MEDYA KÖŞESİ

Altaylı, Erdoğan için neler yazmış meğer!

Fatih Altaylı'da modaya uymuş ve eski defterleri açmış. Ama çok fena ofsayta düşmüş. Altaylı'nın refere ettiği yazı iddasının aksini ispatlyor.

Altaylı, Erdoğan için neler yazmış meğer!

GAZETECİLER.COM (ÖZEL)

Son günlerde medyada moda olan polemik yöntemi 'eski defterleri açmak'. Fatih Altaylı'da modaya uymuş ve eski defterleri açmış. Ancak Altaylı çok fena ofsayta düşmüş bu sefer.

Altaylı 'gerçekleri yazmak için yandaş ya da muhalif olmaya gerek yok' demiş ve 'ben doğru bildiğimi, düşündüğümü yazarım' diye de eklemiş. Bunu ispat etmek için de Recep Tayyip Erdoğan cezaevine girdiği gün yazdıklarını örnek göstermiş.

"Gerçekleri yazmak için yandaş veya muhalif olmaya gerek yok benim için.
Dediğim gibi düşündüğümü yazarım. Doğru bildiğimi. Bakın o gün, Recep Tayyip Erdoğan hapse girdiği gün ne yazmışım:

“Siyasi yasağın aslında ne anlamsız bir ceza olduğunun açık kanıtı Tayyip Erdoğan.
Çünkü siyasi yasak, siyasi karizmayı ve siyasi gücü ortadan kaldırmıyor. Tam aksine artırıyor. Siyasi yıpranmayı engelliyor ve kişiyi putlaştırıyor."

Sorun şu ki Altaylı'nın refere ettiği yazı ispat etmek istediği şeyi değil aksini ispatlıyor. Altaylı o zor şartlarda Erdoğan'ın hapse atılmasını eleştiren bir tavır aldığını ve bu yönde yazdığını ima ediyor. Dikkat ederseniz 'ima ediyor' diyoruz. Direk 'eleştirdim, tavır aldım' diyemiyor Altaylı. Çünkü durum bu değil.

"Erdoğan’ın seçime girmesini yasaklamak mümkün.
Peki ya gönülleri nasıl yasaklayacağız?..
Erdoğan’ı sevmek, Erdoğan’a inanmak, Erdoğan’a güvenmek yasak demek mümkün mü?
Değil!
Olmadığı gibi, onu siyaseten yasakladığınız zaman gücünü de artırmış oluyorsunuz.
Siyasetin doğal yıpranma sürecini de durdurmuş oluyorsunuz.

Erdoğan bugün dün olduğundan daha güçlü.
Dün olduğundan daha karizmatik.
Üstüne üstlük bir de mağdur.
Erdoğan'ın yasaklı olması Erdoğan'ı zayıflatmıyor. Tam aksine güçlendiriyor.
5 yıl sonra, yani yasakları bitince Türkiye'nin en güçlü siyasi figürüdür Tayyip Erdoğan.
Çünkü o güne ne Ecevit kalır, ne Demirci, ne Mesut Yılmaz, ne Tansu Çiller, ne Kutan, ne Erbakan. Bir Devlet Bahçeli belki.
Ve Tayyip Erdoğan bir sürü acemi rakibin arasında.
Yıpranmamış. Tertemiz ve mağdur.
Bu yasak Erdoğan'ı kendisinin bile beklemediği bir hızla başbakanlığa taşıyor.
Haberiniz ola.

Altaylı, Tayyip Erdoğan'ı hapse atanlara mesaj yolluyor ve 'Haberiniz ola, O'nu böyle engellemek mümkün değil, başka yöntemler gerekiyor' demeye getiriyor. Şimdi ise bu yazıyla okurlarına o dönem demokrat bir tavır aldığına inandırmak istiyor. Yani yazının muhattabı Erdoğan'ı hapse götüren karar imza atan mahkeme değil belli ki. Altaylı bu kararın arkasındaki siyasi güçlere sesleniyor ve akıl veriyor.  'Bu karar demokratik değildir, yanlıştır, siyasi hayatımızda yeri olmaması gereken güçlerin işidir' falan demiyor kesinlikle.

Biz bu yazıda Altaylı'nın sözkonusu dönemde Erdoğan'ın hapse atılmasını eleştiren, demokratk bir tavır değil, bu kararın sahiplerine gönderilen bir mesajı okuyoruz. Hem de 'Bırakın dışarda kalsın ve siyasi rekabetin içinde yıpransın, bu şekilde yıpranmayacak, daha da güçlenecek' anlamına gelecek şekilde akıl veren bir mesaj.

Altaylı zor bir şeyi başararak kendi kendisini sobelemiş, oturduğu yerde ofsayta düşmüş oldu.

İşte Altaylı'nın yazısının tamamı:

Siyaset o kadar da bilinmez değildir

OKURLARDAN gelen tepkiler ilginç oluyor genelde.
İki gün önceki yazıma gelen tepkiler de bu türden.
"Biz sizi tanıyoruz" diyenler çoğunlukta.
"Sen o zaman Tayyip Erdoğan'a muhaliftin. Niye iktidar olacağını yazasın" diyenler de var.
Gerçekleri yazmak için yandaş veya muhalif olmaya gerek yok benim için.
Dediğim gibi düşündüğümü yazarım. Doğru bildiğimi. Bakın o gün, Recep Tayyip Erdoğan hapse girdiği gün ne yazmışım:

"Siyasi yasağın aslında ne anlamsız bir ceza olduğunun açık kanıtı Tayyip Erdoğan.
Çünkü siyasi yasak, siyasi karizmayı ve siyasi gücü ortadan kaldırmıyor. Tam aksine artırıyor.
Siyasi yıpranmayı engelliyor ve kişiyi putlaştırıyor.
Tayyip Erdoğan siyası yasaklı.
Ama cezaevi kapısında on binler tarafından bekleniyor.
Cezaevinden çıkıp yerleştiği evinin kapısı yatır haline geliyor.
On binler kapıda.
Bir çağrı yapsa belki de bu sayı yüz binler olacak.
Ama Erdoğan siyasi yasaklı.
Erdoğan'ın seçime girmesini yasaklamak mümkün.
Peki ya gönülleri nasıl yasaklayacağız ?..
Erdoğan'/ sevmek, Erdoğan 'a inanmak, Erdoğan'a güvenmek yasak demek mümkün mü?
Değil! Olmadığı gibi, onu siyaseten yasakladığınız zaman gücünü de artırmış oluyorsunuz.
Siyasetin doğal yıpranma sürecini de durdurmuş oluyorsunuz.
Siyasi zamanın, yasaklı kişinin üzerinden akmasını da engellemiş oluyorsunuz.
Erdoğan bugün dün olduğundan daha güçlü.
Dün olduğundan daha karizmatik.
Üstüne üstlük bir de mağdur.
Erdoğan'ın yasaklı olması Erdoğan'ı zayıflatmıyor. Tam aksine güçlendiriyor.
5 yıl sonra, yani yasakları bitince Türkiye'nin en güçlü siyasi figürüdür Tayyip Erdoğan.
Çünkü o güne ne Ecevit kalır, ne Demirci, ne Mesut Yılmaz, ne Tansu Çiller, ne Kutan, ne Erbakan. Bir Devlet Bahçeli belki.
Ve Tayyip Erdoğan bir sürü acemi rakibin arasında.
Yıpranmamış. Tertemiz ve mağdur.
Bu yasak Erdoğan'ı kendisinin bile beklemediği bir hızla başbakanlığa taşıyor.
Haberiniz ola."

Ben bunları yazdığım zaman yani hemen hemen 9 yıl önce, ortalıkta ne bir seçim vardı, ne de Erdoğan'ın siyasi yasaklarının bir şekilde kaldırılacağına dair bir emare.
Erdoğan o gün bugündür Türkiye'nin en önemli siyasi figürü.
Ve ne yazık ki, karşısındaki basiretsizler ordusunun "sözde önderleri", Erdoğan'ın partisini iktidara taşıyan yolun mimarları, kendi yetersizliklerini ve beceriksizliklerini, onu bunu suçlayarak bir kez daha saklamayı düşünüyorlar.
O günden bu yana değişen tek şey, Erdoğan'ın mağdur olmaktan mağrur olmaya geçiş yapması.
Ama muhalefet onu mağdur hale getirmek için eline her gün yeni fırsatlar vermekten hiç çekinmiyor

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar