Altan Erkekli'den çarpıcı açlık grevi açıklaması!
Oyuncu Altan Erkekli, Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı.
Açlık grevlerinin kendisini çok üzdüğünü söyleyen ünlü oyuncu, "Koster bozuldu diyorlar. Ne demek koster bozuldu? Al buradaki vapurlardan bir tanesini gönder koster bozulduysa." dedi. Balçiçek İlter'in siyasete girmeyi düşünüyor musunuz sorusuna ise Altan Erkekli, "Vizontele'den sonra Belediye Başkanlığı teklifleri aldım ama reddetim. Ben kendi işimi yapıyorum." diye cevap verdi. 8 aylık bir oğlu olduğunu da belirten Erkekli, "Bana herkes 'torunun mu?' diyor." diye konuştu.
İşte Altan Erkekli'nin o açıklamaları...
AÇLIK GREVLERİNE ÇOK ÜZÜLÜYORUM
Açlık grevleri beni çok üzüyor. Dün eşim Ebru'ya söyledim, "Bugün hiçbir şey yemeyelim." diye başlıyoruz. Fakat öyle bir şey oluyor ki, çocuğu doyururken o duyguyu bitiriyoruz. Açlık grevlerine çok üzülüyorum. İnsanlığımızdan kaybetmeye başladık. Bir taraftan da Başbakan, 6 ay önceki fotoğrafı gösterip, "Onlar kebap yiyor." diyor. Orada insanlar can çekişiyor. Ne yaptıysa yaptı, ama bir insan var orada. Can çekişiyor. Bu duyguyu anlamak zorundayız. Sizin göreviniz bunu çözmek. Toplanın, gece sabaha kadar mı oturacaksınız, uykusuz mu kalacaksınız ne yaparsanız yapın. O yüzden oraya gönderildiniz. Gerekirse yemek yemeyin.
KOSTER BOZULDUYSA VAPUR GÖNDERİN
O insanlar 65 gündür orada. Ama bazıları onlara insan demiyor... Koster bozuldu diyorlar. Ne demek koster bozuldu? Al buradaki vapurlardan bir tanesini gönder koster bozulduysa. Sabah kalktığımda, yemek yerken o açlık grevindekileri, Silivri'de suçsuz yere yatan Soner Yalçın gibi düzmece CDlerle mahkum edilmeye çalışılan insanların çocuklarını düşünüyorum. Bu kadar gaddarca bir yargılama olmaz. İleri demokrasi diye insanlardan oy istediler ama geldiğimiz nokta bu.
KÜRT SORUNU TBMM'DE ÇÖZÜLEBİLİR
Kürt sorunu istendiği takdirde TBMM'de çözülebilir... Biz buraya bu ülke insanına hizmet için geldik. Belki iki dakika sonra şu kapıdan çıkarken öleceğiz ve gideceğiz. Samimi bir şekilde hayata bakalım, insanın mutluluğu için ne gerekiyorsa onu yapalım. "Gelin canlar bir olalım" diye reklamını yapıyorlar ya, işte bunu gerçekten TBMM içerisinde yapabilseler her şey pirüpak olacak, bitecek. Mesela şimdi idamı tekrar tartışmak ne kadar gereksiz, ne kadar acı. Bitti, biz bunu reddettik. İdamı kaldırdık diye ülke olarak ne kadar övündük... Yönetenler samimi duygularla yaklaşırsa, sokağa da samimiyet yansıyacak. "Güneşi gördüm" filminden sonra yolda bir güvenlik görevlisi ile karşılaştım. Bana dediki; "Ben MHPli bir arkadaşınızım. Mahsun'u da hiç sevmezdim ama filmi izledim. İzledikten sonra ağladım. Evet Türkiye'nin gerçeği bu, çözülmesi lazım." dedi. Yani insana samimi duygularla anlatırsak böyle oluyor.
8 AYLIK OĞLUM VAR, TORUNUM SANIYORLAR
8 aylık bir oğlum var; Ali. Sürpriz olarak hayatımıza geldi. Ben 57 yaşındayım. Herkes, "Torununuz mu?" diye soruyor. "Torunum değil. diyorum. En son bir röportajda, "Evet, torunun babası." dedim ben de. Gülüyordu, durdu bir an, "Ay çok özür dilerim." dedi. Artık ne yapayım. Niye hemen "Bu torun mu?" diye sorulur. Belki o çocuğu yolda buldum, polise götürüyorum. Belki komşunun çocuğu. İlk çocuğu tanıyor musun ki torun mu diye soruyorsun... Viztontele filmiyle, "Dede" dediler bana, öyle kaldım. Bizi oynadığımız rollerle çok özdeş kılıyorlar. Vahide'yle İstanbul Masalı'nda oynarken bizi evli sanıyorlardı. Beraber tatile gittik, onun eşi ve benim eşim, hepberaberdik. Birisi geldi, "Pardon niye eşinizin elini tutmuyorsunuz?" dedi. Ben de, "O dizide eşim." dedim, şaşırdılar.
"TÜRKİYE'Yİ BU ÇOCUK KURTARACAK"
Geceleri oğlumu uyutmak için kalkıyorum. Oğlum Ebru da kalkıyor. Artık gece emmeye başladı. Eşime diyorum ki, "Ne olur ver, ben sallayayım." Çünkü ben onu sallarken, "Türkiye'yi bu çocuk kurtaracak işte." diyorum. Bütün umudum onlarda. Bu ülkeye yeni gelen bebeklerde. Savaşssız, sömürüsüz bir dünyayı onlar organize edecekler hepimize.. Onu her şeye inandırabiliriz, saf, tertemiz. Yeter ki, biz isteyelim.
İSTANBUL'A BAKINCA KÖTÜ HİSSEDİYORUM
İstanbul'a baktığım zaman çok kötü hissediyorum. Siluetini bozduk şehrin. Bozanlar da şimdi İstanbul'un anısına bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Sayın Kadir Topbaş görmedi mi? Mağazasının karşısındaki Yıldırım Demirören'in inşaatı Beyoğlu'nun çehresini bozdu. Hiç mi görmedi? Taksim projesi var... Bu acıyı niye yapıyorsunuz? Buz pisti falan afaki cümleler. Oraya dükkanlar yapılacak, AVM olacak, o dükkanlardan rantlar sağlanacak. Bugün Gezi Parkının içinden geçtim. Hüzünlü bir durumu var. Ağaçları da kesecekler. Kesince bir canın gideceğini, tarihe tanıklık etmiş bir varlığın gideceğini düşünüyorlar. Kadir Topbaş orada dolaşmıyor ki, bir grup ekiple geliyor. Tek başına gelse o hüzünü görecek.