Alkışlar Hilal Kaplan için...
Hükümetin terörle mücadelede eksik kaldığı noktaları bugün köşesine taşıyan Hilal Kaplan alkışı haketti.
PKK ile etkin mücadelede bu zamana kadar yapılan belli başlı hatalar oldu. Bunu yakın tarihi şöyle bir karıştıran herkes bilir.
Şimdi ise devlet "çözüm süreci" gibi bir sürecin ardından yeniden operasyonlara başladı. Terör mücadele silahlı operasyonlara döndü ve yaşanacak gelişmeler merakla bekleniyor.
Geçmişten ders alınıp, devletin daha önce düştüğü hatalara düşmemesi gerekiyor. Bunu hep söylüyoruz.
Bugün buna benzer bir eleştiri içeriden yani hükümete yakın kalem oynatan isimlerden birinden, Hilal Kaplan'dan geldi.
Hilal Kaplan'ın özellikle medya ile ilgili eleştirilerine hak vermemek elde değil. Algı yönetiminden usta olan bir partinin terör gibi hayati bir konuda oluşturulmaya çalışılan ters algıya karşı dikkatli olması gerekir.
Yaptığı uyarılar ve özellikle bu uyarıların içeriden bir kalemden gelmesi nedeniyle Hilal Kaplan'ı alkışlıyoruz.
Bakın Hilal Kaplan ne gibi uyarılarda bulunuyor AK Parti'ye:
PKK'ya karşı, ilk kez Kürtlerin büyük çoğunluğu nezdinde devletin ahlâkî üstünlüğünü sağladığı tarihî bir dönemi yaşıyoruz.
....
Ancak bu ahlâkî üstünlüğü muhafaza etmek için yapılması gerekenler var. Örneğin PKK medyası her gün birkaç yalan haber uydurup Kürt kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor. Buna karşılık resmî makâmların enformasyon akışında aynı hızla davranmadığını görüyoruz. Devletin bunu aşmak için kendi kurumları arasında işbirliğini geliştirip en azından üç günde bir medya mensuplarına brifing vermesi faydalı olabilir. Daha etkili bir iletişim stratejisinin kurulması için koordineli hareket eden bir mekanizmaya ihtiyaç var.
Aslında bu mekanizmayı kurmaya sadece devletin değil, Ak Parti iktidarının da ihtiyacı var. Ak Parti saflarından gelen karışık mesajlar, hem halkta kafa karışıklığı yaratıyor hem de sanki parti içinde farklı yolların denenmesini arzu eden klikleşmelerin olduğu izlenimini veriyor. Bunun aşılması şart.
Ayrıca şunun altı özenle çizilmeli. Devlet özgürlüklerin korunması kadar güvenliğin tesisinde de sorumludur. Bu minvalde bölgede alınan yüksek güvenlik önlemlerinin, bireylerin hak ve özgürlüklerine karşı değil, tam da onları muhafaza için alındığı hem güvenlik güçleri nezdinde hem de kamusal söylem bağlamında sıklıkla vurgulanmalı. Devlet, vatandaşlarının canını ve malını, sokaklarını, eğitim ve çalışma hakkını korumakla yükümlü olduğu için güvenlik tedbirlerini almak ve uygulamak zorundadır.
Yine Ak Parti teşkilatlarının bu noktadaki bir eksikliği de sahada nerdeyse pek görünmemeleridir. Bakanlar nezdinde takip ettiğim kadarıyla birkaç ziyaret gerçekleşti. Ama bölge insanından olan Ak Parti teşkilatlarının da PKK'nın zarar verdiği vatandaşlarımızın yanında olduğunu hissettirmesi çok önemli. Çınar'da ölen Kürt çocuklarının cenazesinde hükümetten ve teşkilattan kimse olmaması gibi fotoğraflar bu eksikliğe işaret ediyor. Ak Parti, şayet PKK'nın kurmaya çalıştığı hâkimiyet politikasını kırmak istiyorsa hem bugün hem de yarın için kalıcı çalışmalara başlamak ve sürdürmek durumundadır.
Yükün ağırlığının farkındayım. Ama siyasetin kolay bir iş olduğunu kim söyledi ki?
Şimdi ise devlet "çözüm süreci" gibi bir sürecin ardından yeniden operasyonlara başladı. Terör mücadele silahlı operasyonlara döndü ve yaşanacak gelişmeler merakla bekleniyor.
Geçmişten ders alınıp, devletin daha önce düştüğü hatalara düşmemesi gerekiyor. Bunu hep söylüyoruz.
Bugün buna benzer bir eleştiri içeriden yani hükümete yakın kalem oynatan isimlerden birinden, Hilal Kaplan'dan geldi.
Hilal Kaplan'ın özellikle medya ile ilgili eleştirilerine hak vermemek elde değil. Algı yönetiminden usta olan bir partinin terör gibi hayati bir konuda oluşturulmaya çalışılan ters algıya karşı dikkatli olması gerekir.
Yaptığı uyarılar ve özellikle bu uyarıların içeriden bir kalemden gelmesi nedeniyle Hilal Kaplan'ı alkışlıyoruz.
Bakın Hilal Kaplan ne gibi uyarılarda bulunuyor AK Parti'ye:
PKK'ya karşı, ilk kez Kürtlerin büyük çoğunluğu nezdinde devletin ahlâkî üstünlüğünü sağladığı tarihî bir dönemi yaşıyoruz.
....
Ancak bu ahlâkî üstünlüğü muhafaza etmek için yapılması gerekenler var. Örneğin PKK medyası her gün birkaç yalan haber uydurup Kürt kamuoyunu yönlendirmeye çalışıyor. Buna karşılık resmî makâmların enformasyon akışında aynı hızla davranmadığını görüyoruz. Devletin bunu aşmak için kendi kurumları arasında işbirliğini geliştirip en azından üç günde bir medya mensuplarına brifing vermesi faydalı olabilir. Daha etkili bir iletişim stratejisinin kurulması için koordineli hareket eden bir mekanizmaya ihtiyaç var.
Aslında bu mekanizmayı kurmaya sadece devletin değil, Ak Parti iktidarının da ihtiyacı var. Ak Parti saflarından gelen karışık mesajlar, hem halkta kafa karışıklığı yaratıyor hem de sanki parti içinde farklı yolların denenmesini arzu eden klikleşmelerin olduğu izlenimini veriyor. Bunun aşılması şart.
Ayrıca şunun altı özenle çizilmeli. Devlet özgürlüklerin korunması kadar güvenliğin tesisinde de sorumludur. Bu minvalde bölgede alınan yüksek güvenlik önlemlerinin, bireylerin hak ve özgürlüklerine karşı değil, tam da onları muhafaza için alındığı hem güvenlik güçleri nezdinde hem de kamusal söylem bağlamında sıklıkla vurgulanmalı. Devlet, vatandaşlarının canını ve malını, sokaklarını, eğitim ve çalışma hakkını korumakla yükümlü olduğu için güvenlik tedbirlerini almak ve uygulamak zorundadır.
Yine Ak Parti teşkilatlarının bu noktadaki bir eksikliği de sahada nerdeyse pek görünmemeleridir. Bakanlar nezdinde takip ettiğim kadarıyla birkaç ziyaret gerçekleşti. Ama bölge insanından olan Ak Parti teşkilatlarının da PKK'nın zarar verdiği vatandaşlarımızın yanında olduğunu hissettirmesi çok önemli. Çınar'da ölen Kürt çocuklarının cenazesinde hükümetten ve teşkilattan kimse olmaması gibi fotoğraflar bu eksikliğe işaret ediyor. Ak Parti, şayet PKK'nın kurmaya çalıştığı hâkimiyet politikasını kırmak istiyorsa hem bugün hem de yarın için kalıcı çalışmalara başlamak ve sürdürmek durumundadır.
Yükün ağırlığının farkındayım. Ama siyasetin kolay bir iş olduğunu kim söyledi ki?