MEDYA KÖŞESİ

Amberin Zaman CNN Türk'e fena patladı!

CNN Türk'ün Medya Mahallesi'ni erken tatile çıkarmasına günün en çarpıcı tepkisi Amberin Zaman'dan geldi: "Bunun 28 Şubat'tan ne farkı var?"

Amberin Zaman CNN Türk'e fena patladı!
GAZETECİLER.COM
CNN Türk yönetiminin Medya Mahallesi programını erken tatile çıkarması sonrası tepkiler yükselmeye başladı bile. Habertürk yazarı Amberin Zaman, konuyu köşesine taşırken medyada oluşan oto sansür ve "kelle verme" modasına sert eleştiriler yöneltti.

Ayşenur Arslan'ın sürpriz bir şekilde duyurduğu "erken veda" CNN Türk yönetiminin hükümeti rahatsız etmemek için aldığı bir karar olarak yorumlanmıştı. Son dönemin işten çıkartma taktiği olan "tatile çıkarma" zincirinin son halkası olan Medya Mahallesi'nin erken vedasına günün en sert tepkisi Amberin Zaman'dan geldi. Zaman, "Bunun 28 Şubat'tan ne farkı var?" diye sorduğu yazısında Doğan Grubu'nu topa tuttu. Zaman "Eğer sıcağa dayanamıyorsanız mutfaktan çıkınız. Ama medyanızı hâlâ iş takibi aracı olarak görüyorsanız bari "Demokratız" diye gerinmeyin." derken kendi gazetesi için de bir çift söz söylemeden geçmedi. Ece Temelkuran ve Bekir Coşkun'un gönderilmesi için "Evet, bizde de vukuatlar oldu." diyen Amberin Zaman "Ama emin olun, bugün merkez medyada yine en özgür ortamın solunduğu yer Habertürk Gazetesi ve televizyonu." diyerek son sözünü söyledi.

İşte Amberin Zaman'ın Medya Mahallesi eleştirisi:

BUGÜN olumlu şeylerden bahsetmek istiyordum. Örneğin, Kılıçdaroğlu-Erdoğan zirvesinden... Ama kısmet olmadı. Tam yazının başına oturmuştum ki medya sitelerine berbat bir haber düştü. 1974 Kıbrıs çıkarmasına gönderme yapan sitelerden biri, haberi şöyle duyurdu: "Ayşe Tatile Çıksın." Hemen çaktım vaziyeti. Ayşenur Arslan'ın CNN Türk haber kanalında hafta içi her sabah saat 11.00'de sunduğu "Medya Mahallesi" programına son verilmişti. Sürpriz miydi? Hayır değildi.
Çünkü iktidarın Ayşenur'dan rahatsız olduğu uzun zamandır biliniyordu.
Rahatsızdılar, zira Ayşenur medyadaki otosansür virüsüne direnen bir avuç gazeteci arasındaydı.
Ergenekon davasındaki hukuksuzlukları, hapisteki gazetecileri, poşu takmanın veya bedava eğitim talebinin terör örgütü üyeliğinin delili olarak sayılmasını bol bol eleştiriyor, eleştirenleri konuk ediyordu.
Eksik olmasın beni de.
Kulaklarını tıkayıp, önüne bakıp işini yapıyordu Ayşenur. Ve kafası sonunda uçuruldu. Tahminimce bardağı taşıran son damla Bejan Matur'u konuk ettiği Uludere'nin konuşulduğu program oldu.
Yine de emin olmak için Ayşenur'u aradım. Ulaşamadım. Bu kez CNN Türk'ten tanıdığım arkadaşlardan işin gerçeğini öğrenmeye çalıştım. Onlara göre herhangi bir olağanüstü durum yokmuş. Program yaz tatiline biraz erken girmiş. Geçen yılda öyle olmamış mıydı?
Hayır arkadaşlar tam öyle olmamıştı.
Geçen yaz program ağustosta tatile girecekken temmuzda girmişti. Bugün 10 Haziran. Ne erken tatili? Doğan Grubu henüz herhangi bir açıklama yapmış değil.
Bu da aslında meseleyi daha da çirkin hale getiriyor. Madem bir karar verdiniz, net olun bari.
Benzer yılan dansları NTV'de de yaşanmıştı. Hükümete eleştirel yaklaşan Banu Güven, Nuray Mert, Can Dündar ve son olarak da Ruşen Çakır kanaldan uzaklaştırılmışlardı. Ama en erken kurbanlardan biri yine Doğan Grubu'ndandı. Star kanalı halen Aydın Doğan'ın elindeyken pazar sabahları yayınlanan ve Kemalistleri mest eden Vatan yazarı Ruhat Mengi'nin sunduğu programın fişi çekilmişti.
Türkiye'deki medyanın düştüğü hali sadece eleştiriye tahammülü olmayan Başbakan'a mı mal etmeliyiz? Aydın Doğan'a telefon açıp "Şu Ayşenur'u da artık sustur" mu dedi? Yoksa astronomik vergi borçlarının yıldırdığı Aydın Bey kendi kendine mi vazife edindi bu işi?
En son Yeni Şafak yazarı Ali Akel, Uludere konusunda Başbakan'ı eleştiren yazısından sonra patronaj tarafından kovulmuştu. Son dakika haberlere göre kendisi Taraf Gazetesi'yle anlaşmış.
Demem o ki, evet Başbakan'ın basına yönelik tutumu tek kelimeyle hazin.
Hapisteki gazeteci sayısıyla dünya rekorları kırıyoruz. Biz gazeteciler tasmalı köpeklere benzetiliyoruz.
Uludere konusunda susmamız buyuruluyor. Ama son kertede işimize son verenler kendi patronlarımız. Ve soruyorum: 28 Şubat sürecinde TSK'ya karşı dik durmadıkları için özeleştiri nöbetlerine tutulan medya sahipleri şimdi neden direnemiyorlar?
Hem "Demokratım" diyeceksiniz hem de "Aman iktidarı kızdırmayayım, yoksa işlerim bozulur" deyip kendi gazetecilerini işsiz bırakacaksınız. Bunun 28 Şubat'tan ne farkı var? Eğer sıcağa dayanamıyorsanız mutfaktan çıkınız. Ama medyanızı hâlâ iş takibi aracı olarak görüyorsanız bari "Demokratız" diye gerinmeyin.
Son olarak "Neden kendi gazetene dil uzatma cesaretin yok?" diye soracak olursanız... Evet, bizde de vukuatlar oldu.
Bekir Coşkun ve Ece Temelkuran ile yollar ayrıldı. Ama emin olun, bugün merkez medyada yine en özgür ortamın solunduğu yer Habertürk Gazetesi ve televizyonu.
Öyle olmasaydı siz bu yazıyı okuyor olmazdınız.
ÇOK OKUNANLAR