ALKIŞLAR; Ece Temelkuran için çünkü...
Biz gözlerimiz nemli, aksak ritimle çalışan kalbimizle klavyemizin başında ayağa kalkıp da alkışlıyoruz......
"DAĞDAN inip düz ovada siyaset yapamadılar, şimdi hep birlikte dağlara çıkıyorlar. Çocuklar ve kadınlar, ihtiyarlar ve sakatlar... Ölülerini almaya gidiyorlar. Başkalarının 'terörist' dediği çocuklarının ölüsünü almaya gidiyorlar."
Ece Temelkuran'ın 18.05.2011 tarihli Gazete HT'de, "Bıçak ve Jilet" başlığı altında yayımlanan makalesinden alıntıladık...
Faşizm'in hüküm sürdüğü bir Latin Amerika ülkesini anlatan bir filmden sahneler izliyoruz sanki...
Yürek burkuyor...
İçimizi acıtıyor...
Bir top kaktüs çiçeğini avuçlamış gibi hissediyoruz kendimizi...
Çocuk saflığının ve kolay aldanılmışlığının siyah rengi örtüyor umutlarımızın maviliğini...
Ya bu sahnelere ne demeli?..
Okur musunuz lütfen...
Hakkâri'de gözaltına alınmasın diye 16 yaşındaki oğlu, bir kadın dizlerinin üzerine çökmüş, Çevik Kuvvet polisine yalvarıyor.
Geriye cenazesini mi alır, kaç kemiği kırık kalır, kadın bunu düşünüyor, o yüzden ağlıyor, ağlıyor, ağlıyor...
Kardeşini, dayısını, babasını görmüş dövülürken, öldürülürken.
Güpegündüz görmüş, gece gelip alırlarken görmüş, götürülüp geri getirilmeyen bütün o kadınları ve adamları görmüş.
Sizin hiç bilmediğiniz tepelerin isimlerini çatışmalara takılan Kürtçe isimlerle ezberlemiş, her tepede ölenlerin isimlerini eteğinde biriktirmiş.
Anlatın bakalım şimdi o kadına neden 'Kürt sorunu diye bir şey olmadığını'.
Sonsuz süre size ve baskı yok, konuşabilirsiniz istediğiniz dilde.
Evet...
Bunları yazıyor Ece Temelkuran...
O bunları yazarken...
Bir başkaları ise...
45 bin yitirilmiş can...
Silâhların ucunda;
* duman olmuş,
* kan olmuş,
* ölüm olmuş 300 milyar Doları unutmuş görünerek;
* "Vatanıyla milletiyle bölünmez bir bütün olan ülke" masalı söylüyor halen...
Kendisinin bile inanmadığı bu yalanı tekrar edip duruyor...
Ve...
Ece Temelkuran, Güneydoğu bölgesinden alıntıladığı iki sahneyle yalanlarını yüzlerine vuruyor...
Biz gözlerimiz nemli, aksak ritimle çalışan kalbimizle klavyemizin başında ayağa kalkıp da alkışlıyoruz Ece Temelkuran'ın bu muhteşem makalesini...