Altaylı ile Umur Talu Kılıçdaroğlu için atıştılar!
Gazete Habertürk'te bugün ilginç bir Kılıçdaroğlu polemiği yaşanıyor. Fatih Altaylı ile Umur Talu bugün karşılıklı atıştılar.
Gazete Habertürk'te bugün ilginç bir Kılıçdaroğlu polemiği yaşanıyor. Gazetenin yayın yönetmeni Fatih Altaylı ile Umur Talu arasındaki polemik medyanın Kılıçdaroğlu rüzgarında oynadığı roldü. Talu'nun bugün yayınlanan sert medya eleştirisini önceden okuyan Altaylı aynı gün yanıt yazmış.
Umur Talu 'medyanın topaçları' olarak tarif ettiği bir davranış biçimini eleştirdiği yazısında isim vermiyor. Zamanında diğer partiler ve liderlerinin peşine takılmış olmaları nedeniyle ciddi bir omurgasızlık olduğunu anlatıyor.
İşte Talu'nun o yazısı:
O Gandi, onlar Hint fakiri!
“NASIL gazetecilersiniz” demiyorum, onu çoktan geçtik, siz nasıl insanlarsınız?
Sizin mi hafızanız yok, bizim mi?
Siyasetçi halinizi görmeyecek kadar kör, bilemeyecek kadar cahil, size teslim olacak kadar miskin, bu iğrençliğe balıklama yazılacak kadar pişkin mi?
Şimdi o Gandi, hepiniz birer Hint fakiri!
Hadi sizde utanma yok, Gandi’de hiç mi muhakeme yok? İnsan, başı dönse, “kasetle gelen bayram”ı fırsat bilse bile, halk adamı ve dürüst ya, hiç olmazsa evde torun severken bir düşünmez mi:
Yahu yine aynı herifler, bu sefer benim arkama geçtiler!
NEYİME DEMEZ Mİ
Cümleyi amiyane almayın; yakın tarihi hatırlayın. Seçim, kongre, lider, delege, koalisyon imali uğruna, demokrasiye de gazeteciliğe de ede ede, şimdi “Gandi”ye dönmüş “medya topaçları”na sorun:
DYP’liydiniz hani; hani ANAP’lıydınız?
Hani Ecevitçi, MHP’li olmuştunuz...
Hani Dervişçi, Özkancı, Bayarcı idiniz...
Hani Baykalcıydınız be!
Kocaman “Neden”le sorun. Nasıl böyle hızlı kaydıklarını sorun. Sağda mı solda mı, liberal mi sosyal demokrat mı olduklarını; hepsini peş peşe nasıl olabildiklerini sorun.
Servetleri, ihtirasları, dümenleri, ihaleleri, arazileriyle “halk adamları”nın arkasına nasıl geçebildiklerini, “dev aynası”na dayanamayan Gandileri anında rehin alırken hiç mi sıkılmadıklarını sorun.
Gandi de sorsun kendine: Halkın ruhunu, zihnini, kaderini sömürgeleştirenlerle kanka olacaksam; savaşı, düşmanlığı körüklemişlerle müttefik çıkacaksam, Hintli suretinde bir İngiliz kalacaksam, Gandilik benim neyime!
REHİN DÜŞMEZ Mİ
Hiç tartışmam, bu iktidarın “göbekten yandaş medya”sı var elbet! İster ideolojik, manevi; ister duygusal, maddi! Muhaliflikleri iktidarı hep teğet geçen bağımsızlar var!
Ama “ötekiler” de hep “yandaş” oldu; hükümetleri, başbakanları, liderleri, Sezarları ve Brutusları kendilerine “paydaş” kıldılar.
Bugünkü yandaşlar gibi iktidara tapınmakla kalmadılar; hükümetleri, siyasetçileri, ailelerini, haysiyetlerini rehin aldılar, esir tuttular.
HİÇ DEĞİŞMEZ Mİ
Kısaca, kabaca hatırlayın lütfen:
Çiller DYP’de aday olduğunda, bunlar Çillerci idi. O zaman mütevazı Milliyet’te, hanımefendinin bunlara kongre öncesi özel teşvik çıkardığını belgeledik.
Gazetecilik yapıp Çiller’in ABD’deki servetini manşet yaptık; DYP-SHP koalisyonu yıkılmasın diye habere yanaşmayıp Karayalçın’ı Çiller’e yapıştırdılar. Gün geldi, CHP ve Baykal’ı Çiller’e payanda ettiler.
Seçim oldu, bunlara inat Refah kazandı; ama elden ANAP-DYP koalisyonu kurdular. O battı, Refahyol oldu. 28 Şubat’la yıktılar. Karadayı ve Bir’le, DYP’den adam kopartıp Yılmaz’ı başbakan ettiler!
Seçim oldu. Ecevit’i serseme çevirdiler; Bahçeli ve Yılmaz’la hükümet kurdurttular. Tam yandaş olup tamamen esir aldılar! Hükümet için Sezer’e villayla, perdeyle saldırdılar. Öküz ölünce, Ecevit’i hasta edip sattılar; Özkan, Cem (ve cayan Derviş)’e parti kurdurttular. Merkez sağda Bayar’ı ittirdiler. Baykal İş Bankası’nda misilleme yaptı, korktular, ona rakip olmasın diye İnönü’yü vurdular. Bunlara inat AKP kazandı... Ona da yazıldılar. Orduydu, Baykal’dı... Kasetle “temiz” ellerini ovuşturup “halkçı, Gandici, solcu” oldular! Nasıl şeysiniz siz yahu! CHP değişsin de, sizin kaypak haliniz hiç değişmeyecek mi!
Bulaşık gazetecilik-siyaset kimyasının kör kuyularında, her tür göçük altında kalan insanlardan utançla!
Bunları aynı vagonda gören her Gandi, yanlış trene mi bindim diye telaş eder!
Bi rahat bırakın adamı!"
Altaylı ise Talu'nun yazısına aynı gün kendi adına cevap yazmış. Altaylı eleştirileri kendi üstüne alınmış anlaşılan. Kılıçdaroğlu konusundaki tavrını açıklarken, geçmişte de kimsenin kuyruğuna takılmadığını anlatmış.
İşte Altaylı'nın o yazısı:
Doğal lideri desteklerim
[page_end]
UMUR Talu bugünkü yazısında Kılıçdaroğlu’nu destekleyenlere hayli sert bir tavırla eleştiriler yöneltmiş.
Kılıçdaroğlu’nu eleştirmiyor Talu, ama ona destek verenleri döneklikle, oportünist bir tavır içinde olmakla, gelene ağam gidene paşam demekle suçluyor.
Haklı mıdır bilemem.
Ama bu suçlamanın bana da yönelik olup olmadığını tam kavrayamadan bir yanıt vermek isterim.
Hiçbirini desteklemedim. Tam aksine hepsiyle papaz oldum, mahkemelik oldum.
Sadece 29 Mart seçimlerinden bu yana Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanı olmasını istedim.
Çünkü demokrasinin gereği olarak partilerin başında halkın yarattığı doğal liderlerin olması gerektiğini düşünürüm.
AKP’nin başında Recep Tayyip Erdoğan olmalıdır. Durumun gereği budur.
CHP’nin başında ise Kemal Kılıçdaroğlu.
29 Mart 2009 gecesi bu net olarak görüldüğü için o günden bu yana Kılıçdaroğlu dedim.
Ben, Kılıçdaroğlu aday olunca peşine takılanlardan değilim.
Ben, Kılıçdaroğlu’nu bu işe talip olması için kendi çapında zorlayanım.
Bunu yapmamın tek nedeni ise Türkiye’de demokrasinin önce partilerden geçmesi gerektiğine olan inancımdır.
20 yıla yakın süredir beni okuyanlar, kimsenin arkasına takılmadığımı, tam aksine ikbale ulaşıp havaya girenlerden ikbal günlerinde uzaklaştığımı bilir.