyorsun…
Yazık ediyorsun yani…