Amberin Zaman
Gazete HT'de "Türklere diz çöktürmeyen Egemen Bağış" başlığı altında yayımlanan makalesinde
Geçmişimiz, bugünümüz ve geleceğimiz (ne yazık ki) "yalan" üzerine kurulmuş...
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen olabilirdik elbette ama bin kişi ile dev gibi bir orduyu yendiğimiz büyük bir yalandır...
Osmanlı'nın savaşta kazandığı zaferlerin temelinde yatan gerçekler, "akılcılık" tı meselâ...
Avrupa devletlerinin ordularında savaşan askerler, harbi kazanırlarsa ganimetten pay alamayacaklarını (ya da çok az alacaklarını) bildikleri için pek de istekli savaşmıyorlardı...
Kendilerine vaad edilen tek şey, ölürlerse gelecek dünyalarında güzel bir "cennet"ti sadece...
Osmanlı askerleri ise savaşı kazandıklarında ganimetin yarısının kendilerine pay edileceğini biliyor, ona göre savaşıyorlardı...
Ölürlerse "cennet" ile taltif edilecekleri ise işin en büyük ikramiyesiydi...
Bir başka yalan, Atatürk'ün; ingiltere Kraliçesinin üzerine şarap kadehini deviren garsonun beceriksizliğini örtmek için "milletime her şeyi öğrettim ama başkalarına hizmet etmeyi öğretemedim" dediği idiasıydı...
Ya da milletine muasır medeniyetleri hedef gösterirken, "beni Türk doktorlarına teslim edin" gibi ırkçı bir hamaset dilini kullandığı palavrası...
Bu palavracılığımız halen devam ediyor...
Bakan Egemen Bağış, asla söylenmemiş bir sözü söylenmiş gibi tekrarlayıp bakın ne demiş:
"Türklere asla diz çöktürtmem"...
Yahu Türklere diz çöktürtmemen için öncelikle diz çöktürtmek isteyen birilerinin olması gerekmez mi?..
Ortada diz çöktürmek isteyen yok ama Bakan Bey maşallah "aslan" kesilmiş hamaset yapıyor...
Uzatmayalım...
Amberin Zaman, bugünkü (13.12.2011) Gazete HT'de "Türklere diz çöktürmeyen Egemen Bağış" başlığı altında yayımlanan makalesinde çirkin hamaset merakımızı çok güzel anlatıyor...
Biz de kendisini "Günün Köşe Yazarı" seçiyoruz...
Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şen olabilirdik elbette ama bin kişi ile dev gibi bir orduyu yendiğimiz büyük bir yalandır...
Osmanlı'nın savaşta kazandığı zaferlerin temelinde yatan gerçekler, "akılcılık" tı meselâ...
Avrupa devletlerinin ordularında savaşan askerler, harbi kazanırlarsa ganimetten pay alamayacaklarını (ya da çok az alacaklarını) bildikleri için pek de istekli savaşmıyorlardı...
Kendilerine vaad edilen tek şey, ölürlerse gelecek dünyalarında güzel bir "cennet"ti sadece...
Osmanlı askerleri ise savaşı kazandıklarında ganimetin yarısının kendilerine pay edileceğini biliyor, ona göre savaşıyorlardı...
Ölürlerse "cennet" ile taltif edilecekleri ise işin en büyük ikramiyesiydi...
Bir başka yalan, Atatürk'ün; ingiltere Kraliçesinin üzerine şarap kadehini deviren garsonun beceriksizliğini örtmek için "milletime her şeyi öğrettim ama başkalarına hizmet etmeyi öğretemedim" dediği idiasıydı...
Ya da milletine muasır medeniyetleri hedef gösterirken, "beni Türk doktorlarına teslim edin" gibi ırkçı bir hamaset dilini kullandığı palavrası...
Bu palavracılığımız halen devam ediyor...
Bakan Egemen Bağış, asla söylenmemiş bir sözü söylenmiş gibi tekrarlayıp bakın ne demiş:
"Türklere asla diz çöktürtmem"...
Yahu Türklere diz çöktürtmemen için öncelikle diz çöktürtmek isteyen birilerinin olması gerekmez mi?..
Ortada diz çöktürmek isteyen yok ama Bakan Bey maşallah "aslan" kesilmiş hamaset yapıyor...
Uzatmayalım...
Amberin Zaman, bugünkü (13.12.2011) Gazete HT'de "Türklere diz çöktürmeyen Egemen Bağış" başlığı altında yayımlanan makalesinde çirkin hamaset merakımızı çok güzel anlatıyor...
Biz de kendisini "Günün Köşe Yazarı" seçiyoruz...