Ankara Gazeteciler Cemiyeti'nin seçilmiş kurulları toplandı
Gazeteciler Cemiyeti’nin Yönetim Kurulu, Onur Kurulu, Denetim Kurulu, Seçici Kurul ve Basın Meclisi’nden oluşan seçilmiş kurulları toplanarak basının durumunu tartıştı.
Ankara Gazeteciler Cemiyeti’nin Yönetim Kurulu, Onur Kurulu, Denetim Kurulu, Seçici Kurul ve Basın Meclisi’nden oluşan seçilmiş kurulları toplanarak son siyasi gelişmeleri ve Türk basınının durumunu değerlendirdi.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, toplantının açılışında yaptığı konuşmada Türkiye’nin 15 Temmuz gibi ciddi bir badireyi atlattığına dikkati çekerek, “Açıkçası belki 15 Temmuz gerçekleşseydi Türkiye bir iç savaşa girecekti. 15 Temmuz’un başarıyla bastırılmış olması, her şeye rağmen, en kötüsü olsa bile demokrasinin hala var olabilmesi, bir parça da olsa bizlere sevinç kırıntısı bırakıyor” ifadesini kullandı.
BASININ DURUMU
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, Türk basınının durumuna değinirken de şöyle konuştu:
“Açık yüreklilikle söylüyorum, Türk basını Cumhuriyet’in hiçbir döneminde, hatta Cumhuriyet öncesinde, Abdülhamit dönemi de dahil olmak üzere böylesine ötekileştirilmiş, böylesine baskı altında tutulmamıştır. Daha önce gazetelerin satılmasından tekelleşmesinden şikayet ediyorduk. Ne yazık ki tekelleşmeden şikayet ettiğimiz günleri özler hale geldik. Çünkü eskiden sermaye el değiştiriyordu, ama şimdi belirli guruplara devlet ve hükümet yardımıyla basın kuruluşları televizyonlar satılıp aldırılıyor. Bu tekelleşmeden de vahim bir şeydir.”
Bilgin, bir darbeden sonra yapılması gereken en önemli şeyin, kişilerin suçları varsa hukuk kuralları çerçevesinde cezalandırılması olduğunu belirterek, “Suçlu olan kişinin eşinin cezalandırılması, mal varlıklarına el konulması ve onları açlığa ötekileştirmeye itmek toplumda ciddi travmalar yarattı ve yaratacak” dedi.
146 GAZETECİ HAPİSTE, 3922 YAYIN ENGELİ VE SANSÜR UYGULANDI
Nazmi Bilgin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Herkesin suskun olduğu bu dönemde biz Gazeteciler Cemiyeti olarak, hayata geçirdiğiniz Özgürlük İçin Basın Projesi’nin bitmesine rağmen, kendi imkanlarımızla çalışmalarımıza devam ediyoruz. Türkiye’de yaşanan, ancak gazetelere televizyonlara yansımayan hak ihlallerini, basın özgürlüğü ile ilgili gelişmeleri, açık verilerden aldığımız bilgileri rapor haline getiriyoruz. Bu dönemde en azından tarihe tanıklık etmek istiyoruz.
15 Temmuz sorası basındaki durumu özetleyecek olursak, Ağustos ayında hapishanedeki gazeteci sayısı 93 iken, Eylül’de 121, Ekim’de 130, Kasım’da ise 146’ya ulaşmış durumda. 2014 yılında istifa etmek durumunda bırakılmış gazeteci sayısı 8 iken, şimdi 330 kişiye ulaştı. Akreditasyon, yayın engeli, habere ulaşma engeli ve buna benzer sansürlerde 2014 yılında 93 vaka varken, 2015’de vaka sayısı 900’e, 2016’da ise korkunç bir sıçramayla 3 bin 922’ye yükseldi.
Erişim engeline gelince, ironik bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. ‘Engelliweb’ sitesi, yani engellenen siteleri açıklayan platform, ne yazık ki geçen hafta engellendi. Yayın yasakları elbette kamu düzeni için birtakım durumlarda uygulanabilir, ancak Türkiye’de yayın yasağı artık sansür haline gelmiştir. Olay yerine ambulans bile gitmeden yayın yasağı geliyor. Bu süratte bir yayın yasağını düşünmek mümkün değil. Birtakım şeylere kılıf örmek için yayın yasağı getirmek anlaşılabilir değil.”
3 BİNİ AŞKIN GAZETECİ İŞSİZ!
Gazeteciler Cemiyeti Basın Meclisi üyesi Nahit Duru da, “Tarihin hiçbir döneminde basın mensupları kapının önüne konulsun diye patronlara baskı yapılmamış, yapıldıysa da patronlar buna boyun eğmemiştir. Ancak bugün üç bini aşkın gazeteci işsizdir” dedi.
Basın Meclisi üyesi Burhan Dodanlı da, “146 gazeteci arkadaşımızı savunmak zorundayız. Bu cemiyetin varlığı da gazetecileri kanunlar çerçevesinde savunmaktır” diye konuştu.
Yönetim Kurulu üyesi Yusuf Kanlı da konuşmasında, Türkiye’nin tutuklu gazeteciler konusunda “dünya şampiyonu” olduğunu ve bu duruma artık dur denilmesi gerektiğini belirtti. İnternet sitelerine erişimin de aşırı biçimde yasaklandığına dikkat çeken Kanlı, bu yasakları takip eden sitelerin de yasaklandığını hatırlattı.