Altaylı o gazetecileri neden hiç yazmıyor?
"Herkes soruyor "Son dalgayla tutuklanan gazeteciler için ne diyorsun" diye. Bu konuda yazmamı bekliyorlar. Yazayım da ne yazayım!"
GAZETECİLER.COM - "Herkes soruyor "Son dalgayla tutuklanan gazeteciler için ne diyorsun" diye. Bu konuda yazmamı bekliyorlar.
Yazayım da ne yazayım! Hiçbiriyle tanışıklığım yok ki! Yazmak demek, bir anlamda kefil olmak demek."
Habertürk gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı köşesinde gazetecilerin gözaltı ve tutuklanması üzerine ilk defa yazdı. Yazdı ama "hiç birini tanımam, nasıl yazayım" dedi.
İşte Altaylı'nın o gazetecileri için kaleme aldığı satırlar:
"Ne yaparlar, ne ederler, hangi ilişkiler içindeler bilmiyorum ki yazayım, kefil olayım.
Nedim Şener'i hiç tanımam.
Ahmet Şık'ı da öyle. Soner YalçınTa bir kez Hıncal Uluç vasıtasıyla oturmuşluğum vardır, bir kez de telefonda konuşmuşluğum.
(...)
Nasıl gazetecilik yaptıklarını bilmem.
Kimlerle ilişkide olduklarını bilmem.
Ne yazayım."
YAZDIKLARININ HESABINI SORMAK KABUL EDİLEMEZ
Altaylı kişiliklerinden bağımsız olarak gazetecilerin tutuklanması konusuna ise hiç de olumlu yaklaşmıyor:
"Ha, gazeteci tutuklamalanna kişilerden bağımsız bakarsak tabii ki, durum hoş değil.
Kim bunu kabul edebilir.
Gazetecilere yazdıklarının hesabını sormak da kabul edilemez. Başka suçlamalar varsa onları sorarsın, ama yazdıklarının hesabını değil. "
BASINA BASKIYI BENDEN İYİ KİM BİLEBİLİR
"Peki basına baskı var mı?" sorusuna Altaylı "Olmaz mı, var tabii." diye yanıtlıyor ve kendisinin yönetimindeki Sabah'a el konulması sürecini bu sorunun yanıtına örnek olarak veriyor:
"Kim yok derse yalan söyler ve bunu benden daha iyi kimse bilemez.
Yahu söylesenize, benden başka kimin gazetesi elinden alındı bu ülkede, yargı kararma rağmen üstelik. "
Altaylı'nın köşesinin tamamını okuyabilrisiniz.
Yazayım da ne yazayım! Hiçbiriyle tanışıklığım yok ki! Yazmak demek, bir anlamda kefil olmak demek."
Habertürk gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı köşesinde gazetecilerin gözaltı ve tutuklanması üzerine ilk defa yazdı. Yazdı ama "hiç birini tanımam, nasıl yazayım" dedi.
İşte Altaylı'nın o gazetecileri için kaleme aldığı satırlar:
"Ne yaparlar, ne ederler, hangi ilişkiler içindeler bilmiyorum ki yazayım, kefil olayım.
Nedim Şener'i hiç tanımam.
Ahmet Şık'ı da öyle. Soner YalçınTa bir kez Hıncal Uluç vasıtasıyla oturmuşluğum vardır, bir kez de telefonda konuşmuşluğum.
(...)
Nasıl gazetecilik yaptıklarını bilmem.
Kimlerle ilişkide olduklarını bilmem.
Ne yazayım."
YAZDIKLARININ HESABINI SORMAK KABUL EDİLEMEZ
Altaylı kişiliklerinden bağımsız olarak gazetecilerin tutuklanması konusuna ise hiç de olumlu yaklaşmıyor:
"Ha, gazeteci tutuklamalanna kişilerden bağımsız bakarsak tabii ki, durum hoş değil.
Kim bunu kabul edebilir.
Gazetecilere yazdıklarının hesabını sormak da kabul edilemez. Başka suçlamalar varsa onları sorarsın, ama yazdıklarının hesabını değil. "
BASINA BASKIYI BENDEN İYİ KİM BİLEBİLİR
"Peki basına baskı var mı?" sorusuna Altaylı "Olmaz mı, var tabii." diye yanıtlıyor ve kendisinin yönetimindeki Sabah'a el konulması sürecini bu sorunun yanıtına örnek olarak veriyor:
"Kim yok derse yalan söyler ve bunu benden daha iyi kimse bilemez.
Yahu söylesenize, benden başka kimin gazetesi elinden alındı bu ülkede, yargı kararma rağmen üstelik. "
Altaylı'nın köşesinin tamamını okuyabilrisiniz.